İsyan Yasası Gündemde

Trump yönetiminin göç ve sınır güvenliği bağlamında uygulamaya koyduğu politikalar, Amerikan kamuoyunda tartışılmaya devam ediyor. Trump yönetimi, göreve geldiği andan itibaren Göçmenlik ve Gümrük Muhafaza Birimi’ne (ICE) ek yetkiler tanıyarak, ülkede yasa dışı olarak bulunan göçmenlere yönelik kapsamlı bir sınır dışı politikası izledi ve çok sayıda sınır dışı işlemi gerçekleştirdi. Ancak bu politikalar, özellikle Demokratlar tarafından sert bir şekilde eleştirilirken birçok eyalette protesto gösterileri düzenleniyor. Geçtiğimiz aylarda Los Angeles’ta başlayan protesto dalgası, Trump yönetiminin Ulusal Muhafızları ülke genelinde konuşlandırması için bir gerekçeye dönüşmüştü. California’ya gönderilen muhafızlar kamuoyunda tartışmalara yol açarken, Trump’ın Demokratların çoğunlukta olduğu eyaletlere asker göndermeye devam etmesi ve bu süreçlere eyaletlerin karşı çıkması halinde “İsyan Yasası”nı devreye sokabileceğini belirtmesi, daha da derin tartışmaları beraberinde getirdi.
Ekim ayı başında, Portland’daki ICE binası önünde gerçekleşen protestoların ardından Trump, yine Ulusal Muhafızları devreye sokmak istedi. Göçmen karşıtı sınır dışı politikalarına karşı çıkan göstericilerle yaşanan çatışmalar sonrasında Trump, protestocuların isyan ettiğini belirtirken Oregon’un Demokrat Valisi Tina Kotek ulusal güvenliği tehdit edebilecek boyutta herhangi bir gelişmenin olmadığını savundu. Eyalet yetkililerinin açıklamalarına rağmen Trump yönetimi, Oregon’daki protestolara müdahale amacıyla 200 kişilik California Ulusal Muhafız birliğini görevlendirmeye çalıştı. Ancak federal hükümetin bu hamlesi yargı kararlarına takıldı. Trump tarafından atanan bölge hakimi, geçtiğimiz hafta mevcut şartlar altında ulusal muhafızların devreye sokulmasını, anayasaya uygun olmadığını belirterek engelledi. Oregon’dakine benzer bir tablo Chicago’da da yaşandı. Trump yönetimi, Teksas’tan 200 kişilik Ulusal Muhafız birliğini Chicago’ya gönderme kararı aldı, ancak bu karar da bir federal yargıç tarafından geçici olarak engellendi. Yönetim, mahkemenin kararına itiraz ederek konuyu temyiz mahkemesine taşıyacağını açıkladı.
Yargı süreci devam ederken tartışmalar, mahkemelerin başkanın Ulusal Muhafızları ne zaman ve nerede konuşlandırabileceğine ilişkin kararlarına ne ölçüde müdahale edebileceği sorusu etrafında şekilleniyor. Federal hükümet, bu yetkinin tamamen başkana ait olduğunu savunurken, eyalet yetkilileri, başkanın değerlendirmesinin gerçeklikten kopuk olması durumunda bu yetkinin sorgulanabileceğini ifade ediyor. Başkan Trump ise protestolar karşısında yerel yönetimlerin yeterli önlem almadığını savunarak federal müdahaleyi gerekli gördüğünü belirtiyor. Bu çerçevede, Chicago Belediye Başkanı ve Illinois Valisi için sert ifadeler kullanan Trump, Portland’daki protestocuları da “isyancılar” olarak tanımladı. Trump ayrıca, Illinois Valisi J.B. Pritzker ve Chicago Belediye Başkanı Brandon Johnson’ın ICE personelini koruyamadıkları gerekçesiyle hapse atılmaları gerektiğini öne sürdü. Her iki isim de, Chicago’ya Ulusal Muhafız gönderilmesine karşı açık tutum sergilemişti.
Demokrat Partili Pritzker ve Johnson, Trump yönetiminin göçmenlik politikalarına ve özellikle şehirlerde uygulanan ICE baskınlarına karşı çıkmalarıyla biliniyor. Chicago Belediye Başkanı Johnson, ICE memurlarının faaliyetlerini sınırlandırmak amacıyla şehirde güvenli bölgeler ilan eden bir kararname imzaladı. Bu adım, federal göçmenlik yetkililerinin şehir içinde serbestçe operasyon yürütmesini kısıtlamayı amaçlıyordu. Demokrat Parti’nin 2028 başkanlık adaylığı için de ismi geçen Vali Pritzker ise ICE müdahalesine karşılık göstericilerin korunması için eyalet emrindeki güvenlik güçlerini devreye sokmasıyla dikkat çekmişti. Pritzker ayrıca federal devletin asker konuşlandırmasını “anayasaya aykırı bir müdahale” olarak değerlendirilen Trump’ın bu uygulamayı normalleştirmeye çalıştığını ve bu yaklaşımın, 2026 seçimleri öncesinde seçmenleri korkutmaya yönelik bir stratejinin parçası olduğunu ileri sürdü. Trump’ın politikalarına yönelik tepkiler yalnızca Demokratlardan gelmedi. Cumhuriyetçi Oklahoma Valisi Kevin Stitt, başka eyaletlerin emrinde olan Ulusal muhafızların farklı eyaletlere gönderilmesini eleştirirken bu uygulamanın eyaletler arasındaki gerilimi artırabileceğine dikkat çekti.
Öte yandan Trump’ın protestoları “isyan” olarak nitelemesi, 1807 tarihli İsyan Yasası’nı devreye sokma çabası olarak değerlendiriliyor. Bu yasa, ABD başkanına isyan veya iç karışıklık gibi durumlarda orduyu ya da Ulusal Muhafızları görevlendirme yetkisi tanıyor. Normal şartlarda Ulusal Muhafızlar eyalet valilerinin kontrolünde olsa da, yasa belirli koşullar altında başkana doğrudan müdahale hakkı veriyor. Başkan Trump da, göç karşıtı politikalarının uygulanmasında mahkemeler veya eyalet yönetimleri tarafından engellenmesi durumunda bu yasal yetkiyi kullanabileceğini dile getirdi.
Trump, Portland’daki gösterileri “isyan” olarak tanımlasa da, bu tanımı destekleyecek somut deliller kamuoyuyla paylaşılmadı. Gösterilerde ciddi boyuta ulaşacak olayların yaşanmaması da mevcut şartların isyan çatısı altında değerlendirilemeyeceğine işaret ediyor. Anayasaya göre İsyan Yasası, yalnızca mevcut hukuki mekanizmaların yetersiz kaldığı büyük çaplı iç karışıklık durumlarında devreye sokulabilir. Bu nedenle, Trump İsyan Yasası’nı devreye sokarsa, mahkemelerin hızlı bir şekilde kararı durdurması bekleniyor. İsyan Yasası bugüne kadar yaklaşık 30 kez kullanıldı. Son olarak, 1992 yılında Los Angeles’ta, siyah Amerikalı Rodney King’in polis şiddetine uğradığı görüntülerin ardından polislerin beraat etmesiyle patlak veren geniş çaplı şiddet olaylarına yanıt olarak, Cumhuriyetçi Başkan George H. W. Bush tarafından yürürlüğe koyulmuştu.
Trump, geçtiğimiz aylarda California ve Washington DC gibi bölgelerde de federal düzeyde müdahale amacıyla verilen bir başkanlık yetkisini kullanmıştı. Bu yetki, başkana eyalet valisinin onayı olmadan Ulusal Muhafızları görevlendirme olanağı tanıyor.. Ancak bu uygulama, bazı alt mahkemelerde hukuki tartışmalara yol açmış ve Anayasa Mahkemesi’ne taşınması gündeme gelmişti. California Valisi Gavin Newsom, bu yetkinin kullanımını “hukukun ve yetkinin ciddi bir suistimali” olarak tanımlamıştı.
Trump yönetiminin protestolara ve göçmen karşıtı politikalarına karşı gelişen tepkilere yanıt olarak federal düzeyde güvenlik güçlerini devreye sokma girişimleri, yalnızca siyasi ve idari düzlemde değil, aynı zamanda hukuki alanda da ciddi tartışmaları beraberinde getiriyor. İsyan Yasası gibi olağanüstü yetkilerin kullanımı ve başkanlık yetkileri kapsamındaki müdahaleler, federal otorite ile eyalet yönetimleri arasındaki yetki sınırlarını yeniden gündeme taşıyor. Bu gelişmeler, başkanlık yetkisinin sınırları konusundaki endişeleri artırırken, önümüzdeki dönemde federal mahkemelerin alacağı kararlar uzun vadede emsal teşkil edebilecek niteliğe sahip olan kritik kararlar olabilir.