Üniversitelerde Tansiyon Düşmüyor
Üniversite kampüslerinde Filistin’e destek amacıyla düzenlenen ve tüm ülkeye yayılan gösterilerde akademik yıl sonu olmasına rağmen tansiyon düşmüyor. Birçok üniversitede göstericiler polis baskınıyla gözaltına alınırken kampüslere kurulan çadırlar üniversite yönetimleri tarafından kaldırıldı. Bir yandan okul yönetimleri ve güvenlik güçleri üniversite öğrencilerinin barışçıl protestolarına orantısız cevap verdikleri yönündeki eleştirilerin hedefinde yer alırken bir yandan da İsrail yanlısı lobi grupları ve siyasetçiler protestolara katılanları antisemitizmle suçlayarak hedef göstermeye devam ediyor.
Geçtiğimiz hafta birçok üniversitede İsrail yanlısı gruplar kampüs protestolarına karşı gösteriler düzenlerken zaman zaman iki grup arasında gerginlikler yaşandı. California Üniversitesi, Los Angeles kampüsünde, İsrail yanlısı sloganlar içeren kıyafetler giyen bir grup, İsrail’in milli marşını ve İsrail ordusunun (IDF) Gazze’deki harekâtı hakkındaki ‘Harbu Darbu’ adlı İbranice şarkıyı söyleyerek, Filistin yanlısı öğrencilere saldırdı. Polisin saldırganlara geç müdahale etmesi eleştirilirken üniversite rektörü Gene Block Filistin yanlısı öğrencilere fazla hoşgörülü davranmakla suçlandı. California eyalet temsilcisi Rick Chavez Zbur, Yahudi ve İsrail kökenli Amerikalı öğrencilere yönelik tacizleri gerekçe göstererek, Amerikan Eğitim Bakanlığı’nın Medeni Haklar Ofisi’nin universiteyi soruşturmasını talep etti.
Kampüslerde devam eden protestolar ve üniversitelerin göstericilere karşı sert tutumu, Vietnam Savaşı’na karşı düzenlenen protesto hareketleri ile kıyaslanırken bazı Demokrat Parti temsilcileri tarafından tarihin tekerrür ettiği şeklinde yorumlar yapıldı. Columbia Üniversitesi’ndeki gözaltılar sırasında kızı tutuklanan Demokrat Temsilci Ilhan Omar, 54 yıl önce Ohio Ulusal Muhafızı güçlerinin Kent State Üniversitesi’nde silahsız öğrencilere ateş açtığını hatırlatarak, “Öğrencilerin konuşma, örgütlenme ve sistemik yanlışları protesto etme hakları vardır” şeklinde konuştu.
Senatör Bernie Sanders ise öğrenci hareketlerinden yola çıkarak Gazze’deki savaşın “Biden’ın Vietnam’ı olabileceği” yorumunu yaptı. Columbia Üniversitesi Tarih Profesörü Rashid Khalidi gibi gösterilere katılan önemli figürler de benzer bir kıyaslama yaparak protestoların potansiyel etkisine vurgu yaptı. Bu kıyaslamalar, geçmişte küçük çapta başlayıp büyük sosyal değişikliklere yol açan hareketlere işaret ederek, şu anki Filistin yanlısı gösterilerin de benzer bir etki yaratabileceği fikrini ortaya koyuyor. Ancak, henüz bu gösterilerin böyle bir kuşak hareketine dönüşüp dönüşmeyeceğini söylemek için erken. Büyük bir toplumsal harekete dönüşmese dahi İsrail’in kamuoyu desteğinin azalması bu sürecin muhtemel sonuçları arasında yer alıyor.
Başkan Biden, bu hafta katıldığı Holokost anma töreninde, 7 Ekim sonrası “antisemitizmin hızlı bir şekilde yükselişini” kınadı ve bu artışı ‘kadim Yahudi nefretinin’ devamı olarak niteledi. Üniversite protestolarında artan gerginliklerle ilgili olarak, “Amerikan üniversite kampüslerinde veya Amerika’nın herhangi bir yerinde antisemitizme, nefret söylemine veya herhangi bir şiddet tehdidine yer yoktur” şeklinde konuştu. Biden’ın talimatıyla, Eğitim Bakanlığı’nın Medeni Haklar Ofisi, antisemitik ayrımcılık vakalarını ve diğer nefret olaylarını tanımlayan yeni kılavuzları her okula ve üniversiteye dağıttı.
Başkanın İsrail’e şartlı destek politikasını eleştiren Cumhuriyetçiler, Biden’ı kampüslerde gerçekleşen gösterilerin sorumlusu olarak göstermeye devam ediyor. Eski Başkan Trump tarafından atanan federal yargıçlardan oluşan bir grup, Filistin yanlısı tutumları nedeniyle Columbia Üniversitesi mezunlarını kara listeye alacaklarını açıkladı. Üniversite dekanına yazdıkları mektupta, “2024 yılından itibaren, olağanüstü bir değişiklik olmadığı takdirde, Columbia Üniversitesi’ne dahil olan hiç kimseyi, lisans veya hukuk öğrencisi, işe almayacağız” şeklinde beyanda bulunarak üniversite yönetimini tehdit ettiler. Cumhuriyetçi Temsilci Andy Ogles, İsrail’in Gazze’ye yönelik savaşını protesto ettiği için tutuklanan öğrencilerin, ceza olarak en az altı ay süreyle savaş bölgelerinde ‘kamu hizmeti’ için yurt dışına gönderilmesini öngören yeni bir yasa tasarısını Temsilciler Meclisi’ne sundu.
Cumhuriyetçilerin liderlik ettiği Temsilciler Meclisi, 7 Ekim’den bu yana okul ve üniversite kampüslerini etkisi altına alan Filistin yanlısı gündemin antisemitizmin artmasina neden olduğunu ileri sürerek okul yönetimlerini suçladı. Harvard ve University of Pennsylvania üniversitelerinin dekanlarının ifadelerinin ardından istifa etmelerinden 5 ay sonra, Temsilciler Meclisi Çarşamba günü ülkenin en liberal bölgelerinden okul yöneticilerini Kongre’de savunmaya çağırdı. New York City, California ve Berkeley’den gelen okul müdürleri ve yöneticiler artan antisemitizmi kabul ederek protestoculara karşı daha sert önlemler alacaklarını ifade ettiler.
Amerika’daki siyasi partilerin bu tutumunun en büyük sebebi AIPAC gibi güçlü İsrail yanlısı lobi grupları olarak görülüyor. AIPAC, 15 Cumhuriyetçi yasama üyesinin yakın zamanda kabul edilen 14 milyar dolarlık İsrail’e acil yardım tasarısına oy vermeyi reddetmelerinin ardından, bu üyelerin yeniden seçim kampanyaları için fon sağlamayacağını duyurmuştu. Yaklaşan seçimler ile beraber, protestoların Demokrat Parti’nin iktidarının sonunu getireceği iddiaları giderek yaygınlık kazanıyor. Cumhuriyetçi Parti’nin bu krizden ne ölçüde istifade edebileceği, yeni yasa tasarıları, meclis oturumları ve Başkan Biden’a yönelik artan tenkitler neticesinde, seçmen kitlesini ve İsrail yanlısı grupların finansal desteğini eski Başkan Trump’ın saflarına çekip çekmeyeceği Kasım seçimlerinde netlik kazanacak.