Trump’ın Adaylığı Tartışılıyor
Başkanlık seçimlerine yaklaşırken Trump’ın adaylığı noktasında tartışmalar devam ediyor. Hakkında birçok eyalette davalar açılan Trump’ın adaylık süreci ile ilgili olarak en son haber Colorado eyaletinden geldi. Colorado Yüksek Mahkemesi, 6 Ocak 2021 tarihinde gerçekleşen Kongre baskınında Trump’ın rol oynadığına karar verdi. Mahkeme, Trump’ın anayasanın 14. maddesinin 3. fıkrasında belirtilen “başkaldırı ve isyan” suçlarını işlediği için federal bir göreve gelemeyeceğine ve dolayısıyla bu eyalette başkanlık seçim pusulasına ismini yazdıramayacağına hükmetti. 3’e karşı 4 üyenin evet oyu vermesiyle alınan karar, Trump’ın 2024 Kasım başkanlık seçimlerinde Colorado eyaletindeki oy pusulalarında yer almasını yasaklıyor.
Trump’ın kampanya ekibi söz konusu karara itiraz edeceklerini ve Anayasa Mahkemesi’ne taşıyacaklarını açıkladı. Colorado Yüksek Mahkemesi’nin verdiği hükmün ardından Trump’ın ön seçimlerdeki rakipleri başta olmak üzere Cumhuriyetçiler karara tepki gösterdiler. Florida Valisi Ron DeSantis, Trump’ı savunan bir açıklama yaparken Demokratların “sahte yasal gerekçelerle” yargıyı istismar ettiklerini savundu. Trump’a sert eleştiriler yönelten New Jersey eski valisi Chris Christie ise Trump’ın başkan olup olamayacağına mahkemelerin değil seçmenlerin karar vermesi gerektiğini söyledi. Başkan adaylarından Nikki Haley de benzer bir açıklama yaparken Trump’a yakınlığı ile bilinen diğer aday Ramaswamy, bu karardan dönülmediği takdirde Colorado’daki seçimlere katılmayacağını beyan etti.
Demokratların büyük bir kısmı Colorado eyalet Yüksek Mahkemesi’nin kararını desteklerken, Başkan Biden Trump’ın 6 Ocak Kongre baskınında ayaklanmayı teşvik ettiğinin “apaçık” bir gerçek olduğunu söyledi. Bazı Demokratlar ise mahkeme kararının seçim sürecinde Trump’ı güçlendireceğini ifade ederek bu kararı eleştirdi. Colorado kararı ile ilgili son sözü Anayasa Mahkemesi söyleyecek ancak 16 eyalette daha devam eden benzer davalar için tetikleyici bir etkiye sahip olabilir. Trump’ın Colorado eyaletinde oy pusulalarında yer alması için Anayasa Mahkemesi’nin 5 Ocak 2024 tarihine karar bir karara varması gerekiyor.
Trump’ın adaylığı üzerinden tartışmalar devam ederken, Demokratlar Trump’ın göçmen karşıtı açıklamaları üzerinden Amerikan değerleri ve demokrasi için tehlike teşkil ettiğini savunuyorlar. Trump, göçmenlerin geldikleri ülkelerdeki hapishanelerden ve “akıl hastanelerinden” kaçarak ABD’yi işgal ettiğini iddia ederken, Amerika’nın “kanını zehirlediklerini” söyledi. Bu sözleri Nazilerin retoriğiyle karşılaştırılarak ağır eleştirilerin odağına oturan Trump, yeniden seçilmesi durumunda Amerikan tarihindeki en büyük “sınır dışı etme” operasyonunu gerçekleştireceğine dair sözlerini de yineledi. Aslında Trump’ın son açıklamaları çok da sürpriz sayılmaz zira göçmen karşıtlığı konusundaki sicili hayli kabarık. 2016 seçim kampanyasından bugüne kadar göçmenler, Müslümanlar ve etnik azınlıklarla ilgili olarak radikal söylemleri sürekli devam etti.
Trump, 2016 kampanya tanıtımında, kaçak göçmenlerin önemli bir kısmının ‘suçlu, uyuşturucu kaçakçısı ve tecavüzcü’ olduğunu iddia etmişti. Yine aynı yıl içerisinde Wall Street Journal’a verdiği demeçte, kendisiyle ilgili bir davaya bakan yargıcın Meksika kökenli olması nedeniyle tarafsız kalamayacağını belirtmişti. 2017 yılında, kapalı bir toplantı esnasında Haiti’den gelen göçmenlerin AIDS hastası olduğunu ifade ettiği belirtilmişti. Trump ayrıca 2018 yılında, Amerika’ya gelen göçmenlerin karıştıkları suçlara işaret ederek göçmenlerin insan değil “hayvan” olduklarını söylemişti.
Seçim kampanyası sürecinde göçmenler özelinde Müslümanları da sıklıkla hedef alan Trump, başkan seçildikten sonra düzenlediği bir basın açıklamasında Müslüman göçmenlerin ABD’ye girişinin durdurulması gerektiğini söyleyerek bazı Müslüman ülkelere seyahat yasağı koymuştu. İlerleyen süreçte CNN’e verdiği demeçte “İslam bizden nefret ediyor” ifadelerini kullanan Trump, Müslümanları hedef aldığı son açıklamasında ise göçmen Müslümanları “İsrail’e saldıranlarla aynı insanlar” olarak tanımlamıştı. Trump, Minnesota Temsilcisi İlhan Omar ve Michigan Temsilcisi Rashida Tlaib’in de yer aldığı 4 Demokrat Parti üyesini hedef göstererek “geldikleri yere dönmeleri” gerektiğini belirten paylaşımlar yapmıştı.
Trump’ın son yaptığı göçmen karşıtı açıklamalar, birçok kesimden sert eleştiriler aldı. Özellikle Demokrat liderler açıklamalar yaparken Başkan Biden’ın kampanya sözcüsü, Trump’ın son çıkışını “Adolf Hitler’in papağanlığı” olarak yorumladı. Konu ile ilgili Amerika basınında yapılan analizlerde sıklıkla Nazi Almanyası’na göndermeler yapılırken, Trump’ın geçtiğimiz ay siyasi rakipleri için kullandığı “haşerat” kavramının Hitler tarafından kullanıldığı vurgulandı. Başkanlık yarışında Trump’ı destekleyen kritik Cumhuriyetçi isimler, bu açıklamalar karşısında sessiz kalsa da başkanlık yarışındaki rakipleri Trump’a kullandığı dil sebebiyle eleştiriler yöneltti. Florida Valisi Ron DeSantis, Trump’ın açıklamlarını kınamadı ancak bu söylemin taktiksel bir hata olduğunu ifade etti.
Trump’ın son çıkışlarının Cumhuriyetçi seçmen nezdinde ciddi bir karşılık bulduğu biliniyor. Göçmenlik ve sınır güvenliği etrafındaki tartışmalar, eyalet politikalarında da gündemi belirliyor. Son olarak yine Cumhuriyetçi bir isim olan Texas Valisi Greg Abbott, bu eyalete yasadışı yollarla girmeyi eyalet suçu haline getiren yasa tasarısını imzaladı. Gelecek Mart ayında yürürlüğe girmesi beklenen yasaya göre, yerel kolluk kuvvetleri yasadışı yollarla Texas’a girdiğinden şüphe ettiği şahısları sorgulama ve tutuklama yetkisine sahip olacak.
Trump’ın adaylığı ile ilgili tartışmalar, Amerikan siyasetindeki gerginliği artırmaya devam ediyor. Demokratlar, Trump’ın ABD demokrasisine ve temel değerlerine zarar verdiğini göstermek için hem mahkeme kararlarını hem de mültecilere yönelik sert açıklamalarını ön plana çıkarıyor. Özellikle, Colorado Yüksek Mahkemesi’nin aldığı karar ve diğer eyaletlerde devam eden hukuki süreçler, Trump’ın adaylık yolunu engelleyebilecek ciddi faktörler olarak öne çıkıyor. Ayrıca, Trump’ın göçmenler ve mülteciler hakkındaki ayrımcı ve sert söylemi, hem partisi içinde hem de Amerikan kamuoyunda bölünmelere neden oluyor. Trump’ın tüm bu çıkışlarına rağmen son anketlerde kritik eyaletlerde dahi önde gözükmesi popülist söylemin halkta karşılık bulduğuna işaret ediyor. Bu durum, Amerika’nın siyasi ve toplumsal yapısında daha derin bir kutuplaşmaya ve kırılmalara yol açarak başkanlık seçimlerinin seyrini önemli ölçüde etkileyebilir.