Trump, Erdoğan’ı Beyaz Saray’da Ağırladı
ABD Başkanı Donald Trump, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı Beyaz Saray’da ağırladı. Oval Ofis’te yapılan görüşme ve ardından gerçekleşen heyetler arası öğle yemeği, toplamda iki saatten fazla sürdü. Görüşmenin “harika geçtiğini” belirten Trump, Erdoğan’ı “çok saygı duyulan bir lider” olarak tanımlarken hem Türkiye’de hem de uluslararası arenada güçlü bir itibara sahip olduğunu vurguladı. Erdoğan da bu ziyareti, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu ile eş zamanlı olarak gerçekleştirmekten duyduğu memnuniyeti dile getirdi. Görüşmede F-35 ve F-16 programları, CAATSA yaptırımları, Gazze’deki ateşkes çabaları, Suriye’deki siyasi süreç, enerji ticareti ve Rusya-Ukrayna savaşı gibi kritik başlıkların yanı sıra Türkiye’nin sivil havacılık filosunu genişletmek için Boeing uçaklarına verdiği büyük sipariş de ele alındı. Liderlerin sıcak tavırları, diplomatik dostluğun ötesinde stratejik yakınlaşma mesajı verdi.
Görüşmenin en kritik başlıklarından biri, iki ülke arasında uzun süredir gerilime neden olan F-35 savaş uçağı programı oldu. Türkiye, 2019 yılında Rusya’dan S-400 hava savunma sistemi aldığı için F-35 programından çıkarılmıştı. Ancak Trump, bu konunun yeniden masada olduğunu ve “olumlu bir sonuca varılabileceğini” ifade etti. Erdoğan ise, F-35’lerin yanı sıra F-16 modernizasyon paketini de gündeme getirerek Türkiye’nin somut güvenlik ihtiyaçlarını vurguladı. ABD basını, Türkiye’nin yaklaşık 50 milyar dolarlık savunma alımı planladığını, Boeing ve Lockheed Martin gibi şirketlerin bu süreçten doğrudan etkileneceğini aktardı. Trump, Türkiye’ye uygulanan CAATSA yaptırımlarının çok yakında kaldırılabileceğini söyledi.
Zirvenin ekonomik boyutuyla ilgili olarak Türkiye ile ticaret hacminin artırılmasına vurgu yapan Trump, “Türkiye harika ürünler üretiyor, biz de onlardan çok şey satın alıyoruz” ifadelerini kullanırken Erdoğan da ABD ile ticari ilişkilerin daha da geliştirilmesi konusunda kararlı olduklarını belirtti. En somut adım ise enerji alanında geldi: Türkiye’nin ABD’den LNG alımını artıracak anlaşmalar masada konuşuldu. Bu anlaşmaların hayata geçmesi, Türkiye’nin enerji kaynaklarını çeşitlendirmesine ve Rusya’ya olan bağımlılığını azaltması açısından önem arz ediyor. ABD açısından ise LNG ihracatı hem ekonomik kazanç hem de Avrupa enerji piyasasında daha güçlü bir rol üstlenmek anlamına geliyor.
Trump son günlerde yaptığı açıklamalarda, NATO ülkelerinin Rusya’dan petrol alımını sürdürmesinin kabul edilemez olduğunu vurguluyor. Trump’a göre enerji ihracatı sayesinde Moskova, Ukrayna’daki savaşını finanse ediyor ve Batı ittifakı kendi güvenliğini tehdit eden bir gücü dolaylı olarak desteklemiş oluyor. Trump, “NATO ülkeleri savaşın maliyetini kendileri ödüyor” diyerek, bu bağımlılığın stratejik bir zaaf yarattığını savunuyor. Özellikle Türkiye gibi enerji geçişinde kritik öneme sahip müttefiklerden, Rus petrolünü kesmeleri halinde savaşın seyrinde belirleyici bir etki yaratılabileceğini düşünüyor.
Görüşmede Boeing yolcu uçakları konusu da önemli gündem maddelerinden biri oldu. Erdoğan, Türkiye’nin sivil havacılık filosunu yenileme ve kapasitesini artırma planları çerçevesinde ABD’den büyük ölçekli alımlar yapmaya hazır olduklarını dile getirdi. Özellikle Türk Hava Yolları’nın büyüme hedefleri doğrultusunda 225 yeni Boeing yolcu uçağı için verilen siparişin teyit edilmesi, iki ülke arasındaki ekonomik ilişkilerin sadece savunma alanında değil, sivil havacılık boyutunda da yeni bir ivme kazanacağını ortaya koydu.
Orta Doğu gündeminde öne çıkan en kritik konu Gazze’de devam eden çatışmalar oldu. Trump, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu marjında Erdoğan ve bölge liderleriyle yaptığı görüşmelere atıfta bulunarak “Anlaşmaya çok yaklaştık” sözleriyle dikkat çekti. Bu açıklama, Washington’un İsrail ile Arap ülkeleri arasında ara formüller geliştirmeye çalıştığını gösteriyor. Erdoğan ise Trump’ın girişimlerini desteklediğini belirterek, Türkiye’nin bölgesel barış süreçlerinde arabulucu rolüne vurgu yaptı. Özellikle esirlerin serbest bırakılması ve insani yardımların ulaştırılması konularında Ankara’nın aktif çabaları öne çıkıyor.
Suriye meselesi, iki liderin daha uyumlu bir çizgide buluştuğu başlıklardan biri oldu. Trump, “Suriye’deki zaferin sorumlusu Erdoğan’dır” ifadesiyle Ankara’nın bölgedeki rolünü övdü ve yaptırımların kaldırılmasının Erdoğan’ın girişimiyle gerçekleştiğini açıkladı. Bu durum, ABD’nin Suriye politikasında Türkiye’ye daha fazla alan açtığını gösteriyor. Erdoğan açısından ise öncelik, Suriye’nin kuzeyinde YPG/PKK varlığına karşı güvenlik kaygılarının giderilmesi ve yeni siyasi düzenin şekillendirilmesinde söz sahibi olunmasıydı. Trump yönetimi, Esad sonrası sürecin yeniden tasarlanmasında Türkiye’nin katkısını kritik görürken, Washington’un yaptırımların hafifletilmesi adımı iki ülke arasındaki güveni pekiştirdi. Böylece hem insani yardımların önünün açılması hem de bölgesel istikrar için işbirliği zemini oluştu. Bu uyum, Ankara-Washington hattında stratejik ortaklık vurgusunu güçlendirdi.
Zirvede öne çıkan bir diğer konu ise Ukrayna savaşı ve NATO’nun geleceği oldu. Trump, Erdoğan’ın hem Putin hem de Zelenskiy tarafından saygı gördüğünü vurgulayarak, “Büyük bir etki yaratabilir” dedi. Erdoğan’ın arabuluculuk rolü, Batı ittifakının gözünde stratejik bir değer taşıyor. Trump, NATO ülkelerinin savunma harcamalarını artırması gerektiğini belirtirken, Türkiye’nin ittifak içindeki rolüne özel bir atıf yaptı. Ancak ABD Başkanı, Ankara’dan Rusya ile enerji bağlarını koparmasını beklediğini açıkça dile getirdi. Bu talep, hem Türkiye’nin Moskova ile denge politikasını zorlayacak hem de NATO’nun doğu kanadının güçlendirilmesine yönelik baskıları artıracak nitelikte görünüyor.
Trump-Erdoğan zirvesi Türkiye-ABD ilişkilerinde yeni bir sayfanın açılabileceğini gösteren kapsamlı mesajlar verdi. Savunma sanayii, enerji ve ticaret başlıkları ikili ilişkilerin ekonomik omurgasını güçlendirirken; Gazze, Suriye ve Ukrayna gibi krizler, Türkiye’nin bölgesel arabuluculuk rolünü daha görünür kıldı. Trump’ın CAATSA yaptırımlarının kaldırılabileceğine dair sinyali ve Boeing uçak siparişlerinin teyit edilmesi, ilişkilerin geleceği adına somut kazanımlar olarak öne çıktı. Ancak Washington’un Türkiye’den Rusya ile enerji bağlarını koparmasını beklemesi, dengeleri zorlayabilecek bir unsur olarak dikkat çekiyor.