Dışişleri Raporu’nda İsrail’in İnsan Hakları İhlalleri
ABD Dışişleri Bakanlığı tarafından yayınlanan 2023 İnsan Hakları Uygulamaları Ülke Raporları’nda, İsrail ve Hamas arasındaki çatışmalarda savaş suçu işlendiği ve İsrail’in Gazze’de Filistinli sivillere yönelik ağır insan hakları ihlallerinde bulunduğu belirtildi. Raporu kamuoyuna duyuran Dışişleri Bakanı Antony Blinken, İsrail-Filistin sorunu ve Gazze’deki insani krize değinerek İsrail’in Gazze’de uluslararası hukuka uygun hareket edip etmediğiyle ilgili konularda incelemenin devam ettiğini ve sonuçların yakında kamuoyu ile paylaşacaklarını belirtti. Dünya genelinde insan hakları ile ilgili konularda ülkelerin rakip, dost ya da müttefik olmasına bakılmaksızın herkese aynı standardı uyguladıklarını vurgulayan Blinken, binlerce sivilin öldürüldüğü savaş sürecinde Washington tarafından İsrail’e verilen koşulsuz desteğin “çifte standart oluşturmadığını” savundu.
Gazze’de devam eden çatışmaların insan haklarıyla ilgili derin endişelerin artmasına neden olduğunu söyleyen Blinken, İsrail’in Hamas’a karşı “kendini savunma hakkını” kullandığını ancak bölgede yürüttüğü askeri operasyonları uluslararası hukuka uygun şekilde yapması gerektiğini vurguladı. ABD’nin Filistinli sivillerin korunması konusunda İsrail yönetimine her fırsatta uyarılarda bulunduğunu belirten Blinken, Filistinli sivillerin insani yardıma erişmesi, Gazze halkının büyük bölümünün yerlerinden edilmesi ve çok sayıda gazetecinin öldürülmesi gibi konularda artan endişelerini İsrail tarafına aktardıklarını dile getirdi.
Erişime açılan raporun Gazze ve Batı Şeria bölümünde 7 Ekim’de Hamas ve Filistin İslami Cihad unsurlarının Gazze Şeridi’nden İsrail’e saldırarak tahminen 1.200 kişiyi öldürdüğü, 5.400’den fazla kişiyi yaraladığı ve 253 rehineyi kaçırdığı belirtilirken İsrail güçlerinin de bu saldırıya sürekli ve geniş çaplı bir askeri operasyonla karşılık verdiği kaydedildi. Raporda ciddi bir insani krize yol açtığı vurgulanan karşı saldırının Gazze’de 2023 yılı sonuna kadar 21.000’den fazla Filistinlinin ölümüne ve 56.000’den fazla kişinin yaralanmasına neden olduğu ve Filistinlilerin büyük çoğunluğunu yerinden ayrılmak zorunda kaldığı belirtiliyor. Gazze’deki durumu “ağır insani kriz” şeklinde tanımlayan raporda, bölgedeki binaların yüzde 50 ila 70’inin yıkıldığı ve bölgenin büyük oranda yaşanamaz hale geldiği belirtilirken, İsrailli Yahudi yerleşimcilerin bölgedeki Filistinlilere yönelik insan hakları ihlallerinin sürdüğüne dikkat çekildi.
Raporda İsrail güçlerinin yargısız infazlar; zorla kaybetme; hükümet yetkilileri tarafından işkence ve insanlık dışı muamele veya cezalandırma; ağır ve hayati tehlike arz eden cezaevi koşulları; keyfi tutuklama veya gözaltı; özel hayata keyfi müdahale; bir akrabanın işlediği iddia edilen suçlar nedeniyle aile üyelerinin cezalandırılması; zorla kaçırmalar, fiziksel istismar gibi muhtelif şekillerde insan hakları ihlalinde bulunulduğunun tespit edildiği belirtiliyor.
Gazetecilere yönelik şiddet veya tehditlere de değinen rapor gazetecilerin haksız yere tutuklanması veya yargılanması ve sansür dahil olmak üzere ifade ve medya özgürlüğüne yönelik ciddi kısıtlamaların uygulandığına dikkat çekiyor. Rapor ayrıca barışçıl toplanma ve örgütlenme özgürlüğüne yönelik ciddi müdahaleler; seyahat ve ikamet özgürlüğüne yönelik kısıtlamalar; ulusal ve uluslararası insan hakları örgütlerine yönelik ciddi hükümet kısıtlamaları; ulusal, ırksal ve etnik azınlık gruplarının üyelerini hedef alan şiddet veya şiddet tehdidi içeren suçlar gibi uygulama ve eylemlerle toplumsal hakların kısıtlandığına vurgu yapıyor.
Amerikan basınında Biden yönetiminin Ukrayna’yı işgal eden Rusya’nın eylemlerini kınamakta hızlı davrandığı ancak İsrail’e yönelik eleştirilerinde ileri gitmemeye dikkat ettiği belirtilerek “çifte standart” konusu gündeme taşındı. Ayrıca, Dışişleri Bakanlığı’nın İsrail ordusu ve polis birimlerinin insan hakları ihlallerine ilişkin iç raporlara göre harekete geçmediği ve Washington’ın İsrail’e silah sağlamaya devam etmesinin ABD yasalarını ihlal edip etmediğine dair yeni soruları gündeme getirdiği kaydediliyor.
Gazetecilerin sorularını yanıtlayan Blinken, İsrail’in insan hakları ihlalleri iddiaları ve Amerikan silahlarının olası ihlallerdeki rolüne ilişkin Dışişleri Bakanlığı soruşturmasının diğer ülkelerle aynı standartlarda yürütüldüğünü söyledi. “Çifte standardımız var mı? Cevabım hayır” diyen Blinken, Dışişleri Bakanlığı’nın kısa süre içinde insan hakları ihlalleri iddiaları nedeniyle İsrail’in Netzah Yehuda askeri birimine yardımın kısıtlanıp kısıtlanmayacağına dair bir açıklama yapılacağını duyurdu.
Raporla birlikte İsrail’in ağır insan hakları ihlalleri gerçekleştiren bireylere ya da güvenlik güçlerine askeri yardım sağlanmasını yasaklayan bir dizi ABD yasasını ihlal ettiği yönündeki suçlamalar da gündeme geldi. ABD’nin Batı Şeria’daki Filistinlilere yönelik muamelesi nedeniyle İsrail’in Netzah Yehuda taburuna yaptırım uygulaması ihtimali bulunuyor. Büyük ölçüde ultra-Ortodoks İsraillilerden oluşan ve esas olarak Batı Şeria’da faaliyet gösteren birimin, Filistinli sivillere yönelik ihlallerde en yüksek mahkumiyet oranına sahip olduğu belirtiliyor.
İnsan hakları ihlallerine ilişkin inandırıcı kanıtlar bulunduğunun tespit edilmesi halinde, 1997 tarihli Leahy Yasası gereğince ABD’nin yabancı askeri ya da kolluk birimine yardımı kesmesi gerekiyor. Netzah Yehuda’ya yaptırım uygulanmasının İsrail’e silah yardımı yapan ancak Filistinli sivil ölümleri nedeniyle İsrail ordusunu eleştiren Biden yönetimi için önemli bir adım olacağı belirtiliyor. Yaptırım uygulanması durumunda Başkan Biden ile Başbakan Benjamin Netanyahu arasındaki mevcut gerilimin iyice artacağı tahmin ediliyor.