Epstein Krizi Büyüyor
Epstein dosyası Trump’ın başını ağrıtmaya devam ediyor. 2024 seçim kampanyasında popülist bir söylemle elitlerle mücadele eden bir lider profili çizen Trump, Epstein dosyasındaki detayları açıklama vaadinde bulunmuştu ancak başkan seçildikten sonra bu konuyu gündemden uzak tutmaya çalıştı. Son olarak Elon Musk ile yaşadığı tartışmada, Musk’ın Trump’ın da Epstein dosyasında adının geçtiğini söylemesi üzerine konu yeniden alevlendi. Bu tartışmalar ve Trump yönetiminin verdiği tepkiler, Cumhuriyetçi Parti içinde kritik bir süreci beraberinde getirdi. Geçtiğimiz hafta Adalet Bakanlığı tarafından yapılan açıklama ise süreci daha da karmaşık hale getirdi. Bakanlık ve FBI, dosyalarda suçlayıcı bir müşteri listesine ulaşılamadığını ve Epstein’in 2019’daki ölümünün intihar olduğuna dair bulguların teyit edildiğini duyurdu.
Trump kendisini Epstein dosyasından uzaklaştırmaya çalışsa da muhafazakarlara yakınlığıyla bilinen Wall Street Journal’ın geçtiğimiz hafta yayımladığı özel habere göre, Adalet Bakanı Pam Bondi, Mayıs ayında Başkan Trump’a, Epstein belgelerinde adının geçtiğini bildirdiği iddia edildi. Trump’a yalnızca kendi adının değil, birçok yüksek profilli ismin de belgelerde yer aldığı iletildiği söyleniyor. Ancak bakanlık yetkilileri, bu isimlerin belgelerde yer almasının doğrudan suçlama anlamına gelmediğini ve içeriklerin çoğunun doğrulanmamış ifadelere dayandığını vurguladı.
Beyaz Saray’ın Epstein belgelerine dair süren sessizliği, bazı üst düzey yetkililer arasında da gerilime yol açtı. FBI Direktörü Kash Patel ve yardımcısı Dan Bongino’nun belgelerin kamuoyuyla paylaşılmasından yana tavır aldığı, ancak Adalet Bakanı Pam Bondi’nin bu süreci engellediği öne sürüldü. Trump her ne kadar Epstein ile olan dostluğunun 2000’lerin başında sona erdiğini ve onu Mar-a-Lago kulübünden kovduğunu savunsa da, 2003 tarihli bir doğum günü albümünde isminin yer alması dikkat çekti. Bu gelişmenin ardından Trump, Wall Street Journal hakkında dava açarak yayımlanan haberin “asılsız” olduğunu ileri sürdü. Beyaz Saray İletişim Direktörü Steven Cheung da yaptığı açıklamada, bu iddiaların “Demokratlar ve liberal medya tarafından uydurulan sahte haberlerin devamı” olduğunu belirtti.
Her ne kadar Trump yönetimi ve destekçileri iddiaları reddetse de, Epstein dosyasını elitlere karşı yürütülen bir mücadele olarak yorumlayan muhafazakâr, aşırı sağcı ve kimi Demokrat çevreler, Trump’a yönelik baskıyı sürdürmeye devam ediyor. Bu çerçevede, Amerikan medyası da Trump ile Epstein arasındaki dostluğu belgeleyen yeni arşiv kayıtlarına ulaşarak kamuoyunun gündemine taşıyor.
Medyada ortaya çıkan haberlere yönelik Demokrat Partili isimlerden gelen tepkiler oldukça sert oldu. Temsilciler Meclisi üyeleri Greg Landsman, Jason Crow ve eski Meclis Başkanı Nancy Pelosi, sosyal medya üzerinden Trump’a yüklenerek “Epstein belgeleri açıklansın” çağrısında bulundu. Demokratlar, Adalet Bakanlığı’nın belgeleri kamuoyuyla paylaşmama kararının, Trump’ın Epstein ile olan bağlantılarını örtbas etmeye yönelik olabileceğini ima ediyor. Bu çerçevede Demokrat siyasetçiler, dosyanın peşini bırakmamak adına Kongre’yi harekete geçirmeye çalıştı. Ancak Temsilciler Meclisi Başkanı Mike Johnson, 22 Temmuz’da Epstein belgelerinin açıklanmasını zorlamaya yönelik olası bir yasama sürecini engellemek amacıyla meclisin yaz tatiline bir gün erken girmesine karar verdi. Buna rağmen, Temsilciler Meclisi Gözetim Alt Komitesi’nde yer alan bazı Cumhuriyetçi üyeler, Demokratlarla birlikte oy kullanarak Adalet Bakanlığı’nı dosyaları açıklamaya zorlayan öneriyi destekledi. Ancak bu yöndeki sürecin kısa vadede sonuç vermesi beklenmiyor.
Bu gelişmelerin odağındaki önemli isimlerden biri de Adalet Bakanı Pam Bondi oldu. Demokratların yanı sıra, Cumhuriyetçi Parti içinden bazı isimler ve Trump’a yakın çevreler de Bondi’ye tepki gösterdi. Bondi’nin yaptığı açıklamaların Trump’a zarar verdiğini savunan Cumhuriyetçiler, daha şeffaf bir yaklaşım sergilemesi gerektiğini dile getirdi. Temsilciler Meclisi, Bondi’yi Kongre’ye ifade vermeye çağırırken, Adalet Bakanlığı ise dosyanın detaylarını aydınlatmak amacıyla, 20 yıl hapis cezasına çarptırılan Epstein’ın eski kız arkadaşı Ghislaine Maxwell’i ifade vermeye davet etti. Maxwell’in yapacağı açıklamaların Trump açısından siyasi ve hukuki riskler taşıyabileceği değerlendirilirken, bazı Cumhuriyetçiler krizin daha da derinleşmesini engellemek adına Maxwell’in ifadelerine temkinli yaklaşılması gerektiği yönünde uyarılarda bulundu.
Trump yönetimi, Epstein belgelerinin açıklanmasına başlangıçta karşı çıkarak, dosyalarda çocuk istismarı içerikleri ve mağdurlara ait kişisel bilgilerin yer almasının kamuoyuyla paylaşımı engellediğini savundu. Ancak kamuoyu baskısının artması üzerine Trump, Adalet Bakanı Bondi’ye jüri ifadelerinin kamuya açılması yönünde talimat verdi. Bu talep, Florida’daki bir federal yargıç tarafından reddedildi. Yargıcın “yayınlanamaz” hükmü verdiği transkriptler, 2006 yılında Florida’da Epstein hakkında yürütülen soruşturmaya dayanıyor.
Epstein vakasıyla ilgili devam eden gelişmelerin, önümüzdeki dönemde Trump yönetimini daha da zorlayabilir. Özellikle 2026 ara seçimleri yaklaşırken, Demokratların seçim kampanyalarında bu dosyayı merkezî bir tema haline getirmesi kuvvetle muhtemel. Fox News tarafından yayımlanan son kamuoyu araştırmasına göre, seçmenlerin yalnızca %13’ü Trump yönetiminin Epstein soruşturmasında şeffaf davrandığını düşünüyor. Cumhuriyetçilerin dahi %60’ı yönetimin yeterince açık olmadığını belirtirken, Demokratların %74’ü ve bağımsız seçmenlerin %64’ü de benzer şekilde Trump’ın süreci şeffaf yürütmediği kanaatinde.
Bu bulgular, Epstein dosyası etrafında kamuoyunda derin bir güven sorunu oluştuğunu ve Trump yönetiminin bu konuda partiler üstü bir eleştiriyle karşı karşıya olduğunu gösteriyor. Uzun yıllardır komplo teorilerinin odağında bulunan Epstein vakasının, geçen zamana rağmen şeffaflıkla aydınlatılamaması da bu teorilere zemin hazırlamaya devam ediyor. Belgelerin içeriğiyle ilgili daha açık ve detaylı bilgilendirme yapılmadığı sürece, Trump’ın bu süreçten tamamen sıyrılması zor görünüyor.