İran Nükleer Anlaşmasına Dönüş İçin İlk Adımı Kim Atacak?
ABD ve İran, Ortak Kapsamlı Eylem Planı (JCPOA) olarak bilinen nükleer anlaşmaya dönme niyetinde olduklarını açıklamasına rağmen ilk adımı karşı tarafın atması noktasında ısrarcı bir tutum sergiliyor. CBS Televizyonuna konuşan ABD Başkanı Joe Biden, İran’ın uranyum zenginleştirme faaliyetlerini durdurmadığı takdirde İran’a yönelik yaptırımların kaldırılmayacağını söyledi. Başkan olarak ilk televizyon mülakatını gerçekleştiren Biden, kendisine yöneltilen “ABD, İran’ı müzakere masasına getirmek için yaptırımları kaldıracak mı?” şeklindeki soruya, “Hayır. Önce onların uranyum zenginleştirmeyi durdurması gerekiyor” cevabını verdi. İran Dini Lideri Ayetullah Ali Hamaney ise hava kuvvetleri komutanlarına hitaben yaptığı bir konuşmada İran’ın nükleer anlaşmaya geri dönme şartı olarak Washington yönetiminin İran karşı yaptırımları kaldırması gerektiğini gösterdi. Bunun İran’ın son ve geri dönülemez kararı olduğunu vurgulayan Hamaney, yaptırımların kaldırılması halinde Tahran’ın anlaşmaya döneceğini söyledi.
CNN televizyonunda Wolf Blitzer’in sorularını yanıtlayan ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, açmaza giren ABD – İran nükleer anlaşmasıyla ilgili olarak yaptığı açıklamada, “İran’ın nükleer anlaşma kapsamındaki yükümlülüklerini tam olarak uygulaması durumunda ABD’nin de aynısını yapacağını, daha sonra müttefikler ve ortaklarla birlikte çalışarak daha uzun süreli ve güçlü bir anlaşma inşa edebileceklerini ve ayrıca İran’ın füze programı ve bölgesindeki istikrarı bozan faaliyetleri gibi farklı meseleleri de masaya yatırabileceklerini” ifade etti. Blinken karşı karşıya oldukları problemi “İran’ın son aylarda sınırlamaları kaldırması ve nükleer bomba yapımı için kullanabileceği materyali elde etmeye hiç olmadığı kadar yakın bir duruma gelmesi” olarak açıkladı.
Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu’nun (UAEK) 8 Şubat tarihli en son raporunda İran’ın uranyum zenginleştirmesi gerçekleştirerek nükleer anlaşmayı ihlal ettiğini tespit etmesi anlaşmaya dönüşü daha da zorlaştırıyor. Nükleer bomba için gerekli olan uranyum miktarı 500 gram ve UAEK raporunda 3,5 gram uranyum zenginleştirildiğinin belirtilmesi miktarın oldukça az olduğunu gösteriyor. Ancak 2015’te varılan anlaşmaya göre İran 10 yıllığına uranyum veya plütonyum zenginleştirmeyeceğini ve edinmeyeceğini taahhüt etmişti. 10 yıl sonrasında anlaşmanın taraflarının rızasıyla az miktarda edinebileceği anlaşmanın maddeleri arasındaydı. Geçen ay uranyum zenginleştirme yoğunluğunu %3.67’den %20’ye çıkardığını açıklayan İran’ın az da olsa bu seviyede zenginleştirilmiş uranyuma sahip olması hem anlaşmanın ihlali anlamına geliyor hem de nükleer bomba üretme kararı alındığı takdirde o aşamaya gelmenin vaktini kısaltıyor.
İran tarafı ise ABD’yi anlaşmadan çekilmek ve Avrupa’yı İran’ın uğradığı zararı karşılamamakla suçlayarak anlaşmaya geri dönüş için zamanın daraldığını söylüyor. Biden yönetimine baskıyı artırmaya çalışan Tahran yönetimi, yaptırımlar kaldırılmadığı takdirde 21 Şubat itibariyle UAEK yetkililerinin nükleer tesislerini teftişine izin vermeyeceğini açıkladı. İran Dışişleri Bakanı Cevat Zarif, İran devriminin 42. yıldönümü münasebetiyle yayınladığı mesajında, ülkesinin nükleer programı hakkında açıklamalarda bulunarak ABD ve Avrupa’nın yaptırımları kaldırmaması halinde Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) müfettişlerinin nükleer tesislerdeki denetimlerini azaltmak da dahil olmak üzere nükleer programı genişletecek adımlar atacaklarını söyledi. Biden yönetimine nükleer anlaşmaya dönerek yaptırımları kaldırması çağrısını yineleyen Zarif, “Washington’daki yeni yönetimle yeni bir yaklaşım deneme fırsatı var ancak açık pencere hızla kapanıyor” ifadelerini kullandı. Diğer yandan İran İstihbarat Bakanı Mahmud Alavi’nin Nükleer silah elde etmeyecekleri yönündeki taahhütlerini yeniden gözden geçireceklerini açıklaması anlaşmayı daha kritik bir hale taşıyor. Mahmud Alavi bir televizyon demecinde, “Batının sürekli baskısı Tahran’ı ‘köşeye sıkışmış bir kedi’ gibi saldırganlığa ve nükleer silah üretmeye itebilir” ifadelerini kullandı.
İranlı yetkililer, Dini Lider Ali Hamaney’in ilk olarak 2003 yılında verdiği fetvada “açık bir şekilde nükleer silahların şeriata aykırı olduğunu ve İslam Cumhuriyeti’nin bunu dinen yasak görüp, elde etmek istemediğini” beyan etmesini gerekçe göstererek nükleer silah üretme niyetinde olmadıklarını savunuyorlardı. Fetva ile ilgili olarak İran yönetiminin “takiyye” yaptığı yönünde tartışmalar yapılmıştı. New York Times haberine göre konunun uzmanları İran dini lideri tarafından atanan ve bir kabine üyesi olan Mahmud Alavi’nin bahsi geçen fetvaya aykırı açıklamada bulunmasını Tahran’ın Biden yönetimi üzerinde ek bir baskı oluşturma stratejisi olarak değerlendiriyor. Biden yönetiminin nükleer anlaşmaya dönmeye niyetli olduğunu belirtmesine rağmen önce İran’ın anlaşmadaki yükümlülüklerini yerine getirmesi gerektiğini söylemesine karşın Tahran’ın yaptırımların tamamen kaldırılmasını talep etmesi, diplomatik çabaların hızlı bir sonuç alamayacağına işaret ediyor.