Seçim Gündemi: Sınır Güvenliği ve Göçmenler
Seçim kampanyalarının gündeminde ABD sınır güvenliği ve yasadışı göçle mücadele ön planda yer alıyor. Kamala Harris’in ekonomi yönetimiyle birlikte en çok eleştirildiği konular arasında bulunan sınır güvenliği ve düzensiz göçmen sayısı, seçimlere yaklaşırken daha da kritik hale geldi. Harris’in kampanyası şu ana kadar Wisconsin, Pennsylvania ve Michigan gibi salıncak eyaletlere odaklansa da, Güneş Kuşağı olarak adlandırılan güney sınırındaki eyaletlerde de göçmenlik ve sınır güvenliği politikaları üzerine çalışmalar yapmayı sürdürüyor. Harris, bu hafta Arizona’yı ziyaret ederek güney sınırında sınır güvenliği politikalarını öne çıkaran bir seçim kampanyası yürüttü.
Yaklaşan başkanlık seçimlerinde birçok etken seçmenin oy verme potansiyelini değiştirebilir ancak kamuoyu araştırmalarına göre ekonomi politikalarının ardından Amerikalıların en çok önem verdiği konular arasında sınır güvenliği ve yasadışı göçmen sayısı yer alıyor. Son anketler, seçmenlerin sınır güvenliği konusunda Trump yönetimine daha fazla güvendiğini gösteriyor. Trump, sınır güvenliğini tesis etme noktasında seçmenlerin %51’inin desteğini alırken, Harris’in sınır güvenliği politikalarına güvenenlerin oranı %43 seviyesinde.
Gallup’un yakın zamanda yaptığı bir ankete göre, Amerikalıların %77’si güney sınırında devam eden bir kriz ya da ciddi bir sorun olduğunu düşünüyor. Ayrıca, %55’i toplam göçün azaltılmasını, %53’ü sınır duvarının genişletilmesini ve %63’ü sınırın “yoğunlaştığı” durumlarda başkanın sınırı geçici olarak sığınmacılara kapatmasını destekliyor. Sınır güvenliği konusu, özellikle Arizona gibi yarışın başa baş yaşandığı sınır eyaletlerinde daha büyük önem taşıyor. Göçmenlik meselesini en önemli sorun olarak gören seçmenler, bu konuda Trump’ı Harris’e tercih ediyor. Anketler, seçmenin büyük çoğunluğunun Trump’ın sınırı güvence altına alma konusunda Harris’ten daha başarılı olacağını düşündüğünü ortaya koyuyor.
Demokratlar sınır güvenliği noktasında yaşanan zaafiyeti düzeltmek için uzun bir süredir çaba gösteriyordu. Biden’ın Haziran ayında Kongre’den geçiremediği sınır güvenliği tasarısı, iltica süreçlerini hızlandırmayı, yasadışı göçmenlerle çalışan işverenlerin vizelerini iptal etmeyi ve sınır girişlerini kapatmayı amaçlıyordu. Tasarının Kongre’de onaylanamaması üzerine Biden yönetimi, başkanlık kararnamesi ile bu adımları hayata geçirdi ve sınır güvenliği konusunda kritik bir hamle yaptı. Bir Demokrat başkan tarafından hayata geçirilen en kısıtlayıcı sınır güvenliği programı olarak kayıtlara geçen karar, ilerici Demokratlar ve insan hakları örgütleri tarafından tepkiyle karşılandı. Başkan Yardımcısı Kamala Harris, seçim kampanyası boyunca Amerikan Sivil Özgürlükler Birliği gibi gruplardan gelen eleştirilere rağmen Biden yönetiminin sınır güvenliği tasarısını yeniden canlandırmak istediğini doğruladı ve Kongre’den kapsamlı bir yasa tasarısı geçirmek için çalışacağını ifade etti.
Sınır güvenliği ve artan yasadışı göçmenler sorunu, Harris’in 4 senelik performansını göstermek açısından da kritik bir öneme sahip. Biden yönetimi, Harris’i görev süresinin başında Orta Amerika’dan gelen göçün “temel nedenlerini” araştırmakla görevlendirmişti. Gelinen noktada kapsamlı bir sınır güvenliği çalışmasının ortaya çıkmaması ve son olarak radikal bir sınır kapatma politikasını kapsayan düzenlemenin hayata geçirilmesi, Harris’in hanesine olumsuz olarak yansıdı. 2018 yılında Trump’ın sınır duvarı politikasını “anti-Amerikan” olarak nitelendiren Harris’in son olarak sınır kapatma politikalarına destek vermesi bu noktada yaşadığı sıkıntıyı gözler önüne seriyor.
Her iki parti de sığınmacılara yönelik daha güçlü yaptırımlar, titiz incelemeler, hızlandırılmış sınır dışı etme işlemleri ve “güvenli üçüncü ülke” uygulamalarının gerekli olduğunu savunuyor. Son dönemde artan göçmen sorunu yalnızca Cumhuriyetçileri ve güney eyaletlerini değil, birçok Demokrat belediye başkanı ve valiyi de etkiledi. Artan göçmen sayısıyla başa çıkmakta zorlanan yerel liderler, federal hükümetin acil çözüm bulması gerektiğini belirtiyor. Harris’in sınır güvenliği konusunda geçtiğimiz dört yıl boyunca yürüttüğü çalışmaların seçmenleri ikna edememesi durumunda, seçim kampanyasında bu konuda zorlanacağı öngörülüyor.
Harris kampanyası, Biden yönetimi çatısı altında uyguladıkları sınır güvenliği politikasının olumlu etkilerine odaklanarak eleştirilere yanıt vermeyi planlıyor. Aynı zamanda, Trump’ın Kongre’de geçmesi beklenen iki partili sınır güvenliği anlaşmasını iptal ettirmek için gösterdiği çabayı ön plana çıkarıyor. Harris, Trump’ın sınır güvenliği gibi kritik bir konuyu kendi siyasi kazancı için kullandığını iddia ederek, rakibinin sınır güvenliği noktasında Amerikalıları önemsemediği iddiası üzerinden hareket ediyor. Demokratlar içindeki sınır güvenliği politikalarına yönelik radikal adımlar eleştirilerine yanıt olarak Harris, “güvenli, adil, düzenli ve insancıl” bir göçmenlik sistemi inşa etmeyi vaat ediyor.
Göçmenler ve sınır güvenliği konusunda sert bir duruş sergileyen Trump, rakibi Harris’in bu alandaki dezavantajını kullanmak için sınır güvenliği konusunu uzun süredir kampanyasının merkezine yerleştiriyor. Ancak, geçtiğimiz haftalarda gerçekleşen televizyon münazarasında Trump’ın yasadışı yollarla ülkeye giren göçmenlerin Ohio’da evcil hayvanları yediğini iddia etmesi, pozisyonunu zayıflattı. Bu sansasyonel iddia, peş peşe yapılan yalanlamalarla karşılaştı ve Trump’ın sınır güvenliği konusundaki avantajını zedeleyerek, güvenirliğine zarar verdi. Ancak, kamuoyu araştırmalarında görüldüğü üzere Trump yasadışı göç ile mücadele ve sınır güvenliğini sağlama noktasında Harris’e oranla daha güvenilir bir pozisyonda yer almaya devam ediyor.