Uzay Yarışı: 50 Yıl Sonra Ay’a İkinci Yolculuk
NASA bu hafta Ay’a geri dönüş için en büyük adımlardan birini atmayı planlıyordu. NASA Artemis programı ile Ay’a gitmek ve nihai Mars misyonları için de tecrübe biriktirmek istiyor. Henüz keşfedilmemiş Ay’ın güney kutbuna ve sonunda Mars’a gitmeyi amaçlayan Artemis programı aracılığıyla astronotlar şimdiye kadarki uzay keşif sınırlarını zorlayacak uzun süreli derin uzay görevlerine gidecekler.
NASA yöneticisi Bill Nelson’ın açıklamalarına göre Ay’a dönüşün sebebi diğer gök cisimlerinde “yaşamayı, çalışmayı ve hayatta kalmayı öğrenmek.” Nelson uzun vadeli bir hedef koyuyor: “İnsanları uzayın düşmanca koşullarında nasıl hayatta tutarız bunu öğrenmek istiyoruz. Aydaki kaynakları kullanarak nasıl yaşamı sürdürebiliriz bunu anlamak istiyoruz çünkü artık üç günlük veya çeyrek millik değil, uzun yollar kat etmek istiyoruz. Milyonlarca mil uzakta aylarca sürecek yolculuklarla gidilebilecek hedeflere hazırlanıyoruz.”
Pazartesi günü yapılması planlanan Artemis uçuşu roketin dört motorundan birinde yaşanan sorun sebebiyle 3 Eylül Cumartesi gününe ertelendi. Önce opsiyonlarını değerlendireceklerini ve motorla ilgili verileri inceleyeceklerini söyleyen Artemis misyonu müdürü Mike Sarafin, daha sonra takipçilere Cumartesi günü uçuş hedeflediklerini söyledi. Kompleks hesaplamalar neticesinde Cumartesi günü saat 14.17 sonrası yeni bir uçuş penceresi olarak belirlendi.
Bilimsel olarak önemli bir gelişme olsa da birçok gözlemci Ay’a gidişin ABD ulusal çıkarları yararına olduğu üstünde duruyor. Zira teknik hedeflerin ötesinde Ay’a dönüşün gitgide kızışan uzay yarışı açısından jeopolitik bir bağlamı da var. Örneğin Çin gök taşlarını tespit edip Dünya’ya doğru gelenleri saptırmak için Ay’a bir tesis kurmayı hedefleyen programını duyurdu. Gözlemcilere göre böylesi bir silah, yeryüzünde de etkili olacaktır. Bununla birlikte Çin ve Rusya’nın açıkladığı 2027 yılına kadar ayda kalıcı ortak üs kurma planı da Amerikan uzay mücadelesini kamçıladı. Yapılan yorumlar 1960’larda Sovyetlerle yapılan uzay yarışındaki tartışmaları hatırlatırcasına savaşta “yüksek tepeyi ele geçirmenin” sağlayacağı avantaja odaklanmış durumda.
Tabii bütün bunlar Soğuk Savaş’ın tozlu raflarından indirilen argümanları da bir bir yeniden karşımıza getiriyor. Bazı analistlere göre Çin ve Rusya, “dünyadaki özgür toplumlar” için 1945’ten 1991’e kadar olan Soğuk Savaş döneminde Sovyetler Birliği tehdidiyle karşılaştırılabilir ve potansiyel olarak daha büyük bir tehdit yarattı. Bu yüzden Artemis programını ABD’nin Çin ve Rusya’nın agresif hegemonik amaçlarına bir tepki olarak da yorumlayanlar da var. Yine Soğuk Savaş’ta olduğu gibi insanların zihinlerini ve kalplerini kazanmak da bir hedef olarak sunuluyor. 1950’lerde ve 1960’larda dönemin Başkanları Dwight Eisenhower ve John F. Kennedy tarafından öne sürüldüğü gibi, uzay hakimiyeti, ve özellikle Ay’ın keşfi ve nihai yerleşimi, insanların tutumlarını şekillendirmede büyük bir psikolojik rol oynayacaktır.
ABD’nin uzay çalışmalarında gayretini artırmasının arka planını Nelson’ın geçen Temmuz söylediği şu sözlerden çıkarabiliriz: “Çin’in Ay’a inip ‘burası bizim’ demesi konusunda çok endişelenmeliyiz.” Bu yüzden yarışta sıradaki hedef Ay’ın güney kutbundaki buz bölgesi. Ancak 1967 yılında imzalanan ABD, Rusya ve Çin’in de taraf olduğu Dış Uzay Anlaşması’na göre gök cisimleri üzerinde egemenlik iddia edilemez. Böyle de olsa konunun askeri tarafı Çin’in yükselişinden endişelenenleri uzay konusunda gaza basma hususunda teşvik ediyor.