Rusya’dan ABD’ye Misilleme Tehdidi
Rusya, ABD’nin Ukrayna’ya sağladığı ATACMS füzeleriyle Kırım’a yapılan saldırıdan doğrudan Washington’u sorumlu tutarak misilleme tehdidinde bulunurken Washington yönetimi hedeflerle ilgili kararların Ukrayna tarafından alındığını söyledi. Rusya’nın 2014’te ilhak ettiği ama çoğu ülke tarafından hala Ukrayna toprağı olarak kabul edilen Kırım’a yapılan saldırıdan ABD’yi doğrudan sorumlu tutması bölgedeki gerginliği daha da artırdı. ABD ve müttefik ülkeler kısa süre önce Ukrayna’ya sağlanan silahların Rusya topraklarını vurmada kullanılmasına izin verdiklerini açıklamıştı.
Ukrayna güçlerinin ATACMS füzeleriyle Kırım yarımadasında bulunan Sivastopol’a yaptığı saldırıda en az 6 kişi hayatını kaybetmiş ve 150’den fazla kişi de yaralanmıştı. Rusya Dışişleri Bakanlığı saldırının hemen ardından ABD’nin Moskova Büyükelçisi Lynne Tracy’i çağırarak Washington’un “Rusya’ya karşı hibrid bir savaş yürüttüğü ve çatışmanın bir tarafı haline geldiği” suçlamalarını kendisine iletti. Bakanlık yetkililerinin Tracy’ye, saldırının “cezasız kalmayacağının ve misillemede bulunulacağını” söylendiği kaydedildi.
Moskova yönetimi, silahların ABD tarafından tedarik edildiğini ve Amerikalı askeri uzmanların bu silahların yönlendirilmesinde Ukrayna güçlerine yardımcı olduğunu ve veri sağladığını iddia ediyor. Kremlin sözcüsü Peskov, ABD ve müttefiklerinin Rus çocuklarının ölümüne neden olduğunu söylerken Rus güçleri tarafından öldürülen binlerce masum Ukraynalıyı hatırlatan Washington, Ukrayna’nın topraklarını savunması için silah sağladıklarını ve bunun Kırım’ı da kapsadığını kaydetti.
Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Matthew Miller, günlük basın toplantısında yaptığı açıklamada, Ukrayna’ya egemen topraklarını silahlı saldırılara karşı savunabilmesi için silah sağladıklarını belirterek “Ukrayna’nın bir parçası olan Kırım da buna dahildir” ifadelerini kullandı. Moskova’nın suçlamalarını kabul etmeyen Miller “Rusya egemen Ukrayna topraklarını işgal etmeyi ve sivillere yönelik saldırıları durdurursa bugün bu savaşı durdurabilir ve başlattığı savaşın neden olduğu acılara son verebilir” şeklinde konuştu. Pentagon sözcüsü Charlie Dietz de Ukrayna’nın “hedef kararlarını kendi verdiğini ve kendi askeri operasyonlarını yürüttüğünü” söyledi.
Ukrayna’ya yapılan yardımların gecikmesi ve Rusya’nın cephede kısıtlı da olsa kazanımlar elde etmeye başlamasının ardından ABD ve müttefikleri kısa süre önce Rusya topraklarındaki askeri hedeflere karşı Batılı silahların kullanımına ilişkin politikalarında önemli değişikliklere gitme kararı almıştı. Washington geçen ay Ukrayna’ya, Harkiv bölgesindeki Rus güçlerine karşı misilleme saldırıları için ABD tarafından tedarik edilen silahları kullanma izni verdiğini duyurdu.
Verilen iznin sadece Harkiv bölgesiyle sınırlı olmadığı yönünde tartışmalar vardı. Biden’ın kararı, ABD’nin Ukrayna’ya askeri yardım ve diplomatik destek sağlanmasını içeren temkinli yaklaşımdan sapma olarak değerlendirilmişti. Bu hamlenin özellikle Ukrayna’nın Rus saldırılarına karşı kendini savunma kabiliyeti açısından çatışma üzerinde önemli etkileri olması bekleniyordu. Karar aynı zamanda Ukrayna’nın Rusya topraklarında, özellikle petrol rafinerilerini ve nükleer erken uyarı sistemlerini hedef alan sınır ötesi saldırılarının potansiyel risklerine ilişkin endişeleri de arttırmıştı.
ABD ve müttefik ülkeler, ilk dönemlerinde savaşa doğrudan taraf olmama adına kendi üretimi olan silahların Rus topraklarına yönelik saldırılarda kullanılmasına izin vermiyordu. İngiltere hükümeti Mayıs ayında İngiliz silahlarının Rusya içlerini vurmada kullanımına yönelik benzer bir kısıtlamayı kaldırdığını duyurmuştu. Son dönemde strateji değişikliğine gidilerek Ukrayna’ya teslim edilen silah türleri üzerindeki kısıtlamaların kaldırılması ve müttefiklerin teslim ettiği silahların Rus topraklarındaki hedeflere karşı kullanılmasına izin verilmesinin savaşın gidişatını etkilemesi bekleniyor.
Savaşın başından beri Ukrayna’ya büyük askeri ve mali yardımda bulunan Biden yönetimi, bir yandan Ukrayna’nın Rusya’ya karşı kendini savunmasını sağlamaya çalışırken diğer yandan Rusya’nın savaşı tırmandırmasına engel olacak bir denge politikası yürütüyordu. Bazı askeri uzmanlar Ukrayna’ya gönderilen saldırı silahlarının kullanımı konusunda kısıtlamaların kaldırılması kararının hala gerilimi tırmandırma potansiyeli taşıdığına dikkat çekerken diğerleri ise kararı Ukrayna’nın savunma çabalarını güçlendirmek için gerekli bir adım olarak görüyor.
ABD ve müttefiklerinin aldığı kararı ciddi bir tehdit olarak gören Rusya Devlet Başkanı Putin, Batı’nın Ukrayna’ya silah sağlayarak ateşle oynadığını ve bunun küresel bir çatışmayı tetikleyebileceği uyarısında bulundu. Putin, Ukrayna’nın Rusya’ya uzun menzilli silahlarla saldırması halinde Batı’nın uydu, istihbarat ve askeri yardımına ihtiyaç duyacağını, dolayısıyla Batı’nın doğrudan müdahil olacağını söyledi. Bu gelişmeye karşı hamlelerde cevap veren Putin taktik nükleer silahların konuşlandırılması için tatbikat emri verdi ve Kuzey Kore ile karşılıklı savunma anlaşması imzaladı. Rusya’nın Kuzey Kore’ye silah sağlayabileceğini kaydeden Putin bunun Batı’nın Ukrayna’yı silahlandırmasına benzer bir adım olacağını ileri sürerek özellikle Japonya ve Güney Kore’yi endişelendirecek şekilde Doğu Asya’da gerilimi artırmış oldu.