Trump’tan Geri Adım

Son haftalarda tırmanan ABD-Çin ticaret savaşı, karşılıklı gümrük vergileri, misillemeler ve ekonomik yaptırımlarla küresel ekonomiyi olumsuz etkilerken Başkan Trump’ın tarifelerde indirim sinyalleri vermesi, piyasalarda geçici bir rahatlama yarattı. Beyaz Saray’da gazetecilerin sorularını yanıtlayan Trump, Çin dahil birçok ülke ile gümrük ve ticaret anlaşmaları yapmak üzere görüşmeler yaptıklarını kaydetti. Anlaşmaların hem ABD hem de diğer ülkeler için adil olacağını belirten Trump, “Çin ile de adil bir anlaşma yapacağız” ifadelerini kullandı. Trump, Çin’e yönelik söylemlerinin tonunu son günlerde yumuşatmış durumda. Çin yönetimi Washington’dan yapılan açıklamalara temkinli yaklaşırken Trump’ın hamlesinin kalıcı bir çözüm arayışı veya stratejik bir manevra mı olduğu konusunda tartışmalar devam ediyor.
Trump’ın, Çin mallarına uygulanan yüksek gümrük vergilerinin “önemli ölçüde düşeceğini, ancak sıfır olmayacağını” söylemesi, Çin ile ticaret savaşında potansiyel bir “U dönüşü” sinyali olarak değerlendiriliyor. Trump yönetiminin Çin ithalatına uyguladığı yüksek tarifelerde indirim yapmayı planladığı haberi, dünya genelinde ekonomik gerginliğin hafifleyeceği yönünde umutları artırsa da iki tarafın karşılıklı restleşmeleri, belirsizliğin henüz ortadan kalkmadığını gösteriyor.
ABD’nin Çin’i haksız ticari uygulamalar ve teknoloji hırsızlığıyla suçlayarak yüksek gümrük vergileri uygulamaya başlamasının ardından Çin’in buna karşılık Amerikan mallarına ek vergiler ve ihracat kısıtlamaları getirmesiyle alevlenen Ticaret savaşı, iki ülke arasındaki ticareti durma noktasına getirdi. ABD’nin Çin’den ithal edilen ürünlere uyguladığı tarifeler %145 gibi rekor seviyelere ulaşırken, bu durum küresel tedarik zincirlerinde ciddi aksamalara ve enflasyonist baskılara yol açıyor. Trump yönetiminin tarifeleri %50-65 aralığına çekmeyi değerlendirdiği yönündeki haberler, piyasalarda umut yarattı.
Trump’ın hamlesi, özellikle Amerikan perakende sektörünün artan maliyetler ve tüketici fiyatlarındaki yükselişten duyduğu rahatsızlığı dile getirmesinin ardından geldi. Perakende devlerinin temsilcileri, yüksek tarifelerin sadece Çin’le ticareti değil, Amerikan tüketicilerini de olumsuz etkilediğini vurguladı. Bu görüşmelerin Trump’ın yumuşama sinyali vermesinde önemli bir rol oynadığı belirtiliyor.
Ancak uzmanlar tarifelerin bu seviyelere indirilmesinin pek bir fark yaratmayacağını ileri sürüyor. Mevcut seviyeler altında ABD’li Çin malı ithalatçılarının ülkeye getirdikleri her bir dolarlık ürün için neredeyse 1,50 dolar vergi ödemeleri gerektiğine dikkat çeken uzmanlar, bunun ithalatçıların sürece zarar ederek başlamaları anlamına geldiğini ve Çin’den mal getirilmesinin karsız bir işlem haline geldiğinin altını çiziyor. Bu durum, özellikle ABD’de üretim yapan ve Çin’den gelen malzemelere bağımlı olan Amerikan işletmelerine büyük zarar veriyor. Uzmanlara göre Çin’e uygulanan yüzde 20’nin üzerindeki her oranda ekonomik olabilecek mal sayısı azalıyor.
Trump’ın hamlesi, iç politik baskılarla şekillenmiş görünüyor. ABD’de enflasyonun kontrol altına alınması, uzun süredir ekonomik istikrar açısından kritik bir hedef haline gelmişti. Trump’ın yumuşama sinyali, Oval Ofis’te Walmart, Target ve Home Depot yöneticileriyle yapılan görüşmenin hemen ardından geldi. Perakende devleri, sadece Çin’le ticaret yapan tedarikçiler değil, Amerikan tüketicileri üzerindeki fiyat baskısının da artık sürdürülemez olduğunu anlattı. Perakende sektörünün önde gelen isimleriyle yapılan görüşmeler, tarifelerin Amerikan ekonomisine yük getirdiğini açıkça ortaya koyuyor. Bu görüşmelerin ardından gelen indirim sinyali, piyasalarda hızlı bir tepkiyle karşılandı. Amerikan borsaları kısa süreli bir yükseliş yaşarken, Asya piyasaları da bu gelişmeden olumlu etkilendi.
Enflasyonu frenleme baskısı altında olan Trump yönetimi, Çin’den taviz koparmadan geri adım attığı izlenimini vermek istemiyor. Hazine Bakanı Scott Bessent’in “tek taraflı indirim olmayacak” açıklaması, ABD’nin Çin’den somut tavizler beklediği şeklinde yorumlanıyor. Washington, özellikle yarı iletkenler ve batarya metalleri gibi stratejik sektörlerde yüksek tarifeleri koruma niyetinde. Bu, ABD’nin ekonomik baskıyı sürdürme kararlılığını korurken, iç piyasadaki yükü hafifletmeye çalıştığını gösteriyor. Trump’ın “tarifeler sıfırlanmayacak” vurgusu, pazarlık masasında elini güçlü tutma çabasını yansıtıyor.
Çin ise bu gelişmeleri temkinle karşılıyor ve ABD’nin yumuşama sinyallerini bir zayıflık olarak yorumlamaktan kaçınıyor. Pekin, tarifelerin tamamen kaldırılmadan resmi müzakerelere başlamayacağını net bir şekilde ifade etti. Çin, ekonomik üstünlüğünü korumak için kritik maden ihracatına kısıtlamalar getirme ve teknoloji alanında yaptırımlar uygulama gibi araçları masada tutuyor. Bu sert duruş, iki ülke arasındaki güvensizliği derinleştiriyor ve müzakerelerin önündeki en büyük engellerden biri olarak öne çıkıyor. Çin’in aynı zamanda Güneydoğu Asya ülkeleriyle stratejik ortaklıklarını güçlendirme çabası, ticaret savaşını jeopolitik bir boyuta taşıyor. Bölge ülkeleri, ABD ve Çin arasında denge politikası izleyerek taraf seçmekten kaçınıyor, bu da Pekin’in diplomatik manevra alanını genişletiyor.
ABD’nin Çin’e yönelik tarifeleri, küresel tedarik zincirlerinde ciddi aksamalara yol açarken, Amerikan tüketicileri de artan fiyatlarla karşı karşıya kalmış durumda. Çin’in misillemeleri ABD’li ihracatçıları, özellikle tarım sektörünü zor durumda bıraktı. Trump’ın indirim sinyali, bu ekonomik baskıyı bir miktar hafifletse de stratejik sektörlerdeki anlaşmazlıklar sürüyor. Yapay zekâ, yarı iletkenler ve kritik madenlere erişim gibi konularda iki ülke arasındaki rekabet, ticaret savaşının ötesine geçerek teknolojik ve jeopolitik bir çekişmeye dönüşmüş durumda. ABD’nin Çinli teknoloji şirketlerini hedef alan kara liste planları ve Çin’in Amerikan şirketlerine yönelik seçici yaptırımları, bu rekabetin yeni bir evreye girdiğini gösteriyor.
Trump yönetiminin tarifelerde indirime gitme hamlesi, kısa vadede piyasalarda bir iyimserlik dalgası yaratsa da uzun vadede kalıcı bir çözüm sağlamaktan uzak görünüyor. ABD’nin iç politik ve ekonomik kaygılarla şekillendirdiği bu adım, ekonomik yükü hafifletme ihtiyacından kaynaklanırken, stratejik rekabet alanlarında taviz vermemeyi hedefliyor. Çin’in, tarifelerin tamamen kaldırılması konusundaki kararlı tutumu ve ekonomik misilleme araçlarını masada tutması, taraflar arasındaki güven sorununu derinleştiriyor. Ticaret savaşının teknoloji, jeopolitik rekabet ve bölgesel nüfuz mücadelesine dönüşmüş olması, kalıcı bir anlaşmanın önündeki en büyük engel olarak kalmaya devam edecek gibi görünüyor.