İsrail-Hizbullah Gerginliği Tırmanıyor
İsrail ve Hizbullah arasında son günlerde iyice tırmanan gerginliğin ciddi bir krize dönüşmesinden endişe duyan Washington yönetimi diplomatik faaliyetlerine ağırlık verirken atılan adımlar tansiyonu düşürmede yetersiz kalıyor. İsrail-Lübnan sınırındaki gergin durum kritik bir noktaya ulaşırken tarafların sert açıklamaları ve devam eden sınır ötesi saldırıları, Gazze’deki çatışmaların ardından yeni bir cephe açılması riskini beraberinde getiriyor.
İsrail ve Hamas’ı ateşkes konusunda ikna edemeyen Biden yönetimi, başkanlık seçimleri yaklaşırken diplomatik faaliyetleri yoğunlaştırarak seçilme şansını zora sokacak geniş çaplı bir çatışmanın önüne geçmeye çalışıyor. Geçen hafta Özel Temsilci Amos Hochstein gerilimi azaltmak için bölgeye giderken bu hafta İsrail Savunma Bakanı Yoav Gallant Washington’a gelerek Savunma Bakanı Lloyd Austin ve Dışişleri Bakanı Antony Blinken ile görüştü. Gazze savaşının yeni aşamasını ve Lübnan sınırındaki Hizbullah gerilimini görüşmek üzere Washington’a gittiği belirtilen Gallant, “Gazze, Lübnan ve daha fazla bölgede gereken her türlü eyleme hazır olduklarını” belirtti.
İsrail ile Lübnanlı Şii milis gücü Hizbullah arasındaki gerilim 2006’daki savaştan bu yana en yüksek noktasına gelmiş bulunuyor. Taraflar Ekim ayından bu yana karşılıklı saldırılar düzenleyerek on binlerce kişinin kuzey İsrail ve güney Lübnan’dan göç etmesine neden oldu. Ancak son haftalarda her iki taraf da şiddeti ve söylemi tırmandırmış durumda. Hizbullah, iki hafta önce İsrail’in Lübnan’ın güneyinde en üst düzey üyelerinden Talip Sami Abdullah’ın öldürülmesinin ardından, roket ve insansız hava araçlarıyla İsrail’i hedef almaya başladı. Hizbullah’ın kuzey İsrail şehirlerini insansız hava araçlarıyla gözetlediği görüntüleri yayınlaması ve İsrail ordusunun Lübnan’a yönelik olası bir saldırı planını onayladığını duyurması gerilimi daha da tırmandırdı.
İsrail’in Kanal 14 televizyonuna konuşan Başbakan Netanyahu Gazze’de Hamas’a karşı yürütülen savaşın “yoğun aşamasının çok yakında sona ereceğini” ve İsrail’in Lübnan sınırına asker kaydırabileceğini söyledi. Netanyahu konuşmasında birliklerin kuzeye kaydırılmasının ülkenin Hizbullah’a karşı savunma pozisyonunu güçlendireceğini ve Lübnan-İsrail sınırı yakınlarındaki çatışmalardan kaçan İsraillilerin evlerine dönmelerine olanak sağlayacağını kaydetti. Hizbullah’la sorunların giderilmesinde diplomatik çözümden yana olduğunu belirten Netanyahu aksi bir duruma karşı İsrail’in “birkaç cephede savaşmaya hazırlıklı olduğunu” kaydetti. Bazı İsrailli yetkililer de Gazze’deki operasyonların tamamlanmasının ardından güçlerini Lübnan’a kaydırmayı planladıklarını belirtirken İsrail Dışişleri Bakanı İsrael Katz, ABD’nin bölgedeki gerginliği azaltma çabalarına ters bir şekilde Hizbullah ile topyekûn bir savaş kararının yakında alınabileceği uyarısında bulundu.
ABD tarafından terör örgütü olarak ilan edilen Hizbullah, yıllar içinde askeri kapasitesini önemli ölçüde artırmış ve Hamas’ın silah gücünü geçmiş durumda. Grubun gelişmiş silahları ve tecrübe kazanmış savaşçılarına karşı İsrail’in çok yönlü bir savunma stratejisi geliştirmesini gerektiriyor. Bu güç dengesi değişikliği, İsrail’in endişelerini artırırken Uzmanlar, iki tarafın da sekiz aydan uzun bir süredir karşılıklı ateş açması nedeniyle İsrail’in artık kuzey cephesini görmezden gelemeyeceğini ve orada harekete geçmeyi erteleyemeyeceğini ileri sürüyor.
Hizbullah’ın İsrail’in füze savunma sistemlerini zorlayabilecek 150,000’den fazla roket ve füzeden oluşan bir cephaneliğe sahip olduğunu tahmin eden uzmanlar, olası bir savaşta İsrail’in Hizbullah’a karşı Hamas’a nazaran daha fazla zorlanacağını öngörüyor. Hizbullah’ın muhtemelen 40.000 ila 50.000 arasında savaşçıya sahip olduğunu tahmin eden uzmanlar bunların çoğunun Suriye’deki iç savaşta rejim güçlerinin yanında savaşarak tecrübe kazandığını dile getiriyor. İsrail ve Hizbullah liderlerinin büyük ölçekli bir savaştan kaçınmak istese de savaşın istem dışı bir şekilde tırmanma olasılığı bulunduğuna dikkat çeken Uzmanlar, İran ve diğer vekil grupların da çatışmaya dahil olma ihtimalinin durumu daha da karmaşıklaştırarak tüm taraflar için riskleri artırdığının altını çiziyor.
Washington yönetimi hem İsrail’i hem de Hizbullah’ı itidalli davranmaya ve çatışmayı daha da tırmandırmaktan kaçınmaya teşvik etmek için diplomatik kanalları ve mesajları kullanarak duruma aktif bir şekilde müdahil olmaya çalışıyor. Savunma Bakanı Lloyd Austin, İsrail ve Hizbullah arasındaki bir savaşın “siviller için bir felaket” olacağını vurgulayarak, tarafları çatışmadan uzak durmaya çağırdı. Ancak bu çağrı etkili olmuş gibi görünmüyor.
Lübnan’ın İsrail’e yakınlığı nedeniyle ABD’nin Hizbullah’la gireceği bir savaşta İsrail’i İran’la olduğu gibi savunamayacağını kaydeden Austin, ayrıca İsrail’in askeri bir saldırısının İran’ı da savaşa dahil edebileceği ve bunun da bölgedeki ABD birliklerini tehlikeye atacak daha geniş çaplı bir savaşı tetikleyebileceği uyarısında bulundu. ABD’li yetkililer tarafından hazırlanan ayrı bir raporda ise İsrail’in Demir Kubbe füze savunma sisteminin Hizbullah’ın büyük bir saldırısıyla etkisiz hale getirilebileceği ileri sürülüyor.
Uzmanlar İsrail ve Hizbullah arasında tırmanan gerilimin, bölgeyi daha önce görülmemiş bir tehlike içine atabileceğini öngörüyor. İsrail, Lübnan, İran ve muhtemelen diğer bölge ülkelerini kapsayacak topyekûn bir çatışma ihtimalinin giderek arttığı belirtiliyor. Uzmanlar bu tür bir gelişmenin mevcut angajman kurallarının ve belirlenmiş kırmızı çizgilerin altüst olmasına neden olabileceğini ileri sürerken tetiklenen bir bölgesel savaşın kolay bir çıkışı olmaya konusunda uyarıda bulunuyor.
Biden yönetiminin uzun süredir Netanyahu’dan Hizbullah ile çatışmaları sona erdirmesini ve Gazze’de alternatif bir Filistin liderliğini güçlendirmesi için baskı yaptığı belirtiliyor. Ancak Washington’un ikazlarını fazla dikkate almayan Netanyahu, koalisyon ortaklarının bölgeyi işgal etme ve İsraillileri yerleştirme baskısı nedeniyle Gazze’nin geleceğini belirsiz tutmayı tercih ediyor. Sürekli olarak gerilimi tırmandırma siyaseti izleyen Netanyahu, Biden yönetimini kendi çizgisine çekmeyi başarıyor.