Biden’ın Teknoloji Şirketleriyle Mücadelesi
Bu hafta ABD Başkanı Biden Wall Street Journal’de bir görüş yazısı kaleme alarak büyük teknoloji şirketlerinin suistimallerine karşı partiler üstü harekete geçme çağrısı yaptı ve özellikle çocukların güvenliğinin altını çizdi. Sektörün kişisel verileri toplama ve kullanma biçimine dikkat çeken Biden, bu verilerin kullanılmasıyla oluşturulan içeriklerin ülkedeki kutuplaşmayı nasıl derinleştirdiğine vurgu yaptı. Kadınlar, azınlıklar ve çocuklar gibi dezavantajlı grupların haklarını ihlal ettiğini belirtti. Cumhuriyetçilere yakınlığı ile bilinen yayın organında yazısında Biden, Demokratları ve Cumhuriyetçileri büyük teknoloji şirketlerinin sorumluluğunu artıracak bir yasanın geçmesi için bir araya gelmeye çağırdı.
Milyonlarca gencin zorbalık, siber şiddet, travma ve ruh sağlığı problemleriyle mücadele ettiği ülkede bu kişilerin verilerinin kontrolsüzce toplanmasının yalnızca sosyal medya şirketlerinin kar amaçlarına hizmet etmesine yol açtığını belirten Biden, toksik içeriklerin çevrimiçi yankı odalarında etkisini dramatik şekilde artırdığını söyledi. Biden yazısında, muhafazakar siyasetin ajandasında önemli bir yer tutan ‘çocuk’ güvenliği meselesine, büyük teknoloji şirketleriyle mücadelesinde onların desteğini alabilmek için yoğun olarak atıfta bulundu. Başkan sosyal medya platformlarını, siber taciz, cinsel istismar, rıza dışı pornografi ve uyuşturucu satışı gibi suçlara göz yummakla suçladı.
Seçildiği günden beri büyük teknoloji şirketlerinin yükümlülüklerini artıracak bir mevzuat geliştirmeye çalışan hükümet, bu stratejisini üç temel ilke üzerine inşa etti. İlki, kişilerin mahremiyetinin federal düzeyde korunması. Bu sınırlama şirketlerin internet arama geçmişi, iletişim bilgileri, konumu, tıbbi, genetik ve biyometrik bilgileri gibi verilerin nasıl toplanabileceği, kullanılabileceği ve paylaşılabileceği ile ilgili net sınırlar belirlemek anlamına geliyor. Ayrıca sınırlamalar ile bu verilerin kullanılmasıyla tasarlanan hedefli reklamların çocuklar için yasaklanması öngörülüyor.
İkinci ilke, büyük teknoloji şirketlerinin yaydıkları içerik ve kullandıkları algoritmalara ilişkin sorumluluk almaları gereği. Bu alanda halihazırda var olan yasanın reforma ihtiyacı olduğunu söyleyen Biden, algoritmaların şeffaf olmasının çok ciddi bir ihtiyaç olduğunu belirtti. Son olarak teknoloji sektöründe rekabetin artırılması üçüncü ilke olarak Beyaz Saray’ın stratejisini tamamlıyor. Küçük ve orta ölçekli şirketlerin büyük şirketlerle eşit şartlarda rekabet etmesi için oyunun kurallarının yeniden tanımlanması çağrısı yapan Biden, aksi takdirde yeni nesil şirketlerinin piyasaya girmeden ortadan kalkma riskinin çok yüksek olduğunun altını çizdi.
Kasım seçimleri akabinde Temsilciler Meclisi’nde çoğunluğu kaybeden Biden’ın politik önceliklerini hayata geçirmesi epey zorlaştı. Bu sebeple teknoloji sektörüne ilişkin adımlarını atarken Cumhuriyetçilerin desteğine ihtiyaç duyuyor. Kişisel mahremiyet, çocuk güvenliği ve ekonomide rekabetin önemi gibi muhafazakar siyaset için öncelikli meseleleri büyük teknoloji şirketlerine karşı mücadelesinde ön planda tutmaya çalışıyor.
Beyaz Saray’ın gündemiyle uyumlu şekilde Adalet Bakanlığı da tekelcilik uygulamalarıyla mücadelesinde teknoloji şirketlerini hedefe almış durumda. Bakanlık üst düzey yetkilisi Jonathan Kanter, CNN’e verdiği demeçte ekonomik gerçeklerin değiştiğini ve şirketlerle tüketiciler arasında gittikçe kişiselleşen ve karanlık hale gelen etkileşimin serbest rekabetin sağlanmasını zorlaştırdığını dile getirdi. Bu açıklamalarla Kanter, Adalet Bakanlığı’nın Silikon Vadisi’nin rekabet karşıtı uygulamalarının peşine düşmeye hazırlandığı sinyalini verdi. Bakanlığın anti-tekelcilik birimi, Kanter’in gözetiminde kendi veri bilimi ekibini kurdu ve bilgisayar bilimi ve makine öğrenimi alanında geçmişi olan bir baş ekonomisti işe alarak işlerin sıkılaşacağını göstermiş oldu. Nitekim Eylül ayındaki konuşmasında Kanter, dijital çağın yalnızca tekelci piyasayı güçlendirmekle kalmayıp aynı zamanda bireysel özgürlüğü her zamankinden daha fazla tehdit eden yeni sömürü araçlarıyla öne çıktığını belirtmişti.
Teknoloji endüstrisi ise rekabete aykırı davranış iddialarına karşı kendisini savunmaya ve ürünlerinin küçük işletmelere ve tüketicilere nasıl fayda sağladığını vurgulamaya çalışıyor. Ayrıca, Adalet Bakanlığı tarafından onaylanan anti-tekelcilik mevzuatının daha yüksek fiyatlar veya tüketicilerin hoşlandığı yararlı ürün özelliklerinin kaybı gibi istenmeyen sonuçlara yol açabileceği konusunda uyarılarını yineliyorlar. Örneğin teknoloji devi Apple, Adalet Bakanlığı’nın olası uygulamalarına ilişkin yorum yapmaktan kaçınırken App Store üzerindeki sıkı kontrolün, tüketicilerin güvenlik ve mahremiyetleri temel alınarak sağlandığını belirtti.