Trump’tan Geri Adım
Başkan Trump küresel piyasaları derinden sarsan karşılıklı gümrük tarifeleri uygulamasında geri adım atarak kendileriyle iletişime geçen ve misilleme yapmayan 75’ten fazla ülkeye 90 günlük erteleme yapılacağını duyurdu. Çin’e yönelik uygulanan tarifeler ise daha da sertleştirildi. Çin’in ABD’ye karşı ek misilleme tarifeleri açıklamasının ardından bu ülkeye uygulanan oranlar %104’ten %125’e çıkarıldı. Birçok ülke için yapılan üç aylık erteleme kararı kısmi bir rahatlamaya yol açsa da ABD-Çin arasındaki gerilimin tırmanmaya devam etmesinin küresel ekonomide durgunluğa yol açmasından endişe ediliyor.
Trump yönetimi, göreve başladığı tarihten bugüne “Önce Amerika” yaklaşımına dayalı, korumacı ve tek taraflı bir ticaret politikası izliyor. Nisan başında duyurulan ve ithal ürünlerde %10 genel tarife tabanına ek olarak ülkelere göre değişen yüksek oranların devreye sokulması, bu korumacı yaklaşımın zirve noktası olarak değerlendiriliyor. Ancak ekonomik piyasalarda yaşanan sert dalgalanmalar ve küresel ölçekte gelen yoğun tepkiler, ABD yönetimini daha esnek bir pozisyona çekmiş gibi görünüyor.
Trump’ın yeni gümrük vergisi uygulamalarının arkasında ABD’nin dış ticaret açığını azaltma ve “Amerikan ekonomisini yeniden ayağa kaldırma” gibi hedefleri bulunuyor. Yüksek oranlı vergiler, özellikle Çin gibi ABD’nin ticaret açığında başı çeken ülkelere karşı devreye sokularak ithalatı pahalılaştırmayı ve yerli üretimi teşvik etmeyi amaçlıyor. Trump, çelik, otomotiv ve elektronik gibi belirli sektörleri koruyarak üretimi ve istihdamı tekrar ABD’ye çekmeyi hedefliyor. 90 günlük erteleme kararı ise bu korumacı yaklaşımın hızlı bir şekilde uygulanması halinde çıkabilecek ekonomik ve diplomatik krizlerin hafifletilmesine yönelik bir adım olarak yorumlanabilir. ABD’nin ticaret açığının zayıflık göstergesi olmadığını ileri süren bazı ekonomistler, ikili ticaret açıklarının haksız uygulamaların ötesinde pek çok farklı nedenden dolayı ortaya çıktığına vurgu yaparak, Trump’ın buna odaklanarak hatalı bir yaklaşım sergilediğini savunuyor.
Trump’ın yeni gümrük vergisi uygulamalarının arkasındaki temel motivasyon, tarifeleri bir “koz” olarak kullanarak müttefik ve ortak ülkelerden daha elverişli ticaret koşulları elde etme düşüncesine dayanıyor. Japonya, Güney Kore ve Avrupa Birliği gibi önemli ticaret ortaklarına tanınan 90 günlük gecikme, bu ülkelere “daha iyi şartlar sunma” yönünde baskı uyguluyor. Böylece Trump, tam anlamıyla bir ticaret savaşına girmeden önce, söz konusu partnerlerin ABD ürünleri için tarifeleri düşürmelerine, yatırım taahhütlerinde bulunmalarına veya sübvansiyon politikalarını gözden geçirmelerine zemin hazırlıyor. Bu yaklaşım, Trump’ın birinci döneminde Kanada ve Meksika’ya uyguladığı tarifeleri “pazarlık unsuru” olarak kullanarak USMCA anlaşmasını şekillendirmesiyle benzerlik gösteriyor.
Yeni erteleme kararının Çin’i hariç tutması, Washington’un esas hedefinin Pekin olduğu yönündeki yorumları güçlendiriyor. Trump, Çin’e uygulanan tarifeleri yükselterek ticaret savaşını yeni bir düzeye taşımış oldu. ABD, Çin’den ithal edilen ürünlere yönelik gümrük vergisini 9 Nisan’da %125’e yükselttiğini duyurdu. Bir gün sonra toplam vergi oranının %145’e ulaştığı açıklandı. Bu oran, Trump yönetiminin “karşılıklı tarifeler” politikası kapsamında Çin’e karşı aldığı en sert ekonomik önlemlerden biri olarak kayda geçti.
ABD ile ekonomik restleşmede geri adım atmayan Çin ise misilleme olarak 10 Nisan’dan itibaren geçerli olmak üzere ABD’den ithal edilen tüm ürünlere %84’lük ek gümrük vergisi getirdi. Çin’in daha önceki tarifeleri %34 seviyesindeyken, bu ek artışla birlikte ABD mallarına uygulanan toplam tarife oranı %138’e ulaşmış oldu. Pekin yönetimi ayrıca, nadir toprak elementleri ihracatını kısıtlayarak ABD’li teknoloji devlerini zor duruma sokabilecek hamleler yaptı. Son gelişmelerle iki ülke arasındaki gerilimin daha fazla tırmanması kaçınılmaz görünüyor.
ABD ve Çin’in ekonomik büyüklüğü toplamda küresel ekonominin yüzde 43’ünü oluşturuyor. Çin ve ABD arasındaki ticaret geçen yıl 585 milyar dolara ulaşmıştı. ABD, Çin’den 440 milyar dolar, Çin ise ABD’den 145 milyar dolar değerinde mal ithal etmişti. Bu iki ülkenin geniş bir ticaret savaşına girmesi diğer ülkelerin de olumsuz bir şekilde etkilenmesine yol açarak küresel ekonomik daralma riski doğuruyor.
Trump’ın tek taraflı tarifelerine itiraz eden blokların başında Avrupa Birliği geliyor. AB Komisyonu, bu hamlelerin Dünya Ticaret Örgütü kurallarıyla bağdaşmadığını ve küresel ticaret düzenini istikrarsızlaştırdığını savunuyor. Erteleme kararı, AB’nin üzerindeki ani baskıyı hafifletmiş olsa da Brüksel, sürecin kalıcı bir çözüme evrilmesinden henüz emin değil.
Trump’ın öngörülemez hamleleri ABD-AB ilişkilerini de giderek daha gergin bir zemine kaydırıyor. Uzun zamandır transatlantik ittifakın temelini oluşturan güven ve işbirliği, Trump yönetiminin agresif tarifeleri ve “AB bize yük oluyor” söylemleriyle ciddi şekilde sarsılmış durumda. Özellikle NATO harcamaları, Rusya’ya yönelik yaklaşımlar ve ticaret açığına dair suçlamalar gibi konular, taraflar arasındaki uçurumu daha da derinleştiriyor.
Avrupa’nın ABD pazarına bağımlılığını azaltmak için Güney Amerika, Asya ve Afrika ülkeleriyle yeni ticaret anlaşmaları imzalamaya yönelmesi de bu kopuşu hızlandırabilecek bir faktör olarak görülüyor. Eğer AB’nin tarifelere karşı hazırladığı misilleme paketleri devreye girerse, ilişkilerin kısa vadede onarılması daha da zorlaşabileceği ve “işbirliği” ekseninden “rekabet ve karşılıklı yaptırım” eksenine kayabileceği tahmin ediliyor.
AB, olası misilleme adımları için bir liste hazırladığını daha önce açıklamış, Amerikan teknoloji devleri ve finansal kurumlarının Avrupa’daki faaliyetlerinin kısıtlanabileceği sinyalini vermişti. AB ülkelerinde Çin’e karşı var olan endişelerin de yüksek olduğu göz önüne alındığında, ABD-AB ilişkilerinin tamamen normalleşmesi için tarafların kapsamlı bir ticaret anlaşması üzerinde uzlaşıya varması gerektiği ifade ediliyor.
Trump yönetiminin tarifelerdeki bu kısmi geri adımı, küresel ticarete yönelik en azından geçici bir nefes alma fırsatı sunmuş olsa da ABD-Çin eksenindeki sertleşme ve AB ile gerginleşen ilişkiler, uzun vadeli belirsizlikleri ortadan kaldırmıyor. Çin’e uygulanan aşırı yüksek vergiler ve Pekin’in hızlı misillemeleri, iki dev ekonominin ticaret savaşının yeni bir aşamaya evrildiğini gösteriyor. Avrupa Birliği ise erteleme sayesinde şimdilik kısa vadeli baskıdan kurtulsa da olası misillemelerle transatlantik ittifakın daha da zayıflayabileceği endişesi taşıyor. Taraflar müzakere kapısını açık tutmayı sürdürse de dünyanın en büyük ekonomileri arasındaki gerilimin küresel ekonomik dengeleri sarsmasından endişe duyuluyor.