Washington, Arap Birliği’nin “Gazze Planını” Reddetti

Gazze’nin yeniden inşası için Arap ülkeleri tarafından hazırlanan kapsamlı planı reddeden Trump yönetimi, daha önce açıkladığı “Gazze’nin boşaltılması ve ABD denetimi altına alınması” fikrinde ısrar ettiğini gösterdi. Beyaz Saray’dan yapılan açıklamada, “sahadaki gerçekliklerle örtüşmediği ve Hamas’ın silahlı varlığını sürdürdüğü” gerekçesiyle Arap planının yetersiz bulunduğu belirtilirken Trump’ın Gazze’yi “Hamas’tan arındırılmış” bir şekilde küresel bir turizm ve yatırım merkezi olarak geliştirme fikrine bağlı kalınacağı kaydedildi. Trump yönetiminin bu yaklaşımı, iki devletli çözümün geleceğini zora sokacak ve bölgesel aktörlerin diplomaside uzlaşma çabalarını olumsuz etkileyebilecek bir hamle olarak değerlendiriliyor.
Trump’ın geçen ay önerdiği plan, Gazze Şeridi’ni bizzat ABD’nin kontrol altına almasını ve burada büyük ölçekli bir yeniden inşa projesi yürütülmesini içeriyordu. Gazze’yi “Ortadoğu’nun Riviera’sı” olarak yeniden tasarlayan Trump, Amerikan askerlerinin güvenliği sağlaması ve altyapının küresel yatırımcıların desteğiyle hızla yenilenmesi gerektiğini savunuyordu. Planı eleştiren uzmanlar ise Trump’ın önerisini Filistin sorunu için “yeni bir yaklaşım” olarak değil, aksine mevcut krizi derinleştiren bir hamle şeklinde yorumlamıştı.
Arap liderler, Kahire’de düzenlenen acil zirvede Trump’ın Gazze’yi devralma ve bölgede yaşayan iki milyondan fazla Filistinlinin yerinden edilmesi fikrine alternatif oluşturacak yeniden inşa planı üzerinde anlaştığını duyurdu. Mısır önderliğinde hazırlanan ve Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve Katar gibi finansal gücü yüksek Körfez ülkelerinin de desteklediği 53 milyar dolarlık planın üç aşamadan oluştuğu belirtildi. 112 sayfalık plan taslağına göre ilk etapta enkaz kaldırma ve insani yardım faaliyetlerine yoğunlaşılması, ikinci aşamada altyapının onarılması ve geçici konutların inşa edilmesi, son aşamada ise “Ortadoğu’nun Riviera’sı” benzeri bir turistik kalkınma projesiyle Gazze’nin ekonomik potansiyelinin açığa çıkarılması öngörülüyor.
Plan, savaşın sona ermesinin ardından Gazze’nin geçici olarak, herhangi bir siyasi gruba bağlı olmayan ve profesyonel Filistinli teknokratlardan oluşan bir komite tarafından yönetilmesini öneriyor. Komitenin Filistin Yönetimi’nin çatısı altında faaliyet göstereceği belirtiliyor. Altı ay sürmesi öngörülen bu model, Gazze’nin kademeli şekilde yeniden inşa edilmesi ve gerekli finansmanın hem Arap hem de uluslararası kaynaklardan sağlanması hedefini içeriyor. Arap Birliği, bu yaklaşımın Gazze ile Batı Şeria’yı tek çatı altında tutmayı amaçladığını ve uzun vadede iki devletli çözümü zayıflatmadan bölgenin toparlanmasını sağlayacağını vurgularken, Filistin yönetimi ve Hamas tarafından da kabul edilen plan aynı zamanda mevcut ateşkesin korunmasına verdiği destekle dikkat çekiyor.
Arap ülkeleri arasında planın nasıl uygulamaya konulacağına dair tam bir fikir birliği bulunmuyor. Planda bahsedilen “53 milyar dolarlık fon” her ne kadar Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve Katar gibi bölgesel güçlerden destek görse de bu ülkelerin Hamas sonrası dönemde Gazze’ye ne ölçüde müdahil olacakları net değil. Kimileri, finansman taahhüdünün siyasi ve askerî açıdan belirsiz bir projeye bağlanmasının riskleri olduğunu ifade ederken, bazı liderler ise “kalıcı barış” için bu bedelin ödenebileceğini savunuyor.
ABD ve İsrail, Arap teklifinin en büyük eksikliklerden biri olarak Hamas’ın silah bırakmasına dair net bir mekanizma bulunmamasını gösteriyor. Bazı Arap ülkeleri Hamas’ın tamamen silahsızlandırılması gerektiğini savunurken bazıları da kararın Filistinlilere bırakılması gerektiğine inanıyor. Hamas ise silahsızlanmayı kırmızı çizgi olarak görüyor. ABD ve İsrail, Hamas’ın siyaseten etkisizleştirilmesinin yanı sıra askerî gücünün de tasfiye edilmesini talep ediyor. Arap planı ise “sorunun kökeninin Filistinlilerin haklarından mahrum bırakılmasında yattığı, bu nedenle silahsızlanmanın ancak adil bir siyasi çözümle mümkün olabileceği” değerlendirmesinde bulunuyor.
Trump’ın Gazze yaklaşımının küresel ölçekte benimsediği agresif dış politika çizgisine uygun olduğu düşünülüyor. Kanada’dan Ukrayna’ya kadar farklı cephelerde de “alışılmışın dışında” öneriler getiren Trump’ın bunların çoğunu “müzakere taktiği” olarak uyguladığı öne sürülüyor. Bazı uzmanlar Trump’ın Gazze konusundaki ısrarını, Arap ülkelerini “daha kararlı ve radikal bir çözüm için masaya zorlamak” şeklinde yorumlarken diğerleri Trump yönetiminin Filistin nüfusunun Gazze’den çıkarılmasını ciddiyetle istediğini ve kentteki uluslararası hukuka dayalı mevcut statükoyu tamamen değiştirme niyetinde olduğunu savunuyor.
Trump yönetiminden yapılan açıklamalarda, Gazze’nin “yaşanamaz durumda olduğu” ve “en mantıklı yolun bölgeyi boşaltıp yeniden inşa etmekten geçtiği” belirtiliyor. BM kararları Gazze halkının yerinden edilmesini, “uluslararası hukukun ihlali” ve “insanlığa karşı suç” olarak tanımlıyor. Trump’ın planının, fiilen bir “zorla yerinden etme” politikası olduğuna dikkat çeken hukukçular bunun “etnik temizlik” anlamına geldiğinin altını çiziyor. Ayrıca, Mısır ve Ürdün gibi komşu ülkeler kendi sınırlarında büyük bir Filistinli mülteci dalgasının yaratacağı sıkıntıları üstlenmek istemediklerini açıklamıştı. Bu devletler, topraklarında yeni mülteci kampları kurulmasına yol açacak öneriler yerine Gazze’yi yeniden inşa edecek uluslararası girişimleri tercih ediyor.
Arap ülkelerinin Gazze’ye dair kendi çözüm önerisini masaya koyması, Trump yönetiminin “tek taraflı” yaklaşımına karşı uluslararası bir alternatif yaratma amacı güdüyor. Trump yönetiminin Arap planını reddetmesinin, Ortadoğu’da yeni kırılma hatları oluşturabileceği belirtiliyor. Ateşkes sürecinin kırılgan olması ve Hamas-İsrail geriliminin her an yeniden tırmanma ihtimali endişe yaratıyor. Kapsamlı bir yeniden inşa süreci olmaksızın, Gazze’deki insani durumun daha da kötüye gideceği öngörülüyor. Mevcut şartlarda “Filistinlileri Gazze’den çıkarmak” fikrinin gerçekleşme şansının zayıf olduğu, ancak gündemi meşgul etmeye devam edeceği tahmin ediliyor.
Trump’ın Gazze’nin geleceğine dair önerdiği planda ısrarcı olması Arap dünyasının hazırladığı yeniden inşa planının uygulamaya konmasını zora sokuyor. Beyaz Saray’ın bu teklifi reddetmesinin iki devletli çözümün zaten zorda olduğu bir dönemde Filistin sorununu iyice çıkmaza sürükleyeceği düşünülüyor. Mevcut çatışma ortamı ve güç dengeleri hesaba katıldığında, Filistin halkının Gazze’de kalması esasına dayanan projelerin başarı şansı da düşürüyor. Uzmanlar nihai anlaşmanın şekillenmesi için Hamas’ın silahları bırakma meselesi, Filistin Yönetimi’nin yetkinliği ve İsrail’in tam olarak neyi hedeflediği gibi kritik soruların çözülmesi gerektiğine vurgu yaparken, siyasi gözlemciler bu gelişmelerin Filistin topraklarında çok daha kapsamlı bir insani krize yol açabileceği uyarısında bulunuyor.