• Publications
    • Books
    • Opinions
    • Analyses
    • Reports
  • Events
  • About
    • SETA DC
    • People
  • US-Türkiye Relations
  • Washington Gündemi
  • Contact
  • info@setadc.org
    202-223-9885
    1025 Connecticut Ave NW
    Suite 410
    Washington, DC 20036
  • Publications
    • Books
    • Opinions
    • Analyses
    • Reports
  • Events
  • About
    • SETA DC
    • People
  • US-Türkiye Relations
  • Washington Gündemi
  • Contact

İlk Kez Bir Amerikalı Papa Seçildi 

SETA Foundation Posted On May 9, 2025
0
5 Views


Amerikalı Kardinal Robert Francis Prevost, Papa XIV. Leo ismini alarak 267. Papa olarak seçildi.

Amerikalı Kardinal Robert Francis Prevost, Papa XIV. Leo ismini alarak 267. Papa olarak seçildi. Yeni papanın hem muhafazakar hem de ilerici Katolikler arasında bir denge kurmaya çalışacağı beklentisiyle dikkat çekiyor. Amerikalı ilk Papa olma özelliği taşıyan Prevost’un seçilmesi, özellikle ABD kamuoyunun odaklandığı önemli bir konu oldu. Bu gelişmenin ardından, Vatikan ve ABD arasındaki ilişkilerin nasıl şekilleneceği belirsizliğini korurken, Prevost’un sosyal medya üzerinden Trump’ın göçmen politikalarına yönelik tepkisini açıkça göstermesi, gelecekte ortaya çıkabilecek anlaşmazlıkları işaret ediyor. Yeni Papa’nın Washington ile kuracağı ilişki ve Katolikler arasında süregelen toplumsal ve siyasi meselelerde alacağı tutum, geniş bir etki alanına sahip olabilir.

69 yaşında ve Chicago doğumlu Yeni Papa Robert Francis Prevost, hayatının büyük bir kısmını ABD dışında geçirirken özellikle Peru’da yirmi yıl boyunca misyoner, rahip, öğretmen ve piskopos olarak görev yaptı. Selefi Papa Francis’a yakın bir isim olarak dikkat çeken Prevost, Papa olmadan önce Vatikan’da piskopos atama ve yönetiminden sorumlu en etkili makamlarda görev aldı. Yeni Papa, Papa Francis’in reformist yaklaşımının aksine, muhafazakar ve ilerici Katolikler arasındaki ayrımı ve bazı kritik sosyal meseleleri ele alırken daha dengeli bir tutum sergileyebilir. Papa Francis’in reformist fikirleri ve uygulamaları, özellikle Amerikalı muhafazakar Katolikler arasında tepki toplamıştı. Vatikan’ın önemli finansal destek kaynakları arasında yer alan Amerikalı muhafazakar Katolikler göz önünde bulundurulduğunda, yeni Papa’nın Amerikalı kimliği ile bu topluluğa hitap edebilecek dengeleyici politikalar izlemesi beklenen bir senaryo olarak öne çıkıyor.

Amerikalı Papa’nın seçilmesinde Trump’ın etkisi olduğuna dair bazı yorumlar yapılsa da, Prevost’un sosyal medya paylaşımları onun Trump ile her konuda aynı görüşte olmadığını ortaya koyuyor. Prevost, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımlarda, Trump’ın göçmenlik politikasını eleştirirken, Başkan Yardımcısı J.D. Vance’in Ocak ayında bir televizyon programında dile getirdiği “Ailenizi seversiniz, sonra komşunuzu seversiniz, sonra toplumunuzu seversiniz, sonra yurttaşlarınızı seversiniz ve ondan sonra da dünyanın geri kalanına öncelik verirsiniz” şeklindeki ifadeye karşılık veren bir yazı paylaşmıştı. Yazısında, “J.D. Vance yanılıyor: Hz. İsa bizden başkalarına duyduğumuz sevgiyi sıralamamızı istemiyor” ifadeleri yer alırken Prevost, son olarak da sınırdışı edilen göçmenlerin  karşılaştığı zorluklara dikkat çeken bir gönderi paylaştı. Peru’da bulunduğu süre boyunca da yoksullar ve göçmenler üzerine çalışmalara dahil olan yeni Papa bu fikirleriyle Trump yönetiminin önünde önemli bir engel olabilir. 

Tüm ideolojik tartışmalardan bağımsız olarak Prevost’un ilk Amerikalı Papa olarak seçilmesi, ABD siyasetinde olumlu bir gelişme olarak karşılandı. Başkan Trump, sosyal medya hesabı üzerinden yaptığı açıklamada, yeni papayı tebrik ederek, Amerikalı bir Papaya sahip olmanın ABD için büyük bir onur olduğunu ifade etti ve “Papa 14. Leo ile tanışmayı dört gözle bekliyorum” ifadelerini kullandı. Eski Başkanlar Joe Biden ve Barack Obama da yeni papayı tebrik eden isimler arasında yer aldı. Başkan Yardımcısı J.D. Vance de, yeni Papayı ve Amerikalı Katolikleri tebrik edenler arasında yer aldı. 

Yeni Papa Robert Francis Prevost’un Hristiyan dünyasında tartışılan önemli meselelerdeki tutumu, birçok açıdan belirsizliğini korumaktadır. Sakin ve temkinli bir figür olarak tanımlanan Prevost’un, selefi Papa Francis’ten daha dengeli bir liderlik sergilemesi bekleniyor. Destekçileri, onun, Francis’in başlattığı istişare sürecini  (sıradan Katolikler ve din adamlarının birlikte kilise meselelerini tartışabildiği yapı) sürdürmesini umuyor. Ancak LGBTİ+ Katolikler konusunda, Francis kadar açık bir tutum sergileyip sergilemeyeceği bilinmiyor. 2012’de yaptığı bir konuşmada, medya ve kültür dünyasının “İncil’e aykırı yaşam tarzlarını” teşvik ettiğini öne sürerek, “eşcinsel yaşam tarzı” ve “aynı cinsiyetten çiftlerin kurduğu aileleri” eleştirmişti. Bununla birlikte, Amerikalı bir din adamı olarak, özellikle Trump döneminde güç kazanan muhafazakâr Hristiyan anlayışına karşı açıkça tavır alması, onun daha kapsayıcı bir çizgi izleyebileceğine dair bazı ipuçları veriyor.

Papa XIV. Leo adını seçmesi, 19. yüzyılın sonlarına damgasını vuran ve işçi hakları için verdiği mücadele ile tanınan Papa XIII. Leo’yu onurlandırmak anlamına geliyor. XIII. Leo, modern kilise doktrinini şekillendiren Rerum Novarum bildirisi ile işçi sınıfının haklarını savunmuştu. Yeni papa, bu ismi seçerek, toplumsal eşitsizlik ve milliyetçilik gibi küresel meselelerle ilgilenmeye devam edeceğini ve kilisenin modern dünyadaki rolünü artırmaya çalışacağını göstermeye çalışyor. 

Yeni papanın ABD siyaseti kadar toplumsal etkisi de kritik olabilir. Amerikalılar, ilk defa bir Amerikalının Papa seçilmesinden dolayı memnuniyetlerini dile getirse de, özellikle Katolikliğin ve dini inanışların Amerika Birleşik Devletleri’ndeki etkisi giderek azalmış durumda. Son yapılan kamuoyu araştırmalarına göre, ABD’de din, tarihsel olarak toplumun şekillenmesinde önemli bir rol oynamış olsa da, son yıllarda dini aidiyette belirgin bir gerileme yaşanıyor. 2007 yılında ABD yetişkin nüfusunun %78’i kendini Hristiyan olarak tanımlarken, bu oran 2023-2024 itibarıyla %62 olarak ölçüldü. Bu düşüş Katolikler arasında da gözlemlenmekle birlikte, Katoliklerin oranı daha istikrarlı bir seyir izliyor. 2007’de %24 olan Katolik oranı, günümüzde yaklaşık %20 seviyelerinde yer alıyor. Dolayısıyla, Katoliklik ABD’de önemli bir geleneksel mirası temsil etmeye devam etse de, kamuoyundaki etkisinin daha sınırlı ve sembolik bir hale geldiği söylenebilir.

Amerikalı Katolikler arasında yapılan bir araştırmaya göre ise, ABD’li Katoliklerin yeni papadan en çok beklediği özellikler şefkatli (%96), ilişki kurulabilir (%87) ve açık sözlü (%67) olması yer alıyor.. Ayrıca, daha genç bir lider beklentisi (%44) seviyelerinde yer alıyor. Zorlayıcı ahlaki sorularla karşılaşıldığında ise, ABD’li Katoliklerin yalnızca %16’sı Papa ve kilise öğretilerine büyük ölçüde güvendiğini belirtirken, %46’sı kısmen güvendiğini ifade ediyor. Bu verilerin Amerikalıların daha fazla sahiplenebileceği “kendilerinden” birinin Papa seçildiği bir dönemde olumlu yönde ilerlemesi bekleniyor. 

Amerikalı Kardinal Robert Francis Prevost’un Papa olarak seçilmesi, yalnızca Katolik dünyasında değil, aynı zamanda ABD siyasetinde de önemli bir dönemeçtir. İlk Amerikalı Papa olarak, hem muhafazakar hem de ilerici Katolikler arasında denge kurma çabaları, Papa Prevost’un liderlik tarzını ve yaklaşımını daha fazla belirleyecektir. Ancak, dinî inançların ve Katolikliğin ABD’deki etkisinin azalması ve özellikle bazı toplumsal meselelerdeki belirsizlik, yeni Papalık döneminde önemli bir sınav olacaktır. Trump yönetimiyle olan ilişkisi ve sosyal medya üzerinden yaptığı açıklamalar, özellikle ABD içindeki Katolik topluluğu ve politik atmosfere yönelik etkilerini şimdiden işaret etmektedir.

Papalık, teorik olarak ülkeler üstü bir pozisyon olsa da, Prevost’un Amerikalı bir figür olarak seçilmesi, ABD kamuoyunda gurur kaynağı olmuş ve gelecekteki politik etkisini artırma potansiyeli taşımaktadır. Onun, özellikle ABD’nin göçmen politikaları gibi kritik meselelerdeki duruşu, hem dinî hem de toplumsal düzeyde geniş yankılar uyandırabilir. Papa Prevost’un, hem Vatikan’ın hem de ABD’nin dış politikasındaki dinamiklere etkisi, önümüzdeki dönemde daha belirgin hale gelecektir. Bu bağlamda, yeni Papa’nın siyasi duruşu, Katoliklerin toplumsal meselelerdeki tutumu ve ABD ile olan ilişkilerinin şekillenmesinde belirleyici bir rol oynayacaktır. 

Post Views: 5



You may also like
Amerikan İstihbarat Kurumlarında “Kızıl Korku”
May 9, 2025
ABD ve İngiltere Arasında Ticaret Anlaşması
May 9, 2025
Washington, Rusya‑Ukrayna Müzakerelerinden Çekiliyor mu?
May 9, 2025
  • Recent

    • Trump's first 100 days...
      May 5, 2025
    • Will the rare earth elements deal bring peace?
      May 5, 2025
    • Is the U.S. withdrawing from Syria?
      April 25, 2025
    • The two-state solution debate and Türkiye’s strategic...
      April 16, 2025
    • Turkish-American Relations in the Middle East under...
      April 4, 2025
    • Fidan’s Visit to Washington and Türkiye’s Strategic...
      March 29, 2025
    • The Limits of Trump’s Diplomacy
      March 22, 2025
    • Recession Fears Rattle U.S. Stock Market
      March 12, 2025
    • Kadir Ustun joined The Communications Directorate's...
      December 14, 2024
    • Kılıç Kanat joined The Communications Directorate's...
      December 13, 2024

  • Washington Gündemi

    • Amerikan İstihbarat Kurumlarında “Kızıl Korku”
      May 9, 2025
    • İlk Kez Bir Amerikalı Papa Seçildi 
      May 9, 2025
    • ABD ve İngiltere Arasında Ticaret Anlaşması
      May 9, 2025
    • Washington, Rusya‑Ukrayna Müzakerelerinden Çekiliyor...
      May 9, 2025
    • Amerikan Ekonomisi Yılın İlk Çeyreğinde Küçüldü 
      May 2, 2025
    • Ulusal Güvenlik Danışmanı Görevden Alındı
      May 2, 2025
    • Dış Politikada İlk 100 Gün
      May 2, 2025
    • Nadir Elementler Anlaşması İmzalandı
      May 2, 2025
    • Pentagon’da İkinci Signal Skandalı 
      April 25, 2025
    • Trump’ın Yeni Hedefi Fed
      April 25, 2025



Stay Updated


© Copyright 2018-2022 SETA Foundation at Washington DC
Press enter/return to begin your search