Trump’tan Üniversitelere Baskı
Başkan Donald Trump ve Cumhuriyetçilerin uzun süredir hedefinde olan üniversitelerle yaşanan çekişme, öngörülemeyen bir sürece doğru ilerliyor. Trump yönetimi, göreve geldikten sonra sol fikirlerin yayıldığı yerler olarak üniversiteleri Amerikan ideallerine aykırı hareket etmekle suçlamıştı. Trump ve Cumhuriyetçiler özellikle geçtiğimiz yıl, İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırılarına karşı düzenlenen protestoları hedef alarak, “antisemitizm” iddiaları üzerinden üniversiteleri eleştirdi. Biden döneminde Ivy League üniversitelerinin rektörlerinin istifaya zorlanmasıyla sonuçlanan bu süreç, Trump yönetiminin Çeşitlilik, Eşitlik ve Kapsayıcılık (DEI) uygulamalarını iptal etmesi ve kampüs protestolarına katılan öğrencileri gözaltına almasıyla devam etti. Trump yönetimi, üniversitelere gözdağı vermek amacıyla zaman zaman federal fon kesme tehdidiyle prestijli üniversiteleri hedef aldı. Bu hafta başında Harvard Üniversitesi Trump yönetiminin tehditlerine boyun eğmeyeceklerini açıklaması gerilimi tırmandıran son gelişme oldu. Önümüzdeki süreçte, Harvard Üniversitesi, akademik ve öğrenci kadrosuyla birlikte, fon kesme uygulamalarının ötesinde daha sert uygulamalara da maruz kalabilir.
Trump yönetimi, Harvard Üniversitesi de dahil olmak üzere birçok üniversiteye yönelik, özellikle Filistin yanlısı kampüs protestoları ve DEI programlarını gerekçe göstererek, federal fonları dondurma tehdidinde bulundu. Geçtiğimiz haftalarda, Harvard Üniversitesi’ne çeşitli kuruluşlar tarafından sağlanan 8,7 milyar doları aşan hibelerin “sivil haklar yasalarına uygun şekilde kullanıldığından emin olmak” amacıyla soruşturma başlatıldığı duyurulmuştu. ABD Eğitim Bakanlığı, Sağlık ve İnsani Hizmetler Bakanlığı ve Genel Hizmetler İdaresi başkanları tarafından Harvard’a gönderilen mektupta, üniversitenin federal yatırımlar için gereken entelektüel ve sivil haklar koşullarını yerine getiremediği belirtilerek, fakülte üyelerinin yönetimin taleplerine uygun şekilde yönlendirilmesi ve yeni kabul ve işe alım süreçlerinde belirli kriterlerin getirilmesi talep edildi. Ayrıca, “terörizmi ya da antisemitizmi” destekleyen uluslararası öğrencilerin üniversiteye kabul edilmemesi ve haklarında disiplin süreçlerinin başlatılması gibi öneriler de yer aldı.
Federal yönetimin bu tehdidine karşılık olarak Harvard Üniversitesi, Trump’ın “üniversitede reform” yönündeki taleplerini kabul etmeyeceğini açıkladı. Harvard Üniversitesi profesörleri, Trump yönetiminin okula sağlanan 8,7 milyar dolarlık federal fonları soruşturma kararı üzerine dava açtı. Üniversite, Trump yönetiminin DEI politikalarını ortadan kaldırma, öğrencilerin, öğretim üyelerinin ve personelin görüşlerini denetleme ve kampüs içi protestolara ilişkin kuralları değiştirme taleplerini reddetti. Harvard Rektörü Alan M. Garber yaptığı açıklamada, üniversitenin bağımsızlığından ve anayasal haklardan asla taviz vermeyeceğini belirtti. Garber, “Hiçbir hükümet – hangi partiden olursa olsun – özel üniversitelerin ne öğretebileceğini, kimleri kabul edip işe alabileceğini ve hangi çalışma ve araştırma alanlarını takip edebileceğini dikte etmemelidir” ifadelerini kullanarak üniversitelerin özerk statüsüne dikkat çekti.
Trump yönetiminin Harvard’dan yapılan çıkışa yanıtı sert oldu. Pazartesi günü, üniversiteye sağlanan 2,3 milyar dolarlık federal fonun dondurulduğu açıklandı. Salı günü ise Trump, Harvard’ın, ABD’deki çoğu yüksek öğretim kurumunun gelir vergisi ödemekten muaf tutulduğu statüsünü kaybedebileceğini dile getirdi. Trump, sosyal medya paylaşımında, Harvard’ın “siyasi, ideolojik ve teröristlerden esinlenen/destek alan “hastalık” yaymaya devam etmesi halinde, üniversitenin bir siyasi kuruluş olarak vergilendirilebileceği” uyarısında bulundu. Trump, açıklamasında, “Harvard, öğrencilerine ve sözde ‘geleceğin liderlerine’ başarısızlığı öğretmekten başka bir işe yaramayan, büyük çoğunluğu uyanık, radikal solcu, aptal ve ‘kuş beyinlileri’ işe almaktadır” ifadelerini kullanarak tepkisini gösterdi.
Harvard Üniversitesi avukatları bu tehditlere karşılık vererek, vergi muafiyetinin iptal edilmesinin yasal dayanağının bulunmadığını belirtti. Üniversite, böyle bir adımın eğitim misyonunu yerine getirme kabiliyetini zorlaştıracağını ifade etti. Yapılan açıklamada, vergi muafiyetinin iptal edilmesi durumunda öğrencilere sunulan mali yardımların azalacağı ve önemli tıbbi araştırma programlarının yürütülmesinin zorlaşacağı vurgulandı. Üniversiteden yapılan açıklamada, “Harvard, bağımsızlığını teslim etmeyecek ya da anayasal haklarından feragat etmeyecektir. Ne Harvard ne de başka bir özel üniversite, kendisini federal hükümetin kontrolüne bırakabilir” ifadeleri kullanıldı.
Trump yönetiminin Harvard’a yönelik bir diğer aksiyonu da uluslararası öğrencileri hedef almak oldu. ABD İç Güvenlik Bakanı Kristi Noem, Harvard Üniversitesi’nin Filistin’e destek gösterilerinde yer alan öğrencileri nedeniyle yabancı öğrenci kayıt yetkilerini kaybetme riskiyle karşı karşıya kalabileceğini duyurdu. Noem, “Harvard, talep ettiğimiz belgeleri paylşamazsa, bundan sonra yabancı öğrenci kayıt ayrıcalığını kaybedecek” ifadelerini kullandı. Bu tehdidin arka planında, üniversitenin Öğrenci Değişim Ziyaretçi Programı (SEVP) sertifikasının iptal edilme ihtimali yer alıyor.
Trump yönetiminin hedefinde sadece Harvard Üniversitesi yer almıyor. Benzer cezai önlemler Princeton, Cornell ve Northwestern üniversitelerine karşı da alındı ve Brown Üniversitesi için de benzer adımlar düşünülüyor. Columbia Üniversitesi, fonlarının kesilme ihtimali ile karşılaşan ilk yükseköğretim kurumu oldu. Bu süreçte fonların kesilme ihtimaline karşı birçok üniversite Trump yönetimin dayattığı uygulamaları yapacaklarını açıklayarak finansal açıdan yaşanabilecek sıkıntıların önüne geçmeye çalıştı. Trump yönetiminin “antisemitizmle mücadele” politikası kapsamında hedef aldığı Columbia Üniversitesi, okulun 400 milyon dolarlık fonunun kesilmemesi için hükümetin taleplerine uyma kararı aldığını açıklamıştı.
Trump yönetiminin Harvard Üniversitesi’ne yönelik başlattığı savaş ve fon kesme politikası, kamuoyunun tepkisini çekti. Harvard Üniversitesi mezunu eski ABD Başkanı Barack Obama, Trump yönetiminin Harvard’ı hedef almasını “hukuka aykırı” olarak nitelendirerek okul yönetimine destek mesajı verdi. Vermont Senatörü Bernie Sanders, Pazartesi günü Harvard’ı “anayasal haklarını Trump’ın otoriterliğine terk etmeyi reddettiği için” tebrik etti. Massachusetts Valisi Maura Healey de sosyal medya hesabı üzerinden yaptığı açıklamada, Harvard’ı “Trump yönetiminin okullara zorbalık yapma ve sivil haklar bahanesiyle ABD Adalet Bakanlığını silahlandırma yönündeki küstah girişimine karşı durduğu” için tebrik etti.
Trump’ın Harvard özerkliğini hedef alarak üniversitelere uyguladığı tehdit politikasına muhafazakarlardan da eleştiriler geldi. Muhafazakarlara yakın medya kuruluşu Wall Street Journal, Harvard Üniversitesi’nin eleştirilebilecek birçok yönü olduğu belirken, federal fonlar üzerinden tehdit mekanizması geliştirilmesinin üniversitelere uzun vadede büyük zararlar verebileceğini ifade etti. Üniversitelerin durumuna ek olarak ABD Gelir İdaresi’nin (IRS), federal hükümetten bağımsız bir kurum olarak hareket etmesi gerektiğine yönelik de endişeler dile getiriliyor. Özellikle Başkan Nixon, siyasi rakiplerini soruşturmak amacıyla İç Gelir Servisi’ni kullandığı için Kongre, IRS’in yalnızca vergi toplama amacı güden bir kurum olmasını sağlamak adına çeşitli yasalar çıkarmıştı. Ancak Trump yönetiminin attığı son adımlar, IRS’in bağımsız kurum imajına ciddi şekilde zarar verebilir.
Ancak, Trump’ın üniversitelere yönelik tehdit politikasına destek veren azımsanmayacak oranda muhafazakar da yer alıyor. Kongre’deki Cumhuriyetçiler, Trump’a destek vererek Harvard Üniversitesi’ni köşeye sıkıştırmaya devam etti. Geçtiğimiz yıl istifa eden rektörlere uyguladığı baskı ile dikkat çeken Temsilciler Meclisi Cumhuriyetçi üyesi New York’lu Elise Stefanik önderliğindeki Cumhuriyetçiler, Harvard’ın medeni haklar yasasına uymadığını iddia ederek Kongre’de soruşturma başlattı. Cumhuriyetçi temsilciler, Harvard Başkanı Alan Garber’a gönderdikleri mektupta, okulun işe alım uygulamaları; DEI programları ve politikaları; İsrail’e yönelik 7 Ekim saldırısının ardından kampüste düzenlenen protestolar ve göçmenlik yetkilileriyle işbirliği konularında belgeler talep etti. Kampüs protestoları sırasında Harvard rektörlüğü görevinde bulunan Claudine Gay, Kongre’deki savunma sürecinin ardından istifa etmek zorunda kalmıştı. Bu noktada yeni rektörün oluşan baskılara karşı nasıl bir tutum takınacağı Trump yönetiminin uygulayacağı politikaların şiddetini de belirleyecektir.
Gelinen noktada, Trump yönetiminin şimdilik geri adım atması beklenmiyor. Önümüzdeki günlerde finansal açıdan sıkıntı yaşaması beklenen Harvard Üniversitesi, uluslararası öğrencilere bir süre fon oluşturmakta zorlanabilir. Benzer şekilde, ilerleyen dönemlerde antisemitizm iddialarıyla karşı karşıya kalan öğrenciler ve akademisyenlerin gözaltına alınarak Harvard’ı pes etmeye zorlanması da ihtimaller arasında yer alıyor. Ancak, Trump yönetiminin atacağı adımların toplumsal etkisi ve oluşabilecek tepkileri hesaba katmak önemlidir. Bu noktada, ABD’nin diğer bölgelerindeki üniversitelerin nasıl bir tutum sergileyeceği, sürecin akıbeti açısından belirleyici olacaktır. Trump’ın yükseköğretimle ilgili uyguladığı sert politikalar karşısında toplumsal baskıların arttığı senaryoda, Trump yönetimi geri adım atmak zorunda kalabilir. Ancak bu süreçte ortaya çıkabilecek mağduriyetlere çözüm bulunması zor olacaktır.