İsrail-Hamas Savaşı’na ABD Kamuoyunun Tepkileri
İsrail-Hamas savaşının başlamasının ardından Filistin meselesi ABD kamuoyunun ikiye bölündüğü bir konu olarak öne çıktı. ABD geleneksel olarak İsrail’e en büyük desteği veren ülke olmakla birlikte, İsrail’e diplomatik ve askeri desteğinin dünyanın geri kalanında tepki çekmesi ve ülke içinde de keskin ayrışmalara neden olması dikkat çekiyor. Bu tartışmada İsrail’in yanında durulmasını tercih eden tarafların başında muhafazakar Hristiyanlar geliyor. Bu bağ Cumhuriyetçi Parti’nin İsrail’e desteğinin belkemiğini oluşturuyor ve anketlerde Cumhuriyetçilerin desteği Demokratlardan daha yüksek çıkıyor.
Anketlere göre Amerikalı Yahudilerin büyük kısmı Demokrat Parti’ye oy veriyor: Yahudiler arasında Cumhuriyetçi Parti’ye giden her oya karşı Demokratlara üç oy gidiyor. Benzer şekilde ABD’li Yahudilerin bir blok olarak İsrail’e koşulsuz destek verdiği söylenemez. Bunun bir örneği geçtiğimiz Çarşamba Kongre’de yapılan gösteri. İsrail-Hamas savaşında ateşkes talep etmek üzere Kongre binasına akın eden yüzlerce gösterici, tahminen 300 kişinin tutuklanmasına ve Kongre binasına erişimin kısıtlanmasına neden oldu. İki ilerici Yahudi grubu tarafından organize edilen mitingde 25 haham liderliğinde dualar da okundu. Dışarıda ise yüzlerce kişi “hemen şimdi ateşkes” sloganları atarak İbranice ve İngilizce şarkılar söyledi. Kongre binalarında gösterilere izin verilmediğinden organizatörlerin tahminine göre yaklaşık 300 protestocu tutuklandı. Bununla birlikte başta New York ve Chicago olmak üzere birçok şehirde de hem İsrail ve hem Filistin lehine ayrı ayrı gösteriler yapıldı.
Hamas’ın İsrail’e saldırısının ardından ABD’li seçmenlerin çoğu çatışmadan Filistinlileri sorumlu tutuyor ve Hamas’ın “ortadan kaldırılması” çağrısına katılıyor. Rasmussen Reports’un yaptığı bir ankete göre ABD’li seçmenlerin %53’ü İsrail’le yaşanan çatışmadan çoğunlukla Filistinlilerin sorumlu olduğuna inanıyor. Sadece %10’u İsrail’in çoğunlukla suçlu olduğunu düşünürken, %24’ü çatışmada her iki tarafın da eşit derecede suçlu olduğunu söylüyor. Bir diğer ankete göre de her üç Amerikalıdan ikisi, yani yaklaşık yüzde 65’i hükümetin İsrail’i kamuoyu önünde desteklemesi gerektiğini söylüyor. Yaklaşık yüzde 23’lük bir kesim ABD’nin çatışmayla ilgili hiçbir şey söylememesi ya da yapmaması gerektiğini söylerken, yüzde 8’lik bir kesim ise ABD’nin İsrail’i kamuoyu önünde eleştirmesi gerektiğini belirtiyor.
ABD’de İsrail’e desteğin demografisine bakıldığında ilginç bir durum ortaya çıkıyor. CNN tarafından yapılan bir ankete göre 18-34 yaş arası Amerikalıların sadece %27’si İsrail’in Hamas’a karşı misillemede “tamamen haklı” olduğunu söylerken, bu oran 65 yaş ve üstü Amerikalılarda %81’e çıkıyor. Ve anket incelendiğinde İsrail yanlısı görüşlerin her genç kuşakta kademeli olarak düştüğü görülüyor. Bu demografik değişimin en net görüldüğü müesseselerden biri Demokrat Parti. Parti, İsrail konusunda bir kuşak çatışması yaşıyor. Bu bölünme, Hillary Clinton ve Bernie Sanders 2016 Demokrat adaylığı için yarışırken kamuoyunun gözleri önüne serildi. Clinton, İsrail’e koşulsuz desteğin sonunda bir Filistin devletinin kurulmasına yardımcı olacağı yönündeki müesses nizamı savunuyordu. Sanders ise İsrail hükümetini eleştiren ve ABD’nin İsrail’e yardımını bazı koşullara bağlamayı savunan genç bir nesli temsil ediyordu.
En üst düzeyde Demokratlar bu hafta İsrail’i oldukça görünür bir şekilde destekledi. Son yıllarda öne çıkan ve partinin daha genç ve solcu kanadını temsil eden ekip ise daha farklı bir tutum aldı. İlericiler olarak da bilinen ekibin İsrail’e yönelik eleştirileri, Netanyahu’nun barış sürecini terk etmesi ve Filistin’de yıllardır devam eden sert tutum sebebiyle arttı. Temsilciler Meclisi üyeleri Minnesota’dan Ilhan Omar ve Michigan’dan Rashida Tlaib gibi isimler ise İsrail’e sert eleştiriler yönelttiler. Tlaib, “apartheid sisteminin ortadan kaldırılması” çağrısında bulundu ve İsrail’e askeri yardım kesilmediği sürece “şiddet döngüsünün” devam edeceği uyarısında bulundu. Bu dinamik Demokrat Parti için önümüzdeki ABD başkanlık seçimlerine de yansıyacak bir sınav teşkil ediyor. İsrail’in karşı saldırısı hız kazandıkça ve Filistinli siviller arasında kayıplar arttıkça bu durum daha da derinleşecektir.
ABD’deki üniversite kampüslerinde de İsrail-Hamas savaşı üzerine sert tartışmalar ve gösteriler devam ediyor. Ülke genelinde birçok kampüste öğrenciler ve okullar, Hamas ve İsrail konusunda ikiye bölünmüş durumda. Bir taraf diğerini antisemitizmle suçlarken diğer taraf da Filistin halkına karşı on yıllardır devam eden baskıların görülmeden tartışmanın 7 Ekim Hamas saldırısına indirgenmesini eleştiriyor. Bunun en çarpıcı örneği ise Harvard Üniversitesi’nde 30’dan fazla öğrenci grubundan oluşan bir koalisyonun, Hamas saldırısına dair bir açık mektup yayınlayarak, olaydan İsrail’in “tamamen sorumlu” olduğunu belirtmesi akabinde gerçekleşen olaylar oldu. Üniversite dışına da taşan tepkilerde bazı özel sektör yöneticilerinin bildiriye imza atan öğrencilerin ileride işe alınmaması için öğrencilerin isim listesini talep etmesi üzerine tartışma derinleşti. Birkaç gün içinde bu gruplara bağlı öğrencilerin bilgileri kamuoyuna sızdırılmaya ve kişisel bilgileri internette yayınlanmaya başladı. Parası muhafazakar bir grup tarafından ödenen dijital reklam panolu bir kamyon Harvard Meydanı’nda dolaşarak bu öğrencilerin fotoğraflarını ve isimlerini teşhir etti.