Muhafazakârlar Arasında Gerilim
ABD’deki muhafazakâr gençlik hareketinin önde gelen yapılarından Turning Point USA (TPUSA), kurucusu Charlie Kirk’ün ölümünün ardından ilk ulusal ölçekli konferansını Arizona’da düzenledi. Dört gün süren etkinlik, muhafazakâr hareket içerisindeki fikir ayrılıklarını ve ideolojik çatışmaları gözler önüne serdi. Özellikle Cumhuriyetçi Parti içindeki MAGA (Make America Great Again) ve “America First” çizgileri arasında artan gerilim dikkat çekti. Tartışmalar yalnızca göç, ifade özgürlüğü ve medya stratejileri gibi konularla sınırlı kalmadı. İsrail’e destek, ırkçılık suçlamaları ve Amerikan kimliği gibi temel ideolojik meseleler üzerinden daha da derinleşti. Konferansa çok sayıda aşırı sağ ve muhafazakâr Cumhuriyetçiyi temsil eden isim katılırken, 2028 başkanlık seçimleri için Cumhuriyetçi Parti’nin adaylığı konusunda JD Vance’in öne çıkarılması da dikkat çekti.
Turning Point USA, 2012 yılında Charlie Kirk tarafından kurulan ve genç muhafazakârları örgütleyen bir sivil toplum kuruluşu olarak faaliyet gösteriyor. Üniversite ve liselerde geniş bir ağ kuran bu organizasyonun, ulusal ölçekte küçümsenmeyecek bir kitlesi bulunuyor. Charlie Kirk’ün Eylül ayında bir etkinlik sırasında uğradığı saldırı sonucu hayatını kaybetmesinin ardından, eşi Erika Kirk organizasyonun yönetimini devraldı. TPUSA’nın her yıl düzenlediği AmericaFest konferansı ise, genç aktivistleri, siyasetçileri ve muhafazakâr medya figürlerini bir araya getiren önemli bir siyasi ve kültürel buluşma olarak öne çıkıyor. Her ne kadar bir gençlik hareketi olarak görülse de, TPUSA son dönemde Cumhuriyetçi Parti içinde aday belirleme süreçlerinde oynadığı rol ve yerel seçimlerde desteklediği isimlerle dikkat çekiyor. Parti içindeki genç seçmenlere ulaşmadaki etkisiyle ciddiye alınan bu hareketin, Charlie Kirk’ün ölümünün ardından gücünü ne ölçüde sürdürebileceği ise belirsizliğini koruyor.
Bu yılki etkinlik, anma atmosferinden çok, MAGA hareketi içindeki sert tartışmalara sahne oldu. Konferans, çok sayıda tanınmış muhafazakâr siyasetçi, gazeteci ve medya figürünün katılımıyla gerçekleşti. Öne çıkan katılımcılar arasında muhafazakâr gazeteciler ve yorumcular Ben Shapiro, Tucker Carlson ve Megyn Kelly’nin yanı sıra ABD Başkan Yardımcısı JD Vance, 2024 seçimlerinde başkan adayı olan Vivek Ramaswamy ve eski Trump danışmanı Steve Bannon da yer aldı. Konferans boyunca muhafazakârlar arasında özellikle antisemitizm, komplo teorileri ve ifade özgürlüğü konularında keskin fikir ayrılıkları yaşandı. Etkinliğin açılış konuşmasını Erika Kirk yaparken, hemen ardından sahneye çıkan muhafazakâr yorumcu Ben Shapiro, Tucker Carlson, Candace Owens, Megyn Kelly ve Steve Bannon gibi isimleri “sahtekâr” ve “çıkarcı” olmakla suçladı. Shapiro, bu kişileri antisemitik söylemleri meşrulaştırmakla itham etti ve muhafazakâr hareketin bu tür eğilimlerle içten içe aşındığını öne sürdü.
Carlson, Shapiro’nun eleştirilerini bir “sansür girişimi” olarak nitelendirdi. İsrail’e verilen destek de konferansta yeniden bir çatışma alanına dönüştü. Shapiro, İsrail’i güçlü biçimde savunurken, Steve Bannon ABD’nin başka bir ülkenin çıkarları uğruna savaşa sürüklenmemesi gerektiğini vurguladı. Carlson ise Gazze’deki sivil ölümleri üzerinden İsrail’in askeri operasyonlarını eleştirdi. Bu açıklamalar, muhafazakâr hareket içinde İsrail’e yönelik koşulsuz desteğin artık sorgulanmaya başlandığını da ortaya koyuyor.
Konferansta Amerikan vatandaşlığı ve ulusal kimlik tartışmaları da öne çıktı. Vivek Ramaswamy, “Amerikalı olmak soyla değil, değerlere bağlılıktır” diyerek kapsayıcı bir kimlik anlayışı sundu. Buna karşılık Başkan Yardımcısı JD Vance, “Amerika sadece bir fikir değil, ortak bir tarihe sahip bir millettir” sözleriyle kültürel homojenliği vurguladı. Vance, aynı zamanda çeşitlilik ve kapsayıcılık politikalarının terk edilmesi gerektiğini savunarak ABD’nin Hristiyan bir ulus olduğunu ileri sürdü.
Etkinlik boyunca JD Vance’in ismi, Trump sonrası dönemde Cumhuriyetçi Parti’nin muhtemel lideri olarak sıkça anıldı. Turning Point CEO’su Erika Kirk, Vance’i “48. başkan” olarak görmek istediklerini açıkça ifade etti. Trump da geçmişte Vance’in kendi halefi olabileceğini dile getirmişti. Ancak konferansta öne çıkan fikir ayrılıkları ve iç çatışmalar, Vance’in bu yolda kolay bir ilerleme sağlayamayacağını gösteriyor. Kapanış konuşmasında Vance, hareket içindeki fikir çeşitliliğine dikkat çekerek “zengin ya da fakir, genç ya da yaşlı herkesin muhafazakâr harekette bir yeri vardır” dedi. Ancak aynı konuşmada, çeşitlilik ve kapsayıcılık politikalarının terk edilmesinden gurur duyduklarını vurgulayarak, beyaz kimliği savunan mesajıyla salondan büyük alkış aldı.
Son kamuoyu araştırmaları, 2028 başkanlık yarışı için Başkan Yardımcısı JD Vance’in isminin öne çıktığını gösteriyor. Trump’ın oğlu Donald Trump Jr. ile Dışişleri Bakanı Marco Rubio da adı sıkça anılan diğer güçlü figürler arasında yer alıyor. Buna ek olarak, 2024 seçimlerinde Trump’a karşı ön seçimlerde yarışan Florida Valisi Ron DeSantis ve Nikki Haley de potansiyel adaylar olarak yeniden gündeme geliyor. 2028 seçimlerine yönelik olarak Başkan Trump’ın üçüncü dönem adaylığına ilişkin son aylarda yaptığı açıklamalar kamuoyunda tepkiyle karşılanmıştı. Ancak ABD Anayasası’na göre bir kişinin iki dönemden fazla başkanlık yapması açık biçimde yasak. Trump’ın bu engeli aşabilmesi teorik olarak anayasa değişikliği ya da başkan yardımcılığı üzerinden geçici bir görev devri gibi bazı yollarla mümkün görünse de bu senaryoların hem hukuki hem de siyasi açıdan hayata geçirilmesi neredeyse imkânsız kabul ediliyor. Konferans boyunca 2026 ara seçimleri bağlamında TPUSA hareketine yakın siyasetçilerin özellikle ön plana çıkarıldı. Arizona valiliği için Trump’ın desteklediği aday yerine farklı bir ismin açık biçimde desteklenmesi ise Cumhuriyetçi Parti içindeki güç dengelerinde yaşanan kırılmalara işaret eden önemli bir gelişme olarak değerlendiriliyor.
2026 seçimlerine yaklaşırken Cumhuriyetçi Parti içerisindeki bu ayrışmaların seçmen üzerindeki etkisini net biçimde ölçmek henüz mümkün değil. Trump’ın partideki baskın liderliği, birçok tartışmanın tek bir figürde odaklanmasına neden olarak bu iç gerilimlerin derinleşmesini bir ölçüde engelliyor. Ancak 2028 seçimlerinde Trump’ın anayasal sınırlar gereği aday olamayacağı gerçeği göz önüne alındığında, parti içi rekabetin daha belirgin ve sert bir hal alması muhtemel. Bu açıdan bakıldığında, Arizona’da düzenlenen AmericaFest konferansı, sadece bir anma etkinliği olmanın ötesinde, Cumhuriyetçi Parti’de, Trump sonrası döneme ilişkin liderlik mücadelesinin fiilen başladığını gösteren sembolik bir dönüm noktası olarak da değerlendirilebilir. Bu süreçte TPUSA gibi tabanı genç ve radikal eğilimlere daha açık yapılar, partinin ideolojik rotasını belirlemede her zamankinden daha etkili olabilir.









