ABD-Çin Ticaret Savaşında Gündem Nadir Elementler
Başkan Donald Trump, Çin’in nadir toprak elementleri ihracatına getirdiği kısıtlamalara misilleme olarak, Çin mallarına uygulanan gümrük vergileri üzerine ek olarak yüzde 100’lük yeni bir tarife konulacağını ilan etti. 1 Kasım’da yürürlüğe girecek bu karar, toplam tarifeleri yaklaşık yüzde 140’a taşıyarak ABD-Çin ticaret savaşını yeniden alevlendirdi. Bu kritik hamle, yalnızca iki ülke arasındaki ekonomik ilişkileri değil, küresel tedarik zincirlerini ve ileri teknoloji üretimini de tehdit ediyor. Washington tarafında kritik yazılımlar için de ek ihracat kontrolleri gündeme gelirken, Pekin’in yeni lisans rejimi ve misilleme adımları, yıl sonuna kadar müzakere alanını daraltan bir belirsizlik yaratıyor.
Çin, 9 Ekim’de “nadir toprak” minerallerinin ve bunlarla ilgili teknolojilerin ihracatına yeni kurallar getirdi. Artık ürün içinde az miktarda bile Çin menşeli nadir element varsa, o ürünün yurt dışına satışı için Pekin’den lisans alınması gerekiyor. Madencilikten ayrıştırmaya, mıknatıs üretiminden geri dönüşüme kadar pek çok aşama devlet iznine bağlandı. Çin bu adımı “ulusal güvenlik” gerekçesiyle savunuyor.
Bu düzenleme, ABD’nin bazı yarı iletken ve teknoloji kısıtlamalarına verilen bir karşılık olarak görülüyor ve tedarik zincirlerinde belirsizlik yaratıyor. Lisans süreçleri ve kapsamın genişliğinin, ABD başta olmak üzere üreticiler için maliyeti ve teslimat sürelerini artıracağı belirtiliyor. Yeni düzenleme, bahardaki tarife ateşkesi sonrasında tırmanan gerilimi daha da artırırken, Washington’un tarifeleri sertleştirme ihtimalini güçlendiriyor. Bu durum, ABD ve müttefiklerinde stok yapma, tedarik çeşitlendirme ve yerli işleme kapasitesini hızlandırma yönünde baskı yaratırken, kısa vadede maliyet ve teslimat sürelerinde oynaklığı artırıyor. Orta vadede ise ABD ve müttefiklerinde nadir toprak işleme kapasitesini çeşitlendirme ve Çin içerikli girdilere bağımlılığı azaltma çabalarının hızlanması bekleniyor.
2025 baharında varılan kısmi ateşkes, tarafların tarifeleri düşürmesiyle kısa süreli bir rahatlama yaratmıştı. Ancak Çin’in 9 Ekim’de nadir toprak elementlerinin ihracatına yönelik yeni kontrolleri devreye sokması, bu kırılgan dengenin bozulmasına neden oldu. Nadir elementler, yarı iletkenlerden elektrikli araçlara, cep telefonlarından askeri donanıma kadar birçok stratejik üründe kullanılıyor. Çin’in küresel üretimdeki payı yüzde 80’i aşarken, ABD bu bağımlılığı “ekonomik rehin alma” olarak tanımlıyor.
Trump, Çin’in hamlesini “uluslararası ticarette görülmemiş bir saldırganlık” olarak niteledi. Yürürlüğe girecek yeni tarifelerin yanı sıra “kritik yazılımlar” için ihracat kısıtlamalarının devreye alınacağı belirtiliyor. Beyaz Saray, önlemleri “milli güvenlik” gerekçesiyle savunurken ekonomistler maliyetlerin hızla nihai fiyatlara yansıyacağı ve bunun hem ABD tüketicisini hem de üreticisini vuracağı konusunda uyarıyor. Hukuki cephede ise yetki sınırlarına ilişkin itirazlar ve muhtemel yargı denetimi gündemde kalırken, karşı misilleme ihtimali müzakere penceresini daraltarak yıl sonuna kadar belirsizliği yükseltiyor.
Trump için bu krizin sadece ekonomik değil, politik bir araç olduğu belirtiliyor. 2026 ara seçimleri öncesi “sert lider” imajını pekiştirmeye çalışan Trump, destekçilerini konsolide etmeye çalışıyor. Fiyat artışları ve tedarik aksamalarının orta sınıfta memnuniyetsizlik doğurduğu; daha geniş seçmen kesimlerinde temkinli bir bekleyişin oluştuğu ifade ediliyor. Bu ortamda yönetimin, korumacılığı sürdürürken enflasyon baskısını sınırlamaya dönük bir denge arayışında olduğu ve pazarlık masasındaki sert tutumu korurken kademeli geri adım seçeneğini tamamen kapatmadığı belirtiliyor.
Washington, Pekin’in nadir topraklar üzerindeki tekelini siyasi baskı aracı olarak kullanması kabul edilemez bir tehdit olarak görüyor. Hazine Bakanı Bessent, Çin’in yeni kısıtlamalarını “küresel tedarik zincirini kontrol altına alma girişimi” olarak tanımladı. Bessent, “Eğer Çin güvenilmez bir partner olmak istiyorsa, dünya ondan kopacaktır,” diyerek sert bir mesaj verdi. Ticaret Temsilcisi Greer ise Çin’in geniş kapsamlı bir kontrol sistemi gerektiren yeni düzenlemelerinin gerçekçi olmadığını vurgulayarak uygulanabilir olmadığını savundu. Müzakere kapısını tamamen kapanmadığını belirten yetkililer, Trump’ın 1 Kasım tarifelerine kadar olan sürede, Pekin’in geri adım atması için diplomatik bir “pencere” açık tuttuğunu kaydetti.
Trump’ın hamlesine yanıt veren Pekin yönetimi ise Washington’u nadir toprak ihracatına yönelik Pekin’in kontrolleri konusunda “panik yaratmakla” suçladı. “Tarife savaşı istemiyoruz ama korkmuyoruz” açıklamasında bulunan Çin Ticaret Bakanlığı misilleme hazırlığında olduğunu ilan etti. İlk adım olarak ABD bandıralı gemilere liman ücretleri getirildi. Lojistik maliyetleri artıracak olan bu adımın ABD ihracatçılarını hedef aldığı belirtiliyor. Çin, nadir toprak kısıtlamalarının ABD’nin “ayrımcı” yarı iletken yasaklarına karşılık olduğunu savunuyor. Çinli yetkililer de Trump’ı “ekonomik şantajla” suçlarken, bu krizin sadece ticari değil jeopolitik bir rekabetin yansıması olduğunu belirtiyor.
Avrupa ve Asya’daki müttefikler de iki ülke arasındaki gerilimi endişeyle izliyor. ABD ile Çin arasındaki rekabetin, yalnızca fiyatları ve tedarik sistemini değil, dünyadaki güç dengesini de etkileyeceği belirtiliyor. Washington’un daha sert bir çizgi izlediği, Pekin’in de elindeki imkânları karşılık vermek için kullandığına dikkat çekilirken böyle bir ortamda ülkelerin farklı kamplara ayrılma eğilimi gösterdiği, bazılarının ise iki tarafla da ilişkileri sürdürmeye çalıştığı gözleniyor. Bazı devletlerin yatırımı çekmek için dikkatli adımlar attığı; enerji, maden ve teknolojiye erişimin yeni bir rekabet alanı hâline geldiği ifade edilirken belirsizliğin arttığı ve uzun süreli bir ayrışmanın kalıcı olabileceği tahminleri yapılıyor.
ABD ile Çin arasındaki ticaret gerilimi ekonomik bir rekabetten ziyade küresel güç mücadelesinin bir yansıması olarak görünüyor. Tarafların karşılıklı yaptırımları ve kısıtlamaları, teknoloji ve enerji tedarik zincirlerinde kalıcı bir dönüşümü tetikliyor. Trump yönetimi için bu süreç hem iç politik güç gösterisinin hem de stratejik bağımsızlık arayışının aracı olurken, Çin tarafı ekonomik egemenlik vurgusuyla direnç göstermeye devam ediyor. Küresel ölçekte belirsizlikler artarken ülkeler arasında yeni ittifaklar, alternatif tedarik ağları ve bölgesel işbirlikleri gündeme geliyor.