United Healthcare CEO’suna Suikastın Yankıları
ABD’nin en büyük sağlık sigorta şirketlerinden biri olan UnitedHealthcare CEO’su Brian Thompson, New York’ta düzenlenen bir konferansa katılmak üzere bulunduğu otelin girişinde silahlı bir saldırgan tarafından öldürüldü. Maskeli olarak saldırıyı gerçekleştiren ve cinayetten 5 gün sonra yakalanan saldırganın kimliği ve eyleminin detayları, ABD kamuoyunda geniş çaplı tartışmalara yol açtı. ABD’nin prestijli okullarından biri olan UPENN’den mezun olan Luigi Mangione’nin işlediği cinayet ve eylemin arkasındaki motivasyon sigorta sektörüne yönelik uzun süredir devam eden eleştirilerle ilişkilendirildi. Cinayetin ardından özel sigorta şirketlerine ve federal sağlık sigortası yardımlarına yönelik eleştiriler yeniden gündeme geldi.
Cinayetin zanlısı olarak belirlenen Luigi Mangione, beş günlük bir aramanın ardından Pennsylvania’da bir fast food zincirinin şubesinde yakalandı. Saldırı sırasında maskeli olduğu ve otel odasına sahte kimlikle giriş yaptığı tespit edilen Mangione’nin üzerinde 3D yazıcıyla üretilmiş bir silah, susturucu ve çeşitli ifadeler içeren bir manifesto bulundu. Saldırganın olay yerinde bıraktığı mermilerde yer alan “reddet,” “savun,” ve “azlet” ifadeleri, sigorta sektörüne yönelik eleştirilerde sıkça kullanılan “geciktir, reddet, savun” stratejisine bir gönderme olarak değerlendiriliyor.
Luigi Mangione’nin geçmişi, işlenen cinayeti daha da çarpıcı bir hale getiriyor. Prestijli bir kolejden birincilikle mezun olan Mangione, UPENN’de bilgisayar bilimleri alanında hem lisans hem de yüksek lisans derecelerini tamamlası ve bir teknoloji şirketinde yazılımcı olarak dikkat çeken bir kariyer inşa etmesiyle dikkat çekiyor. Sosyal medya paylaşımlarında Amerika’daki sağlık sistemine yönelik eleştirileri öne çıkan Mangione’nin, birkaç yıl önce geçirdiği sırt ameliyatı sonrasında ciddi psikolojik sorunlar yaşadığı da iddia ediliyor.
Saldırının arkasında bireysel motivasyonlar mı yoksa daha geniş çaplı bir organizasyonun etkisi mi olduğu sorusu, soruşturmanın diğer önemli bir boyutunu oluşturuyor. Mangione’nin bireysel bir tepkiyle bu eylemi gerçekleştirdiği ihtimali ağırlık kazansa da, akademik geçmişi ve varlıklı bir aileden gelmesi, cinayetin ardındaki motivasyonlara dair soru işaretlerini daha da artırıyor.
ABD’de sağlık sigortası sistemine yönelik eleştiriler, UnitedHealthcare CEO’su Brian Thompson’ın suikastinin ardından daha da yoğunlaştı. Bu trajik olay, bireysel bir suç olarak görülse de, ülkedeki uzun süredir devam eden sağlık sistemi tartışmalarını yeniden alevlendirdi. Özellikle, cinayetten hemen önce yayımlanan Gallup anketi, Amerikalıların %62’sinin tüm vatandaşlara sağlık hizmeti sunmanın federal hükümetin sorumluluğu olduğunu düşündüğünü ortaya koyuyor. 2013 yılında bu oran %42 seviyesindeydi ve aradaki artış, sağlık sigortası sistemine yönelik memnuniyetsizliğin giderek arttığını gösteriyor. Ankette ayrıca, Demokratların %90’ının hükümetin bu sorumluluğu üstlenmesi gerektiğini düşündüğü, ancak bu görüşün Cumhuriyetçiler arasında yalnızca %36 oranında destek bulduğu dikkat çekiyor.
Sağlık sistemine genel memnuniyet oranı da belirgin bir düşüş sergiliyor. 2013 yılında Amerikalıların %54’ü sağlık sisteminden memnun olduğunu belirtirken, bu oran 2023 itibarıyla %44’e geriledi. Sağlık sigortası kapsamına yönelik memnuniyet ise daha da düşük bir seviyede gözüküyor. Gallup verilerine göre 2012’de %41 olan bu oran, 2023’te %28’e düştü. ABD’nin, diğer gelişmiş ülkelerden farklı olarak sağlık sigortası sistemini büyük ölçüde işverenler ve özel şirketler üzerine kurması, yüksek maliyetlere ve nüfusun büyük bir kesiminin yeterli sağlık hizmeti alamamasına yol açıyor. Kişi başına düşen sağlık harcamalarında dünya lideri olan ABD’nin, diğer gelişmiş ülkelere kıyasla daha düşük bir yaşam beklentisine sahip olması, bu sistemin yapısal sorunlarını daha da görünür hale getiriyor.
Amerikan sağlık sisteminin özel sigortalar odaklı yapısı, yüksek sigorta ücretleri nedeniyle birçok Amerikalının sağlık hizmetlerinden yeterince yararlanamamasına yol açıyor. Bu durumu düzeltmek için hükümetler tarafından zaman zaman çeşitli adımlar atılsa da, mevcut tartışmalar ve sorunlar devam ediyor. Düşük gelirli grupların da sağlık hizmetlerinden yararlanabilmesi için oluşturulan Medicare ve Medicaid gibi devlet destekli programlar, bu kesimler için önemli bir imkan sağlarken, düşük ödeme oranları nedeniyle sağlık hizmeti sağlayıcılarını zorlayan bir yapıya sahip. Özel sigorta sektörüne devlet müdahalesi olarak görülen bu programlar, serbest piyasa ekonomisinin doğasına zarar verdiği yönünde uzun süredir eleştiriler alıyor. Ayrıca, Obamacare kapsamında genişletilen sosyal sağlık sigortaları da bu tartışmaların odağında yer alıyor.
Medicare ve Medicaid gibi devlet destekli programları ABD nüfusunun yaklaşık %36’sını kapsasa da, hastaneler ve doktorlara sundukları düşük geri ödeme oranları birçok sağlık hizmeti sağlayıcısının Medicaid hastalarını kabul etmemesine yol açıyor. 2023 verilerine göre Medicaid, çocukların %40’ını, yoksulluk sınırındaki çocukların %80’ini ve yoksulluk sınırındaki yetişkinlerin %60’ını kapsamaktadır. Aynı zamanda, engelli bireylerin %44’ü, tüm doğumların %41’i ve hemşirelik evlerinde kalanların %62’si Medicaid’den yararlanıyor.Medicaid kapsamındaki kişi sayısının artışı, özel sigorta şirketlerinin düşük kamu geri ödemelerini telafi etmek için hastalardan ve sigortalılardan daha fazla ücret talep etmesine neden oluyor. Bu durum, hem sistemin sürdürülebilirliğini hem de sağlık hizmetlerine erişim eşitliğini olumsuz yönde etkileyen yapısal sorunları gözler önüne seriyor.
Biden yönetimi döneminde, Medicare’in belirli ilaçların fiyatlarını düşürmek için müzakere hakkı kazanması gibi bazı reformlar gerçekleştirilmiş olsa da, sağlık hizmetlerini daha erişilebilir ve uygun maliyetli hale getirme hedefleri tam anlamıyla gerçekleşmiş değil. 2024 seçim kampanyasında sağlık sistemi, ne Donald Trump ne de Kamala Harris tarafından öncelikli bir konu olarak ele alındı. Donald Trump’ın yeniden başkanlık görevine gelmesi ve Kongre’nin Cumhuriyetçi kontrolüne geçmesiyle birlikte Medicaid programında radikal değişiklikler yapılması gündemde yer alabilir.
Seçim kampanyasında Medicaid’e doğrudan fazla atıf yapmamış olsa da Trump geçmişte Medicaid finansmanını sınırlandırmayı ve Affordable Care Act (ACA) yasasını düzenlemeyi öneren politikaları desteklemişti. Ancak bu girişimler 2017’de Kongre’den geçememişti. Yeni dönemde Trump, Kongre’nin desteğiyle, ABD nüfusunun beşte birini kapsayan Medicaid programında kapsamlı değişiklikler yapabilir.
Muhafazakâr grupların önerileri arasında Medicaid’i eyaletlere sınırlı bütçelerle devretmek, kişi başına düşen federal finansmanı sınırlandırmak ve ACA’nın Medicaid genişlemesi için sağlanan federal fonları azaltmak bulunuyor. Ayrıca, Trump yönetimi, yürütme yetkisiyle çalışma şartları gibi ek düzenlemeler yapmayı da gündemine alabilir.Trump geçtiğimiz haftalarda Medicare ve Medicaid Hizmetleri Merkezi (CMS) başkanlığına Dr. Mehmet Öz’ü aday göstererek, sağlık sistemi üzerinde “ilaç endüstrisini hedef alan” köklü değişiklikler yapma niyetini açıkça ortaya koydu.
UnitedHealthcare CEO’suna yönelik cinayet, ABD’deki sağlık sigortası sistemine dair uzun süredir biriken memnuniyetsizliği ve yapısal sorunları yeniden gündeme taşıdı. Özel sigorta şirketlerinin kâr odaklı uygulamaları ve Medicaid gibi devlet destekli programların sınırlamaları, yalnızca bireylerin sağlık hizmetine erişimini değil, toplumda derinleşen eşitsizlikleri ve radikalleşme eğilimlerini de gözler önüne seriyor. Cinayet bireysel bir eylem olarak değerlendirilse de, sağlık sistemindeki sorunların sosyal gerilimlere ve kutuplaşmaya yol açtığını açıkça gösteriyor.
Gallup anketlerinin de ortaya koyduğu gibi, Amerikalıların çoğunluğu sağlık hizmetlerinin hükümet tarafından daha geniş bir şekilde sunulması gerektiğine inanıyor. Bu bağlamda, Donald Trump yönetiminin sağlık sistemine yönelik adımları ve Medicaid reformu gibi olası değişiklikler, yalnızca siyasi düzeyde değil, toplumsal dengeler açısından da kritik bir önem taşıyor. Sağlık hizmetlerine erişim ve maliyetler gibi temel sorunlar çözülmediği sürece, bu tür bireysel trajediler ve toplumsal gerilimler devam edebilir.