Facebook’un Başı Dertte
Dünyanın en büyük sosyal medya şirketlerinden biri olan WhatsApp ve Instagram gibi platformları da bünyesinde barındıran Facebook’un başı dertte. Facebook daha önce 2020 Kasım seçimlerine Rusya’nın müdahalesine, aşırı ırkçı grupların bu platformda kolayca organize olmalarına ve aşı karşıtı dezenformasyon kampanyalarına karşı güçlü adımlar atmamasıyla gündeme gelmişti. Son haftalarda Facebook’tan sızdırılan belgelerin bu platformun kullandığı algoritmaların kullanıcıların güvenliğinden çok daha fazla angajmanı öncelediği iddialarını öne çıkardı. Facebook’un sahip olduğu platformların negatif angajmanları önceleyerek toplumsal kutuplaşmayı, dezenformasyonu ve nefret söylemlerinin daha fazla yayılmasına aracılık etmesi eleştiri oklarının hedefinde.
Basına sızdırılan ‘Facebook belgelerinin’ ortaya koyduğu iddialar Kongre’de epeydir devam eden Facebook’u hedefe koyan oturumların ardından şirketin gündemden düşmesini adeta imkansız hale getiriyor. Bu iddiaların en göze çarpanları arasında Facebook’un 2020 seçimlerinin hemen öncesinde nefret içerikli ve yanıltıcı içeriklere karşı attığı agresif adımları kaldırmasının seçim sonrasında Trump taraftarlarının seçimin meşruiyetini tartışmaya açan içeriklerinin adeta patlama yaşamasına yol açtığı yer alıyor. Vietman gibi ülkelerde muhalif görüşlerin bastırılmasına ve Hindistan gibi ülkelerde Müslüman karşıtı içeriklerin yayılmasına aracılık ettiği iddia edilen Facebook’un bütün dünyada platformdaki ihlalleri çok yakından takip etmesine rağmen kendi çalışanlarının uyarılarına kulak asmadığı ve birçok insanı ve grubu tehlikeye atan içeriklerin yayılmasını bilerek önlemediği iddia ediliyor.
Facebook’un platformundaki dezenformasyon ve tehlikeli çarpıtmaları düzeltmesi için işe aldığı ancak iki yıldan az bir süre çalıştıktan sonra ‘yasal muhbir’ olmaya karar veren Frances Haugen Kongre’de verdiği ifadelerinde çok çarpıcı iddialar ortaya atmıştı. Haugen Facebook’un kendi yaptırdığı araştırmalarda birçok sorunu açıkça tespit etmesine rağmen algoritmalarında şirketin gelirini azaltıcı düzeltmelere gitmekten kaçındığını ve dahası negatif içerikleri öne çıkararak karını artırmaya çalıştığını ifade etti. Büyük teknoloji şirketlerinde kar amacının kamu yararına zarar verdiği tartışmasını güçlendiren Haugen gibi şirket içinden çıkacak isimlerin önümüzdeki dönemde bu şirketler için en önemli meydan okumalardan biri olacağı söylenebilir. Haugen’ın Facebook’un algoritmalarının çocuklara zarar verdiği ve siyasi şiddete neden olduğu gibi iddiaları ve bilinçli olarak kamu aleyhinde kar amacını öncelediği suçlamaları bu şirketin borsa değerine de en büyük zararı veren gelişmelerden biri oldu.
Facebook belgelerinin ortaya döktüğü önemli konular arasında şirketin 6 Ocak olaylarında dezenformasyon ve devlet karşıtı kalkışmayı organize etme faaliyetlerine karşı güçlü adımlar atmamış olması öne çıkıyor. Trump’a yasak koyan ve kamuoyu baskısıyla seçim öncesinde dezenformasyona karşı sert tedbirler alan Facebook’un seçim sonrasında bu tedbirleri gevşettiği ve bunun sonucu olarak da 6 Ocak olaylarının organize edilmesine ve Biden’ın seçim zaferinin onaylanmasına karşı karşı örgütlenmelere müdahale etmediği iddia ediliyor. Facebook’un ‘Çalmayı Durdurun’ sloganıyla örgütlenen Trump yanlılarının kurduğu gruplara müdahale etmediği, şiddet ve nefret içeriklerine karşı tedbir almadığı gibi iddialar şirketin 6 Ocak kalkışmasındaki rolü hakkında da ciddi tartışmalar başlatmış durumda.
Facebook belgeleri sosyal medya platformunun yanlış bilgilendirmeyi önlemediğini, insan kaçakçılığına karşı tedbir almadığını, Afganistan, Myanmar, Hindistan ve Ortadoğu gibi bölgelerde dil yetersizliğinden dolayı yeterince içerik takibi yapmadığını, uluslararası şiddete yol açtığını, ergenlik çağındaki gençler üzerinde negatif etkisi olduğunu ve kutuplaşmayı körükleyen algoritmalarını değiştirmediğini ortaya koyuyor. Bu iddiaların doğru olmadığını savunan Facebook CEO’su Mark Zuckerberg ise şirketin kendi yaptırdığı iç araştırmalara dayanan iddiaların bu araştırma sonuçlarının seçici olarak değerlendirilerek şirketin kötü gösterilmeye çalışıldığını iddia ediyor.
Belgelerin ortaya koyduğu en çarpıcı iddialardan biri de şirketin algoritmalarında kızgın yüz emojileri gibi negatif reaksiyonlara daha fazla puan verdiği şeklinde. Kızgınlık ve nefret içeriklerinin daha fazla yayılmasını sağlayan algoritmaların daha duygusal ve provokatif içerikleri öne çıkardığı belirtiliyor. Belgelerde 2017’den itibaren bu algoritmaların duygu ifade eden emojilere ‘like’ butonundan 5 kat daha fazla puan verdiği ve şirketin kendi araştırmacılarının tartışmalı içeriklerin daha fazla spam ve tacize yol açacağı uyarısında bulundukları ortaya konuluyor. Bu araştırmacıların 2019’da kullanıcılarda öfke ve kızgınlığa yol açan bu tür içeriklerin yanlış bilgi, dezenformasyon, toksik bilgi ve düşük kaliteli haber içerme ihtimalinin daha yüksek olduğu sonucuna vardıkları belirtiliyor. Facebook gibi sosyal medya platformu sahibi büyük teknoloji şirketlerinin siyaseti etkileme gücünün ve toplumun manipüle edilmesinde oynadıkları rolün önümüzdeki dönemde de ciddi tartışma konusu olmaya devam edeceği görülüyor.