İran Saldırısıyla Ortadoğu’da Dengeler Değişti
İran’ın Şam konsolosluğuna yönelik saldırıya misilleme olarak İsrail’e doğrudan saldırı düzenlemesi bölgede gerilimi iyice tırmandırırken Gazze’deki savaşın Ortadoğu’ya yayılmasını istemeyen Biden yönetimi her iki ülkeye de uyarıda bulunarak daha geniş çaplı saldırılardan kaçınmalarını istedi. İsrail’in saldırıya karşılık vermesini desteklemediğini açıklayan yönetim İran’a da yeni yaptırımlar uygulanacağını duyurdu.
Karşılıklı saldırılar iki ülke arasında yıllardır devam eden “gölge savaşının” sıcak bir çatışmaya dönüşmesi riskinin arttığına işaret ederken ABD’nin İran’la doğrudan bir çatışmaya çekilmesini istemeyen Biden yönetiminin bölgede tansiyonun düşmesini sağlamak için yeni diplomatik önlemler alması ve caydırıcılık unsurlarını geliştirmesi bekleniyor.
Beyaz Saray’dan yapılan açıklamada saldırının hemen ardından İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu ile bir telefon görüşmesi gerçekleştiren Başkan Joe Biden’ın Amerika’nın İsrail’in güvenliğine olan “sarsılmaz bağlılığını” yinelediği ancak ABD’nin İsrail’in misillemesini desteklemeyeceğini söylediği belirtildi. İsrail’in İran’a nasıl bir karşılık vereceğini değerlendiren Biden yönetimi yetkilileri de İran’la savaş istemediklerini yinelerken kararı İsrail hükümetinin vereceğini kaydetti. İsrail’in başarılı savunmasının İran’a karşı kazanılmış bir zafer olduğuna dikkat çeken yetkililer, İsrail’in vereceği askeri karşılığın kapsamının sınırlı olmasını beklediklerini ifade ederek ülkenin bundan sonra ne yapacağını “dikkatle düşünmesi” gerektiğini söyledi.
BM Güvenlik Konseyi gibi mecralardan gelen uluslararası baskılara karşı İsrail’e kalkan olan Biden yönetimi, Ortadoğu’ya gönderdiği savaş gemileri ve diğer askeri unsurlarla da İsrail’e dışarıdan gelebilecek saldırılara karşı koruma sağlamaya devam ediyor. Savunma Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada İran ve vekil grupların İsrail’e fırlattığı 300’den fazla insansız hava aracı ve balistik füzelerin yüzde 99’unun İsrail topraklarına ulaşmadan etkisiz hale getirildiği belirtildi.
Açıklamada İran, Suriye ve Yemen’deki mevzilerden fırlatılan silahlar arasında 110’dan fazla orta menzilli balistik füze, 30’dan fazla kara saldırısı seyir füzesi ve 150’den fazla mürettebatsız hava aracı olduğu kaydedildi. Yetkililere göre, 70’ten fazla silahlı insansız hava aracı ABD uçakları tarafından etkisiz hale getirilirken yaklaşık 6 balistik füzenin de Doğu Akdeniz’deki uçak gemileri tarafından imha edildiği kaydedildi. İsrail’in savunmasına İngiltere ve Fransa’nın da destek verdiğini belirten Amerikalı yetkililer, kaç uçağın kullanıldığına ilişkin bir rakam paylaşmadı.
Biden yönetimi Gazze’deki çatışmaların başından beri savaşın bölgeye yayılmasını engellemek için yoğun çaba sarf ediyordu. Ancak İsrail yönetimi Şam saldırısında olduğu gibi geniş çaplı bir savaşı tetikleme riskine rağmen izlediği agresif politikalardan geri adım atmıyor. Uluslararası baskı karşısında zor durumda kalan Netanyahu hükümeti, sürekli gerilimi tırmandırma siyaseti izlerken Şam konsolosluğunu vurarak provoke ettiği İran’ın karşı saldırısını, Batılı ülkelerin desteğini yeniden kazanma yönünde kullanmaya çalışıyor. ABD ve G7 ülkelerinden gelen destek açıklamalarına bakılırsa Netanyahu’nun amacına ulaşmaya yakın olduğu görülüyor.
İsrail’in ABD’ye haber vermeden Şam’daki İran konsolosluğuna saldırması Washington’u hazırlıksız yakalamıştı. İsrail saldırısının Washington ile Tel-Aviv arasında zaten yüksek olan gerilimi daha da tırmandırdığı ve iki ülke arasındaki iletişim kopukluğunu net bir şekilde gösterdiği belirtiliyordu. Pentagon yetkilileri, İsrail’in Suriye’de İran’a ait bir tesisi vurmadan önce ABD’ye haber vermemesinden dolayı hayal kırıklığına uğradıklarını ve bunun Ortadoğu’daki Amerikan güçlerine yönelik riskleri artırdığını dile getirmişti.
Her ne kadar ABD’li yetkililer İsrail hükümetinin Gazze’deki savaşı yönetme biçiminden duydukları hoşnutsuzluğu açıkça belirtmiş olsalar da, ABD’nin yine de İsrail’in yanında duracağını ve kendini savunmasına yardımcı olacağını söylemişti. Biden Şam saldırısı gibi açık bir provokasyona rağmen İsrail’e verdiği desteği yinelemiş ve Ortadoğu’daki en üst düzey askeri komutanı Orgeneral Michael E. Kurilla’yı İran’ın beklenen misilleme eylemi konusunda üst düzey yetkililerle koordinasyon sağlamak üzere İsrail’e göndermişti.
Operasyonu değerlendiren uzmanlar İran’ın Şam konsolosluğuna yönelik saldırıya misilleme yapmak ile İsrail’in daha geniş çaplı bir çatışmaya yol açabilecek yeni bir askeri harekatını provoke etmekten kaçınmak arasında bir denge kurmayı başardığını belirtiyor. İran saldırısının askeri hedefleri gerçekleştirmekten ziyade güç gösterisi olarak sembolik bir önem taşıdığına inanan uzmanlar, Tahran’ın düzenlediği askeri operasyonun yüksek koreografiye sahip olduğuna dikkat çekerken saldırının gösterişini en üst düzeye çıkartıp kayıpları en aza indirmek için tasarlandığını ileri sürüyor.
İsrail’e yönelik saldırının ardından İran devlet televizyonuna açıklamalarda bulunan Tümgeneral Muhammed Bagheri iki İsrail askeri üssünü başarılı bir şekilde hedef aldığını belirterek “Operasyonlarımız sona erdi ve onları sürdürmeye niyetimiz yok” ifadelerini kullandı. İsrail’in misilleme yapması durumunda daha büyük bir saldırıyla karşı karşıya kalacağı uyarısında bulunan Bagheri, ABD’nin destek vermesi halinde bölgedeki Amerikan üslerinin de hedef alınacağını kaydetti. Devrim Muhafızları Komutanı Tümgeneral Hüseyin Selami de Tahran’ın İsrail’in çıkarlarına, varlıklarına, yetkililerine veya vatandaşlarına yönelik herhangi bir saldırısının kendi topraklarından karşılık verileceği yeni bir denkleme girdiğinin altını çizdi.
İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir-Abdullahian ise ABD’ye İsrail’e yönelik saldırılarının “sınırlı” ve meşru müdafaa amaçlı olacağını önceden bildirdiklerini söyleyerek İran’ın “savunma operasyonlarını” uzatmaya niyeti olmadığını ancak meşru çıkarlarını herhangi bir yeni saldırıya karşı korumakta tereddüt etmeyeceğini kaydetti.
İran’ın daha önce benzeri görülmemiş saldırısı, İsrail-Hamas savaşının başlamasından bu yana Ortadoğu’daki vekillerini kullanan Tahran’ın yaklaşımında bir değişikliğe işaret ederken İsrail’in “zamanı gelincek bedel ödeteceğiz” açıklaması, iki ülke arasındaki doğrudan savaş riskini şimdilik azaltmış görünüyor. İsrail ve İran arasında uzun süredir devam eden çatışmada kuralların son aylarda büyük ölçüde değiştiği ve her iki taraf için de diğerinin niyetini ve tepkisini ölçmenin her zamankinden daha zor hale geldiği görülüyor.