Trump’ın Gazze Planı
Geçen hafta Gazze’deki Filistinlilerin başka yerlere yerleştirilmesi fikrini ortaya atarak uluslararası tepkileri üzerine çeken Başkan Trump, şimdi de Gazze’nin ABD kontrolü altına alınması ve yeniden inşa edilmesi önerisini gündeme getirdi. İsrail Başbakanı Netanyahu ile Beyaz Saray’da yaptığı ortak basın toplantısında konuşan Trump, bölgedeki Filistinlilerin büyük ölçüde tahliye edilmesini ve Mısır ve Ürdün gibi komşu ülkelere taşınmasını savunarak ekonomik kalkınma üzerinden kalıcı barışın sağlanabileceği iddiasında bulundu. Birçok ülke tarafından kınanan ve kesin bir dille reddedilen plan, iki devletli çözümün geleceğini sorgulatırken, Ortadoğu’da gerilimin daha da artabileceğine işaret ediyor.
Trump’ın açıkladığı yeni plan, Gazze Şeridi’ni bizzat ABD’nin kontrol altına almasını ve burada büyük ölçekli bir yeniden inşa projesi yürütülmesini içeriyor. Gazze’yi “Ortadoğu’nun Rivierası” olarak yeniden tasarlamayı hedeflediğini öne süren Trump, Amerikan askerlerinin güvenliği sağlaması ve altyapının küresel yatırımcıların desteğiyle hızla yenilenmesi gerektiğini savunuyor. Planı eleştiren uzmanlar, Trump’ın söz konusu planını Filistin sorunu için “yeni bir yaklaşım” olarak değil, aksine mevcut gerilimi derinleştiren bir hamle şeklinde yorumluyor.
Trump’ın Gazze’nin kontrolünü ele geçirme, Filistinli nüfusu yerlerinden sürme ve “Ortadoğu’nun Rivierası” benzetmesiyle burayı “refah içinde yaşanan turistik bir bölge” haline getirme önerisi, ABD’nin Gazze politikasında köklü bir değişime işaret ediyor. Önceden “ulus inşası” gibi girişimleri eleştiren Trump, şimdi daha önce hiçbir Amerikan başkanının yapmadığı emperyal tarzda bir müdahaleyi öngörüyor. Trump’ın Grönland’ı satın almak ya da Kanada’yı 51. eyalet yapmak gibi önerileri büyük ölçüde ciddiyetsiz bulunuyordu ancak Gazze planı Amerika’nın Ortadoğu’daki dış politikasına dair daha derin endişelere yol açıyor.
Netanyahu Trump’ın farklı yaklaşımını överken, birçok kişi bu fikri provokatif, gerçekçi olmayan ve yasal anlamda savunulamaz olarak değerlendiriyor. ABD’nin Gazze üzerindeki tek taraflı kontrolü uluslararası hukukun ihlali anlamına geleceğinden önerinin herhangi bir yasal dayanağı bulunmuyor. Bu durum daha önce ABD’nin Ortadoğu’ya müdahalesini kınayan Trump için keskin bir geri dönüş anlamına geliyor. Bazı uzmanlar planı “anlaşılmaz” olarak nitelendirirken bazıları da “farklı bir isim altında etnik temizlik” olarak nitelendiriyor. Plan aynı zamanda Amerikan diplomasisinin uzun süredir temelini oluşturan iki devletli çözüm yaklaşımını ortadan kaldırma tehdidi taşıyor.
Trump’ın göreve gelmesiyle birlikte, “iki devletli çözüm” modelinin rafa kaldırılmasına yönelik bir eğilimin olup olmadığı da tartışmaya açılmış durumda. Önceki dönemlerde “iki devletli çözüm” Amerikan diplomasisinin temel taşlarından biriydi. Trump’ın Gazze’ye dair önerileri, eğer pratikte gerçekten uygulanmaya kalkışılırsa, barış sürecinin de fiilen rafa kaldırılması anlamına geliyor. Washington ve Tel Aviv arasındaki mevcut yakınlaşmanın, İran’a karşı sert tutumla birleşince, Filistin meselesinin diplomatik gündemin alt sıralarına itildiği yönünde değerlendirmeler yapılıyor.
Trump’ın söylemleri, İsrail’deki aşırı sağın uzun süredir dile getirdiği “Gazze’yi yaşanamaz hale getirme” hedefiyle örtüşüyor. İsrail hükümetinin muhafazakâr kanadıyla benzeşen bu yaklaşımın, Gazze halkının büyük ölçüde başka yerlere “geçici” veya kalıcı olarak gönderilmesi fikrine dayandığı belirtilirken Gazze’nin boşaltılmasının ardından bu topraklarda turizm odaklı yeni bir ekonomik ekosistem kurulabileceği dile getiriliyor. Fakat bu vizyonun hem yasal hem de insani bakımdan ağır maliyetler doğurmasının kaçınılmaz olduğu kaydediliyor.
İsrail’deki aşırı sağ siyasetçiler, Gazze Şeridi’ni Filistinlilerden arındırma fikrini uzun süredir dile getiriyordu. Trump’ın açıklamalarının, bu gruplar tarafından olumlu karşılandığı yönünde haberler medyaya yansıdı. Bazıları, Gazze’nin tümüyle İsrail’e ilhak edilmesi fikrine varıncaya dek çeşitli önerileri savunuyor. Ancak İsrail devletinin resmi pozisyonu, bu ölçüde radikal bir ilhak veya nüfus transferi hamlesini açıkça teyit etmiyor. Yine de Netanyahu hükümetindeki radikal unsurların, Trump yönetiminin söylemlerinden cesaret alarak yeni adımlar atabileceğinden endişe ediliyor.
Arap dünyası Trump’ın önerisini kesin bir şekilde reddediyor. Suudi Arabistan “yerleşim, toprak ilhakı ya da yerlerinden etme girişimleri yoluyla Filistin halkının haklarının ihlal edilmesini” reddettiğini söyledi. Mısır, Ürdün, Birleşik Arap Emirlikleri ve Katar da tahliyeleri reddederken, Filistin Yönetimi ve Hamas Gazze’nin tahliyesini desteklemeyeceklerini açıkladı. Kahire ve Amman, Trump’ın işaret ettiği “zorunlu göç” hamlesinin barış sürecini anlamsız kılacağını düşünüyor. Ayrıca, milyonlarca Filistinliyi yeni bir yerde iskan etmenin finansal ve lojistik boyutlarını üstlenmek de her iki ülke açısından büyük bir yük olarak yorumlanıyor. Trump’ın teklifinin Arap dünyasındaki müttefiklerini dahi zor durumda bırakabileceği ifade ediliyor.
Mısır ve Ürdün gibi komşu ülkeler, daha fazla Filistinli mülteci kabul etmenin yaratacağı demografik ve güvenlik sorunlarını kaldıramayacaklarını uzun süredir dile getiriyordu. Uluslararası hukuk ve Birleşmiş Milletler kararları, Filistin halkının kendi topraklarında bir devlet kurma hakkını teyit ederken, zorla yerinden edilme senaryosunun ciddi yaptırımlar gerektirdiğine dikkat çekiliyor. Suudi Arabistan İsrail’le normalleşme sürecini “bağımsız bir Filistin devleti” garantisine bağladığı için Trump’ın Gazze’yi tümüyle yeni bir idari yapıya dönüştürmesi, Riyad’ın diplomatik hedefleriyle uyuşmuyor.
ABD’nin bölgede yeni bir askerî operasyon başlatmaya ne kadar hazır olduğu da meselenin başka bir boyutunu oluşturuyor. Washington yönetiminin son yıllarda Ortadoğu’daki büyük ölçekli askerî müdahalelerden uzak durmayı tercih ediyordu. Trump’ın, Gazze’de kalıcı bir Amerikan varlığı oluşturma ihtimali, uzmanlar tarafından gerçeğe dönüşmesi zor bir senaryo olarak değerlendiriliyor. Yine de Trump’ın yaptığı her açıklamanın hem bölgedeki aktörlerin stratejik hesaplarına hem de Amerikan iç siyasetindeki kutuplaşmaya direkt etkide bulunduğuna dikkat çekiliyor.
Trump’ın Gazze planına dair söylemlerinin dış politika kadar iç politika açısından da değerlendirildiği anlaşılıyor. Bir yandan, ABD’de kamuoyunun Ortadoğu’da yeni bir askerî maceraya sıcak bakmadığı iddia edilirken diğer yandan Trump yönetiminin bölgedeki etkisini artırmaya dönük “ön alıcı” hamleler yapmak istediği ileri sürülüyor. Bazı siyaset yorumcuları, Trump’ın sık sık gündeme getirdiği “tamamen farklı ve büyük projeler” aracılığıyla hem kendi tabanını konsolide etmeye hem de rakiplerini köşeye sıkıştırmaya çalıştığını dile getiriyor.
Trump’ın Gazze’yi ABD kontrolüne alarak Filistinlileri başka ülkelere gönderme fikri, uluslararası hukuktan bölgesel istikrara kadar pek çok açıdan endişe uyandıran bir girişim olarak görülüyor. Trump yönetiminin Filistin sorununa radikal bir bakış açısı getirdiği ve “iki devletli çözüm” anlayışından uzaklaştığı kaydedilirken bölgede yeni bir askerî müdahalenin tetiklenme olasılığı ve yerel halkın tepkisi, uluslararası toplumun konuyu daha da yakından izlemesine neden oluyor. Mısır ve Ürdün gibi bölge ülkelerinin kesin reddi, planın uygulanabilirliğini zorlaştırırken Trump’ın söylemlerinin, İsrail aşırı sağını güçlendireceği ve barış sürecini zora sokacağı belirtiliyor.