DeSantis ve Trump Kültür Temalar Üzerinden Yarışıyor
Başkanlık seçimleri yaklaşırken Cumhuriyetçi Parti’deki kesinleşmiş ve muhtemel adaylar konuşulmaya devam ediyor. Şimdilik konuşulan isimler Trumpizm yapanlar ve kararsız seçmeni yakalamaya çalışanlar şeklinde ayrılmış durumda. Washington Post’taki bir görüş yazısı ise Cumhuriyetçi Parti’nin ihtiyacı olan adayı kavga çıkarmayan ve MAGA siyasi söylemini takip eden bir isim olarak tanımlıyor.
Donald Trump, Ron DeSantis, Tim Scott, Nikki Haley ve Vivek Ramaswamy gibi isimler medyada sıkça konuşulurken Cumhuriyetçi Parti Ulusal Komitesi Başkanı Ronna McDaniel bütün muhtemel adayların nihai kazananı destekleyeceğinin sözünü şimdiden vermelerini istedi. Eski Başkan Trump’ın nihai adayı destekleyip desteklemeyeceği önemli hale gelebilir zira Trump kendisi aday gösterilmezse bağımsız olarak yarışa girerek Cumhuriyetçi Parti’nin 2024 şansını yakabilir.
Trump ve DeSantis siyasi kampanyalarını kültür savaşları bağlamında çok net pozisyon alarak yürütüyorlar. Trump Ocak sonunda ‘Çocukları Solcu Cinsiyet Çılgınlığından Koruma Planını’ açıklayarak “Birleşik Devletler hükümeti tarafından tanınan tek cinsiyet erkek ve kadındır ve bunlar doğumda bellidir” demişti. Seçim vaadi olarak da, kendi başkanlığında ülkede çocuklara yanlış cinsiyette doğduklarının söylenemeyeceğinin sözünü vermişti.
Vali DeSantis ise Florida’da kültür savaşlarını muhafazakarlar lehine sürdürmeye devam ediyor. Liberal medya organlarından New York Times, DeSantis idaresindeki Florida’yı Orban’ın Macaristan’ına benzeterek tartışmayı ileri taşıdı. Orban’ın ilk müdahale ettiği alanlardan birinin eğitim olduğunu hatırlatan yazıda iki siyasetçinin de en yoğun olarak ilkokul ama aynı zamanda yükseköğretimde de ideolojik kontrolü sağlamaya çalıştığı belirtiliyor. Devletin gücünü kültürel liberalizme karşı kullanmakla suçlanan Orban’ın Amerikan sağında önemli hayranları bulunduğunun altı çizilirken Florida’daki kamu üniversitelerinin eleştirel ırk teorisi ve cinsiyet teorileri gibi konularda çalışmalar yapmasını yasaklayan yasa tasarısı liberal kanattan yoğun eleştiri alıyor.
Bu yasanın diğer boyutlarından biri de Amerikan tarihi bağlamında, kölelik, Kızılderili soykırımı gibi konuların çalışılmasına sınırlar getirmesi ihtimali. Son olarak kamu üniversitelerindeki işe alımlar üzerindeki siyasi denetimi artırması öngörülen yasa tasarısı kabul edilirse üniversite yönetiminin etkisi azalacak. DeSantis bu mücadelesinde oldukça kararlı görünüyor. Nitekim Florida’nın en büyük işverenlerinden Disney, DeSantis’in eğitim politikasını eleştirdiğinde Vali şirketi cezalandırmayı başarmıştı.
Disney ile olan husumetini Wall Street Journal’de kaleme aldığı bir yazı ile açıklayan DeSantis, Florida’nın merkezinde neredeyse Miami kadar büyük bir alanda bulunan Walt Disney’in kendi kendini yönetme statüsünü sona erdiren yasayı imzaladığını ve şirketin eyaletteki diğer tüm şirketlerle aynı yasalara tabi olmak zorunda olduğunu belirtti. DeSantis Disney’e kendi mülk değerlemelerini yapma ve vergi kolaylıkları ile bölgesel altyapı iyileştirmelerinin avantajlarından yararlanma da dahil olmak üzere pek çok ayrıcalık tanındığını hatırlattı. Her ne kadar Florida eyaleti şirketler için bu tarz özel uygulamaları sıklıkla yapsa da Disney’in imtiyazları istisnaydı DeSantis’e göre.
Şirketin çocuklara yönelik programlarına cinselliğe dair içerikler katması, DeSantis’in tepkisini çekmiş. Burada çelişkili gibi gözüken durum, Amerikan solunun genellikle bu tarz şirket imtiyazlarına karşı çıkmasına rağmen Disney meselesinde şirketi savunan bir pozisyon almasına karşın normalde özel sektör yanlısı muhafazakarların firmanın çıkarlarına aykırı uygulamaları hayata geçirmesi oldu. Bu durum kültür savaşlarındaki temaların sol ve sağ siyaseti, temel argümanlarıyla ters düşmesi pahasına nasıl şekillendirdiğini anlamak açısından önemli bir örnek.
DeSantis Disney gibi 100 yılı aşkın süredir aile dostu algısıyla piyasada olan bir şirketin ebeveyn haklarını sınırlayan sol gündemin bir taşıyıcısı haline geldiğini savunuyor. Vali bunu iki sebebe bağlıyor: Birincisi son yıllarda hayli popüler olan, çalışanların, kendi siyasi değerlerini yansıtması için şirketlere baskı yapma trendi. İkincisi ise şirketlerin ‘duyar kasan’ yöneticilerinin toplumsal etki yaratma çabası. Şirketlerin ‘duyarcılık’ (woke) gündemini ilerletmek için ekonomik güçlerini kullanmaya çalışarak politik aktörler haline geldiklerini söyleyen DeSantis, buna boyun eğmenin halkın çıkarına olmadığını ve bunun militan sol karşısında hezimete uğramak anlamına geldiğini savunuyor.