Harvard Rektörü Direnemedi
ABD’de, İsrail’in Filistinli sivillere yönelik saldırılarını protesto amacıyla düzenlenen üniversite protestoları, üniversite yönetimlerini zor durumda bıraktı. Özellikle “Ivy League” olarak adlandırılan seçkin okullarda gerçekleşen, “denizden nehire, Filistin özgür olacak” sloganları ve “İntifada” çağrıları içeren protestolar, ülkedeki üniversitelerde antisemitizmin arttığına işaret edildiği gerekçesiyle İsrail lobisi ve muhafazakar Cumhuriyetçiler tarafından sert şekilde eleştirilirken protestolarda atılan sloganların “Yahudi soykırımı” çağrısı olarak yorumlanabileceğini iddia edildi. Bu tartışmaların ardından, Kongre’ye ifade vermek üzere çağrılan Harvard, MIT ve UPenn rektörlerinin savunmaları yetersiz bulundu. Geçtiğimiz ay, UPenn Rektörü Liz Magill, yönetim kurulu ile uzlaşarak görevinden ayrılmak zorunda kaldı. MIT ve Harvard Üniversiteleri ise, büyük bağışçılarının ve muhafazakar medyanın baskılarına rağmen rektörlerini desteklemeyi sürdürmüştü. Ancak, üniversitelerdeki ifade özgürlüğü ve antisemitizm tartışmaları sonucunda son kurban Harvard Üniversitesi Rektörü Claudine Gay oldu.
Harvard Üniversitesi’nin ilk siyahi rektörü olan Claudine Gay, okulun antisemitik olaylara verdiği tepkiler ve kendisine yöneltilen intihal suçlamalarının ardından Salı günü görevinden istifa ettiğini açıkladı. Gay’in istifasının arkasında, Amerikalı Yahudi topluluğunun önde gelen isimleri ve Harvard mezunu olan Bill Ackman gibi bağışçıların baskıları önemli bir etken oldu. Kamuoyunda, Amerikan üniversitelerinin ifade özgürlüğü adı altında Amerikan değerlerine aykırı hareket ettiği ve antisemitizmi desteklediğine dair görüşler dile getirildi. Nihayetinde bu baskılara dayanamayan Rektör Gay, yazılı bir açıklama yaparak istifasını duyurdu. Yaklaşık altı ay rektör olarak görev alan Claudine Gay, Harvard Üniversitesi tarihinde en kısa süre görev yapan rektör olarak kayıtlara geçti. Gay’in istifasının ardından üniversite yönetimi, üniversitenin baş akademik sorumlusu olan Alan M. Garber’i geçici olarak rektör olarak atadı. Ekonomist ve doktor olan Dr. Garber, Kasım ayında katıldığı bir röportajda üniversitenin Hamas’ın saldırılarına verdiği tepkiyi yetersiz bulduğunu ifade etmiş ancak Gay’in Kongre’deki savunmasından sonra Hamas’ı kınayan açıklamasını olumlu bir gelişme olarak değerlendirmişti.
Görevinden istifa ettikten sonra The New York Times gazetesine bir mektup gönderen Gay, “Kalbim kırık ama Harvard’a olan derin sevgimle, başkanlık görevimden ayrılacağımı paylaşmak için bu mektubu yazıyorum” dedi. Mektubunda, antisemitizmle mücadelesinin sorgulandığını ve bu süreçte birçok kez ölüm tehdidi aldığını açıklayan Gay, siyahi kimliği nedeniyle ırkçı saldırılara maruz kaldığını ifade etti. Rektör, görevini sürdürmesi halinde üniversitenin daha fazla zarar görebileceğini belirterek bu kararı aldığını açıkladı. Kendisine yönelik saldırıları kişisel olarak algılamadığını belirten Gay, karşılaştığı durumun bir rektörün görevden alınmasından çok daha geniş anlamlar taşıdığını vurguladı.
Harvard Rektörü Gay, Kongre’deki savunmasında bazı hatalar yaptığını kabul ederek, iyi hazırlanmış bir tuzağa düştüğünü ifade etti. Mektubunda Hamas’ı İsrail’i yok etmeyi amaçlayan bir terör örgütü olarak tanımlayan Gay, Yahudilere yönelik soykırım çağrılarının kabul edilemez olduğunu da vurguladı. Ayrıca, intihal iddialarına da değinen Gay, bazı noktalarda kasıtlı olmadan diğer yazarlardan alıntı yaparak referans vermediğini kabul etti ve bu çalışmalarını düzeltmek için ilgili dergilere başvuruda bulunduğunu belirtti. Çalışmalarının birçok ödül aldığını hatırlatan rektör, intihal iddialarının kötü niyetli olduğunu ifade etti.
Gay’in istifasının ardından, ABD basını da ülkedeki kutuplaşmayı gösterircesine iki karşıt pozisyondan meseleyi ele almaya devam etti. Wall Street Journal gibi muhafazakar yayınlar, Gay’in istifasını akademinin yeniden şekillendirilmesi ve Amerikan değerlerine daha sıkı bağlılık gösterilmesi için bir fırsat olarak yorumlarken yerine gelecek kişinin bu konuda çok kritik bir rol oynayacağını vurguladı. Muhafazakar yayınlar, sol ve liberal görüşün hakim olduğu üniversitelerde elde edilen bu değişim ile muhafazakar değerlere dayalı eğitimin Amerikanın gelecek nesilleri için vazgeçilmez bir ilke olduğunu ifade etti. Öte yandan, Gay’in istifası Amerikan üniversitelerinin kurumsal yapılarına dair sorgulamaları da gündeme getirdi. Bazı yayınlar, Harvard rektörüne bu süre zarfında diğer pek çok akademisyen ve üniversite yönetimi tarafından gösterilen desteği eleştirirken, üniversitelerin siyasi doktrinleşme eğilimi altında eğitim ve özgür sorgulamanın temel misyonlarını terk eden kurumlara dönüştüğünü ileri sürdü.
Kongredeki savunmada Gay’i sert sözlerle eleştiren ve üniversitede antisemitizmin yayılmasına izin verdiği gerekçesiyle rektörü suçlayan Cumhuriyetçi Kongre Üyesi Elise Stefanik, istifa haberinin ardından sessiz kalmadı. Sosyal medya platformu üzerinden yaptığı açıklamalarda UPenn’den sonra Harvard Üniversitesi’nin rektör değişikliğine gitmesini olumlu karşılarken, “Şimdi iş tamam. Antisemitik ve intihalci rektörün bu geç kalmış zorunlu istifası, sadece bir başlangıç. Üniversitelerdeki kurumsal çürümeyi ortaya çıkarma konusunda kararlılığı sürdürüyoruz.” şeklinde yorum yaptı.
Gay’in istifasının ardından, Muhafazakar yayınların aksine bazı analizlerde üniversitelerin özgür ve eleştirel düşüncenin merkezi olarak görülen konumunun zayıfladığına dair değerlendirmeler yapıldı. Liberal medyada, ABD’de artık siyasi çıkarlar ve partizanlık uğruna hiçbir temel ilkenin feda edilmemesi gerektiği vurgulanırken, Gay’in istifa sürecinde ülkenin büyük bir kesiminin Trump destekçilerine benzer bir yaklaşım sergilediğine dair eleştiriler ortaya konuldu. The New York Times’ta yayınlanan analizlerde, istifa kararının ardından Harvard’ın sadece rektör pozisyonunu değil, aynı zamanda üniversitenin akademik itibarını da koruyamadığı yönünde eleştiriler dile getirildi. Muhafazakarların bu süreç sonunda zafer kazanmış gibi sevinmelerinin, Amerikan üniversitelerinin geleceği açısından endişe verici olduğu yorumu yapıldı.
Gay’in istifasının ardından mesele ırkçılık tartışmaları ekseninde de değerlendirildi. Harvard’ın ilk siyahi rektörü olan Gay’e yönelik bu süreçteki sert tepkilerin ardında ırkçı motivasyonlar olduğunu iddia eden görüşler ortaya atıldı. Gay de kendi mektubunda, siyahi kimliği nedeniyle hedef alındığını ifade etti. Bu olayların ardından ABD kamuoyunda, siyahi kadınların eğitim ve kariyer başarılarına rağmen sağcı kesimlerden tepki gördükleri tartışılmaya başlandı. Özellikle başarılı siyahi kadın figürlerin siyasi saldırıların hedefi haline geldiği iddia edildi.Bununla birlikte, Gay’e yönelik intihal suçlamalarının asılsız olduğuna dair analizler de yapıldı. Washington Post‘un gerçekleştirdiği inceleme sonucunda, intihal iddialarının basit alıntı hatalarından kaynaklandığı belirtildi ve Gay’in yayınlarının Harvard Üniversitesi standartlarına uygun olduğu ifade edildi. Ayrıca, Gay’in alıntılama hatalarını düzeltmek için ilgili dergilere düzeltme talebinde bulunduğu da eklenmişti.
Sonuç olarak, Amerikan akademisinde İsrail’in saldırılarına tepki olarak başlayan ifade özgürlüğü ve antisemitizm tartışmaları, UPenn’in ardından Harvard Üniversitesi rektörünün istifasıyla daha da genişledi. Bu durum, tartışmanın boyutunu açıkça gözler önüne seriyor. Kongre, üniversite bağışçıları ve muhafazakar Cumhuriyetçilerin hedefindeki Harvard Rektörü’nün istifası, Amerikan üniversitelerinde özerklik ve düşünce özgürlüğü tartışmalarının daha kapsamlı bir şekilde ele alınmasına neden olacak gibi görünüyor. UPenn ve Harvard Üniversitelerinin rektörlerinin istifasının ardından muhafazakar Cumhuriyetçilerin yeni hedefinin MIT rektörünün olması muhtemel gözüküyor.