Küresel Piyasalarda Sert Düşüş
Küresel hisse senedi piyasaları, ABD’de geçen Cuma günü açıklanan tarım dışı istihdam verisinin beklentileri karşılayamaması sonrasında Fed’in faiz indirimi noktasında geç kaldığı algısının güçlenmesiyle keskin bir düşüş yaşadı. Japon borsasında yaşanan keskin düşüşün ve İran’ın İsrail’e olası saldırısının da etkisiyle ekonomide resesyon beklentisi artınca piyasalar hızlı biçimde negatif tepki verdi. Ayrıca Warren Buffett’ın yatırım fonu Berkshire Hathaway’in elindeki Apple hisselerinin yarısına yakınını elinden çıkardığı haberi teknoloji hisselerini olumsuz etkiledi. Hafta başındaki keskin düşüş, Fed’in acil faiz azaltma müdahalesi yapması gerektiği tartışmalarını başlatsa da, çarşamba ve perşembe günleri piyasaların toparlanması büyük bir finansal kriz beklentisini büyük oranda sona erdirdi.
Asya piyasalarının açılmasıyla başlayan düşüş, birçok bölgede etkisini hissettirdi. Japon hisse senetleri 1987’den bu yana en büyük günlük kayıplarını yaşadı. ABD borsasında hafta başında yaşanan düşüş, 2022’den bu yana görülen en büyük düşüş olarak kayıtlara geçti. Haftanın ilerleyen günlerinde küresel ölçekte borsalarda kısmen toparlanma gözlemlense de henüz istikrarlı bir seviyeye ulaşmadı.
ABD Çalışma Bakanlığı, Temmuz ayına ilişkin istihdam raporunu yayınladı. Rapora göre, istihdam tahminlerden daha fazla yavaşlarken, işsizlik oranı da son 3 yılın en yüksek seviyelerinde ölçüldü. Tarım haricindeki sektörlerde istihdamın 175 bin kişi civarında artması beklenirken, bu sayı 114 bin seviyesinde kaldı. ABD’de işsizlik oranı Temmuz ayında 0,2 puan artarak %4,3 seviyelerine yükseldi. Piyasanın öngörüsü, Temmuz ayında da Haziran ayına benzer şekilde işsizliğin %4,1 seviyelerinde gerçekleşeceği yönündeydi.
İşsizlik verisindeki artışın ardından Wall Street bankaları, Fed’in faiz politikası beklentilerinde değişikliğe giderek daha erken bir tarihte daha fazla faiz indirimi yapılmasını öngördüklerini açıkladılar. Citigroup, Fed’in Eylül ve Kasım aylarında 50 baz puan, Aralık ayında ise 25 baz puan faiz indirimi yapacağını öngören yeni beklentilerini açıkladı. Citigroup ayrıca, 2025 yılının ortasına kadar Fed’in faiz indirimlerini rutin bir hale getirerek faizi yüzde 3 seviyelerine çekmesini öngördüğünü belirtti.
JPMorgan da Citigroup’a benzer seviyelerde faiz indirimi beklerken, Goldman Sachs Fed’in yıl sonuna kadar kalan 3 toplantısında da faiz indirimi kararı alınacağını ön gördüğünü açıkladı. Goldman Sachs ayrıca ABD ekonomisinde gelecek yıl için resesyon beklentisini yüzde 15’ten yüzde 25’e yükseltti. Bank of America ise daha önce Fed’in Aralık ayında faiz indirimi yapmasını beklerken, son raporla birlikte beklentilerini Eylül ayına çekti. Birçok farklı kurumun Fed’in faizleri beklentilerden daha erken düşürmesi gerektiğini belirtmesi, Fed’in faiz indirimi konusunda geç kaldığına yönelik bir algı oluşturdu.
Ekonomistler, Pazartesi günü ABD borsasında yaşanan dalgalanmanın arkasındaki etkenleri araştırırken Japon borsasındaki gelişmelerin de tetikleyici bir unsur olduğunu belirttiler. Japonya Merkez Bankası, geçen hafta yaklaşık 20 yıl sonra ikinci kez faiz oranlarını artırdığında, bu karar Fed’in yakında faiz oranlarını düşürmeye hazırlandığı tahminleriyle aynı zamana denk geldi. Bu durum Japonya ve ABD’deki piyasa faizleri arasındaki farkı daralttı ve yenin değer kazanmasına yol açtı. Düşük faiz nedeniyle Japonya’dan çekilen kredilerin okyanus ötesi borsalarında değerlendirilmesi işlemi, 2021’den bu yana yaklaşık 700 milyar dolar seviyesinde artış göstermişti. Japonya Merkez Bankası kararının ve Fed’in faiz indirimi beklentisinin aynı süreçte örtüşmesi, yatırımcıların panikle hareket etmesine neden oldu.
Tüm bu endişeler küresel piyasalarda güvensizliğe yol açarken, Japonya borsası başta olmak üzere Avrupa borsaları ve ABD borsası Pazartesi günü işlem görmeye başlamasıyla çok büyük kayıplar yaşadı. Nasdaq 100 vadeli endeksinde %6,5 seviyesinde düşüş yaşanırken, S&P vadelileri %2,5 oranında düşüş yaşadı. ABD borsasındaki büyük çöküşten en çok büyük teknoloji şirketleri zarar gördü. Yapay zekadaki gelişmeler nedeniyle son dönemin ilgi çeken şirketlerinden çip üreticisi Nvidia hisseleri %9,5 oranında değer kaybederek piyasa değeri olarak 191 milyar dolar kaybetti. Apple hisseleri %6,6 oranında düşerek 178 milyar dolar değer kaybı yaşadı. Bir diğer teknoloji devi Microsoft ise 96 milyar dolarlık piyasa değeri kaybı yaşadı. “Muhteşem 7″li olarak adlandırılan Apple, Alphabet, Amazon, Meta Platforms, Microsoft, Nvidia ve Tesla’nın toplam piyasa değeri, ekonomi piyasalarında kısa vadeli yaşanan endişeler nedeniyle toplamda yaklaşık 700 milyar dolar değer kaybetti.
ABD’de yaklaşan seçimler, ekonomi politikaları üzerinde baskıyı artıran önemli bir unsur oldu. Başkan Yardımcısı Kamala Harris ve eski ABD Başkanı Donald Trump arasında geçecek başkanlık yarışında ekonomi politikaları önemli bir belirleyici etken olacak. Enflasyon oranları, yaklaşan başkanlık seçimlerinin kaderini belirleyebilir. Gallup’un Mart ayı sonunda gerçekleştirdiği kamuoyu araştırmasına göre, enflasyon ve ekonomi yönetimi, suç, şiddet, yasadışı göç ve evsizlik gibi diğer sorunları geride bırakarak Amerikalıların en büyük endişesi olmaya devam ediyor.
Wall Street Journal‘ın yaptığı bir başka araştırmaya göre ise, enflasyonun düşüşe geçmesine ve ekonomik göstergelerde önceki yıllara oranla görülen düzelmelere rağmen Amerikalıların %74’ü ekonomi yönetiminin geçtiğimiz yıl yanlış yönde ilerlediğine inanıyor. Cumhuriyetçiler tarafından ekonomi politikaları nedeniyle sıkça eleştirilen Biden yönetimi, COVID-19 pandemisinin ardından ekonomik göstergelerde kademeli bir iyileşme sağladı. Ancak bu iyileşme, seçmenlerin algısını değiştirmeye yetmedi. Mart ayında yapılan başka bir araştırmaya göre, Biden yönetiminin ekonomi politikaları Amerikalıların yalnızca %37’si tarafından onaylanıyor.
Son anketlerde de ekonomi konusunda Trump, rakibine göre daha avantajlı bir konumda yer alıyor. CNBC tarafından yapılan kamuoyu araştırmasında her 3 Amerikalının 2’si, Trump’ın ekonomi yönetiminin daha başarılı olacağına inanıyor. CBS News tarafından bu hafta açıklanan anket sonuçlarında da seçmenlerin Trump’ın seçilmesi halinde ekonomide ciddi bir düzelme bekledikleri görülüyor. Ekonominin seçimlerde kritik bir etki oluşturacağı dikkate alındığında, borsalarda yaşanan dalgalanmanın devam etmesi veya Fed’in faiz indirimi konusunda beklentilerden farklı davranması, Biden yönetimini ve dolayısıyla Harris’in başkanlık kampanyasını olumsuz yönde etkileyebilir.
Geçtiğimiz yıl sonuna doğru iyileşen ekonomik göstergelerden sonra, Fed’in faiz indirimine gidebileceğine yönelik ciddi bir beklenti oluşmuştu. Ancak yılın ilk iki ayındaki enflasyon artışı, faiz indirimi beklentilerinin ertelenmesine neden oldu. Geçtiğimiz aylarda, Fed Başkanı Jerome Powell, politika faizlerini düşürmeye başlamak için acele edilmeyeceğini ifade etti. Powell, Mart ayı başında Temsilciler Meclisi’nde yaptığı konuşmada, faiz indirimine gitmeden önce enflasyonun sürdürülebilir bir şekilde düşüş göstermesi gerektiğini vurguladı ve faiz indirimi için bekledikleri seviyeden uzak olmadıklarını belirtti. Ancak son yaşanılan krizle birlikte Fed’in faiz indirimi kararını 18 Eylül’de yapılacak toplantıda alması için baskı artmış durumda.