Afgan ve Somalili Göçmenler Hedefte
Geçtiğimiz hafta başkent Washington DC’de iki Ulusal Muhafız askerine yönelik düzenlenen silahlı saldırının ardından, göçmenlik politikaları yeniden ABD kamuoyunun gündemine oturdu. Saldırganın, 2021 yılında Biden yönetiminin Afganistan tahliye operasyonu kapsamında Amerika’ya geldiğinin tespit edilmesi, göç politikaları bağlamında Trump ve Cumhuriyetçiler için önemli bir tartışma alanı yarattı. Saldırının ardından, Trump yönetimi Afganların iltica başvurularını durdurduğunu açıklarken, vatandaşlık sürecinde yer alan birçok kişinin dosyalarının yeniden gözden geçirileceğini belirtti.Trump yönetiminin saldırı sonrası Amerika içinde özel koruma statüsüne sahip göçmenleri hedef alması ise birçok çevrede tepkiyle karşılandı. Özellikle Minnesota’daki Somalili göçmen grubunu hedef gösteren Trump, Demokratların yoğun olduğu bölgelerde göçmenleri sınır dışı etmek üzere operasyonlar düzenledi. 2026 ara seçimlerine doğru yaklaşırken Trump, göç politikaları üzerinden Demokratları hedef alan stratejisi bağlamında daha radikal adımlar atabilir.
2 askere yönelik saldırının ardından Trump, sosyal medya platformunda yaptığı açıklamada, “Tüm Üçüncü Dünya ülkelerinden gelen göçmenliği kalıcı olarak durduracağım. Biden döneminde ülkeye yasa dışı yollarla alınan milyonlarca kişiyi sınır dışı edeceğiz” ifadelerini kullandı. Ancak “Üçüncü Dünya ülkeleri” ifadesinin hangi ülkeleri kapsadığına dair herhangi bir açıklama yapılmadı. Trump ayrıca, “ABD’ye katkı sunmayan, ülkeyi sevmeyen” tüm göçmenlerin sınır dışı edileceğini belirtti. Buna ek olarak, vatandaş olmayanlara yönelik tüm sosyal yardım ve devlet desteklerinin kesileceğini, “Batı medeniyetine uygun olmayan” kişilerin ülkeden çıkarılacağını dile getirdi. Bu açıklamalar, hem kamuoyunda hem de göçmen hakları savunucuları arasında geniş yankı uyandırdı.
ABD Göçmenlik ve Vatandaşlık Hizmetleri (USCIS) de hemen saldırının ardından Afganistan uyruklu kişilerle ilgili tüm göçmenlik başvurularının süresiz olarak askıya alındığını duyurdu. USCIS Direktörü Joseph Edlow, başkanın talimatıyla “tüm ülkelerden gelen yabancıların Green Card başvurularının titizlikle yeniden inceleneceğini” ve ulusal güvenliğin bu süreçte temel öncelik olacağını belirtti. Trump yönetimi geçtiğimiz aylarda da 19 ülkenin vatandaşlarına yönelik tam ya da kısmi seyahat yasağı getirmişti. Tam yasak uygulanan ülkeler arasında Afganistan, İran, Libya, Yemen, Myanmar ve Sudan gibi ülkeler bulunuyor. Bu ülke vatandaşları için vize başvuruları tamamen durdurulurken, bazı ülkeler için yalnızca göçmen vizelerinin askıya alındığı görülmüştü.
Trump bu noktada yalnızca Afganistan’ı değil, birçok ülkeyi hedef aldı. En çok tartışılan gruplardan biri ise Somali kökenli göçmenler oldu. Trump, bu hafta kabine toplantısı sonrasında yaptığı açıklamalarda Somali göçmenlerini “çöp” olarak nitelendirdi ve “ülkeye hiçbir katkı sağlamadıklarını, sadece yardım aldıklarını” iddia etti. Bu açıklamalar, ABD kamuoyunda büyük tepki toplarken, Başkan’ın herhangi bir somut kanıt sunmaması dikkat çekti. Bu söylemlerin hemen ardından federal makamlar, Minnesota’daki Somali mahallelerine yönelik geniş kapsamlı bir ICE (Göçmenlik ve Gümrük Muhafaza Dairesi) operasyonu hazırlığında olduklarını duyurdu. Minneapolis–St. Paul bölgesinde yürütülmesi planlanan bu operasyonda en az 100 ICE ajanının sahaya çıkacağı ve belgeleri eksik olan göçmenlerin sınır dışı edilmek üzere gözaltına alınacağı bildirildi. Ayrıca hukuki statü edinme sürecinde olan Somalilerin de bu operasyondan etkilenebileceği yönünde uyarılar yapıldı.
Minnesota Valisi Tim Walz ve Minneapolis Belediye Başkanı Jacob Frey, bu operasyon planlarını sert bir dille eleştirdi. Walz, “Göçmenleri rastgele hedef almak bir çözüm değil” derken Frey, bunun Somali topluluğunu “terörize eden” bir hamle olduğunu vurguladı. Trump daha önce de Somali topluluğunu hedef almış; Kasım ayında Minnesota’daki 705 Somali’nin faydalandığı Geçici Koruma Statüsü’nü (TPS) iptal etmişti. Trump, uzun süredir Somali kökenli Kongre Üyesi Ilhan Omar’ı da hedef alıyor. Omar hakkında “berbat insan” ve “çöp” ifadelerini kullanan Trump, daha önce başörtüsüyle alay eden açıklamalarıyla da geniş çapta tepki toplamıştı. Omar ise Trump’ın “takıntılı” ve “ırkçı” bir tutum sergilediğini belirterek, “Bir topluluğu birkaç kişinin suçu üzerinden hedef almak adaletsizliktir” açıklamasında bulundu.
ABD’de yaklaşık 260.000 kişilik Somali diasporasının büyük bölümü Minnesota eyaletinde yaşıyor. Somali kökenli Amerikalılar, özellikle perakende ve gıda hizmetleri gibi sektörlerde çalışıyor. Eğitim düzeyleri diğer göçmen gruplara kıyasla daha düşük olsa da, iş gücüne katılım oranları oldukça yüksek. 2019 yılında Ilhan Omar’ın Kongre’ye seçilmesi, Somali kökenli topluluğun siyasette de etkin olmaya başladığını gösteriyor. Son olarak 4 Kasım’da düzenlenen belediye başkanlığı seçimlerinde Somali kökenli Omar Fateh’in mevcut belediye başkanı Jacob Frey’e yakın oy alarak yarışı ikinci sırada tamamlaması da bu siyasi yükselişi destekler nitelikte.
Trump yönetiminin bu politikaları yalnızca yeni göçmenleri değil, hâlihazırda ABD’de bulunan göçmenleri ve sonradan vatadaş olanları da etkileyebilir. Aile birleşimi, vize yenileme ve kalıcı oturum başvuruları gibi süreçler askıya alınabilir ya da gecikebilir. Tüm bu tartışmaların odağında yer alan bir diğer konu ise iki ülke vatandaşlığı oldu. Cumhuriyetçi Ohio senatörünün bu hafta çift vatandaşlık sahibi olanların tespit edilmesi ve gerekli durumlarda vatandaşlıktan çıkarılması gerektiğine yönelik sunduğu yasa tasarısı da tartışmayı derinleştirdi. An itibariyle böyle bir yasanın Kongre’den geçmesi beklenmiyor. Geçmesi halinde de mahkeme süreçlerine yasanın uygulanmasına engel olabilir.
Trump yönetiminin göçmen politikalarının merkezinde, Demokratların yoğun olduğu ve yerel kolluk kuvvetlerinin federal göçmenlik yetkilileriyle iş birliği yapmadığı bölgeler de yer alıyor. Bu bağlamda yönetim, son olarak New Orleans’ı hedef aldı. İç Güvenlik Bakanlığı, yeni bir operasyon kapsamında sınır devriye ajanlarının Çarşamba günü itibarıyla kentteki göçmen mahallelerine konuşlandırıldığını duyurdu. Bu operasyonun, daha önce Los Angeles, Chicago ve Charlotte gibi şehirlerde yürütülen benzer baskınların devamı olduğu belirtildi. Bakanlık, operasyonun amacının “şiddet suçlusu göçmenlerin yakalanması” olduğunu açıklasa da, önceki uygulamalar bu tür operasyonların çoğunlukla sabıkasız ancak belgesiz göçmenleri hedef aldığını gösteriyor. Trump yönetimi, New Orleans’ta daha önce suç işleyip serbest bırakılan göçmenlerin toplum güvenliğini tehdit ettiğini savunarak bu kişilerin hedef alındığını belirtti.
Trump yönetiminin son dönemde hız kazanan göçmen karşıtı politikaları, yalnızca güvenlik gerekçeleriyle değil, aynı zamanda 2026 seçimlerine yönelik siyasi bir stratejinin parçası olarak da okunmalıdır. Özellikle Afgan ve Somali kökenli göçmenleri hedef alan söylemler ve uygulamalar, yalnızca bireysel vakalara değil, tüm diasporalara yönelik toplu suçlama mantığını yansıtmaktadır. Demokratların yoğun olarak yaşadığı eyalet ve şehirlerde yapılan operasyonlar, federal yönetim ile yerel yönetimler arasındaki gerilimi artırmakta ve sivil-asker ilişkileriyle birlikte anayasal yetki tartışmalarını da gündeme taşımaktadır. Tüm bu gelişmeler, ABD’de göçmenlik sistemine duyulan güvenin zedelenmesine yol açarken, sosyal kutuplaşmayı da derinleştirebilir.