• Publications
    • Books
    • Opinions
    • Analyses
    • Reports
  • Events
  • About
    • SETA DC
    • People
  • US-Türkiye Relations
  • Washington Gündemi
  • Contact
  • info@setadc.org
    202-223-9885
    1025 Connecticut Ave NW
    Suite 410
    Washington, DC 20036
  • Publications
    • Books
    • Opinions
    • Analyses
    • Reports
  • Events
  • About
    • SETA DC
    • People
  • US-Türkiye Relations
  • Washington Gündemi
  • Contact

Trump’ın Yeni Ulusal Güvenlik Stratejisi Yayımlandı

SETA Foundation Posted On December 12, 2025
0
3 Views


Trump yönetiminin yayımladığı 2025 Ulusal Güvenlik Stratejisi (NSS), Amerikan dış politikasında radikal bir değişime işaret ediyor. “Önce Amerika” yaklaşımını resmileştiren 33 sayfalık belge, liberal uluslararası düzeni sorgulamaya açarken ABD’nin uzun yıllardır sürdürdüğü küresel liderlik iddiasında da ısrarcı olunmayacağını ortaya koyuyor. Trump’ın “Amerika’yı tarihin en başarılı ulusu olarak korumak” hedefiyle belirlediği yeni strateji, ulusal egemenliğin güçlendirilmesi, Batı Yarımkürenin merkezî bir öncelik haline getirilmesi ve ekonomik bağımsızlığın güvenlik açısından kritik görülmesi gibi konuları temel alıyor. Bu yaklaşım ABD’nin dış politika önceliklerinde önemli bir yeniden düzenlemeye işaret ederken uluslararası güç dengelerinin orta vadede farklı bir yönde şekillenebileceğine dair güçlü sinyaller veriyor.

Trump yönetiminin yeni Ulusal Güvenlik Stratejisi, önceki iki yönetimin dış politikasını şekillendiren büyük güç rekabeti anlayışından ciddi biçimde uzaklaşıldığını gösteriyor. Trump’ın ilk dönemi ve Biden yönetimi, Çin’i uzun vadeli bir “ana meydan okuma”, Rusya’yı ise “acil tehdit” olarak tanımlıyordu. Yeni stratejide bu kavramlara hiç yer verilmezken daha yumuşak bir ton benimseniyor. Belge, Rusya ile ilişkilerin “yönetilmesi” ve Çin’le ekonomik dengenin yeniden kurulması gerektiğini savunarak, uluslararası ilişkilerde güçlü devletlerin etkisini “kaçınılmaz bir gerçek” olarak çerçeveliyor. Bu yaklaşım, ABD’nin artık küresel hâkimiyet iddiasını geri plana iterek bölgesel güç dengelerine ve nüfuz alanlarına daha açık bir politika izlediğini gösteriyor.

Yeni strateji, dış politikayı ideolojik hedeflerden arındırılmış, çıkar odaklı ve pragmatik bir zemine oturtarak “Önce Amerika” anlayışını kurumsallaştırıyor. Bu çerçevede kararlar artık demokrasi teşviki gibi değer temelli amaçlarla değil, doğrudan ABD’nin somut ulusal çıkarlarıyla ilişkilendiriliyor. Strateji, “esnek gerçekçilik” olarak tanımlanan ve ittifakları koşullu, pazarlığa açık ilişkiler olarak gören bir diplomasi anlayışını merkeze alırken aynı zamanda caydırıcılık kapasitesinin korunmasını temel kabul ederek savunma harcamalarının artırılmasını ve askerî yeteneklerin modernizasyonunu öncelikli görüyor.

Stratejide, ABD’nin uzun yıllar boyunca benimsediği liberal uluslararası düzenin korunmasına yönelik yaklaşımı kökten reddederek küresel liderliği artık bir yük olarak gördüğünü açıkça ortaya konuyor. Bush döneminin demokrasi ihracına dayalı müdahaleci çizgisi, Obama’nın dış politika önceliklerini Orta Doğu’dan Asya-Pasifik bölgesine kaydırma çabası ve Biden’ın “demokrasiler ile otokrasiler arasındaki mücadele” anlayışı, Trump yönetimi tarafından Amerikan çıkarlarını zayıflatan “küreselci projeler” olarak tanımlanıyor. Stratejiye göre uluslararası kurumlar ve transatlantik ittifaklar, ABD’nin hareket alanını kısıtlayan yapılar haline gelmiş durumda; bu nedenle NATO ve AB ancak somut katkı sundukları ölçüde değer taşıyor.

Yeni strateji, özellikle Avrupa ve NATO müttefiklerine yönelik sert eleştiriler getirerek ittifak ilişkilerinde yük paylaşımı ve karşılıklı sorumluluk gibi ilkeleri merkezî bir konuma yerleştiriyor. Müttefiklerin savunma harcamalarını GSYİH’nin %5’ine çıkarmaları gerektiğini savunan Lahey Taahhüdünü öne çıkaran stratejide, Avrupa’nın demografik zayıflama, göç ve aşırı düzenleme nedeniyle “kültürel gerileme” yaşadığı yönünde iddialı ifadeler kullanılıyor. ABD’nin artık güvenlik şemsiyesini koşulsuz biçimde sunmayacağını gösteren bu yaklaşım verilecek desteğin, müttefiklerin somut katkı sunmaları ve daha fazla stratejik sorumluluk üstlenmeleri şartına bağlandığını gösterirken transatlantik ilişkilerin daha pazarlıkçı ve çıkar odaklı olacağını işaret ediyor.

Strateji, askeri alanda da “seçici güç kullanımı” ilkesini merkeze alan daha sınırlı ve hedef odaklı bir yaklaşım benimsiyor. Bu çerçevede Washington, küresel ölçekte yayılmış geniş askeri angajmanlardan kademeli olarak uzaklaşmayı ve askeri kapasitesini Batı Yarıküreye odaklanacak şekilde yeniden düzenlemeyi planlıyor. Strateji, önemi azalan cephelerdeki varlığın azaltılmasını, bunun yerine anavatan güvenliğini tehdit eden bölgesel dinamiklere daha fazla kaynak ayrılmasını öngörüyor. Modernizasyon, caydırıcılık ve hızlı müdahale kabiliyetinin artırılması temel hedefler arasında yer alırken, ABD artık yalnızca doğrudan çıkarlarını ilgilendiren durumlarda güç kullanmayı tercih edeceğini açıkça ortaya koyuyor.

Yeni stratejideki en çarpıcı değişikliklerin başında dış politika odağının Asya-Pasifik ve Avrupa’dan Batı Yarıküresine kaydırılması gösteriliyor. Bu değişim, Washington’ın 19. yüzyıl Monroe Doktrini’ne benzer bir anlayışla Kuzey ve Güney Amerika’daki etki alanını yeniden güçlendirmeye yöneldiğini gösteriyor. Belgede “Trump Sonucu” şeklinde tanımlanan bu yaklaşım, kıtada askerî, ekonomik ve güvenlik angajmanlarının artırılmasını ve ABD hegemonyasının yeniden tesis edilmesini amaçlıyor. Bu minvalde ulusal güvenlik, küresel müdahalecilikten ziyade bölgesel hâkimiyetin güçlendirilmesi üzerinden tanımlanıyor ve ABD’nin siyasi önceliklerinin uzun vadeli olarak yeniden çerçevelenmesi gerektiğinin altını çiziyor. Bu tercih, ABD’nin küreselleşme dönemindeki evrensel liderlik iddiasından geri çekilerek bölgesel bir güç mimarisine yöneldiğini şeklinde yorumlanıyor.

Strateji belgesinde, Çin ile ilişkilere yönelik yaklaşımda ise askerî rekabetten ziyade ekonomik yeniden dengeleme hedefini öne çıkarılıyor. Belge, büyük güç rekabeti söylemini tamamen terk ederek Çin’i artık “ABD değerlerine meydan okuyan bir düşman” olarak değil, “yönetilmesi gereken önemli bir ekonomik aktör” olarak tanımlıyor. Yeni yaklaşımda Çin’e karşı daha sert ekonomik tedbirlerin alınması öngörülüyor. Tüm ülkelere uygulanan %10 genel tarife, Çin’e yönelik %60’a varan ek vergiler, tedarik zincirlerinin Amerika kıtasına kaydırılması ve yarı iletken, yapay zekâ, biyoteknoloji ve kuantum teknolojilerinde ABD standartlarının küreselleştirilmesi gibi adımlar bu stratejinin temelini oluşturuyor. Bu bağlamda Washington, Çin ile rekabeti askeri bir çatışma alanı olarak değil, sanayi politikaları ve ekonomik üstünlük üzerinden yürütülecek uzun vadeli bir mücadele olarak çerçeveliyor.

Strateji beldesinde Orta Doğu’nun Washington’ın dış politikasında birincil öncelik olmadığını vurgulanıyor. Raporda, bölgenin geçmişteki önemini belirleyen enerji üretimi ve yaygın çatışma dinamiklerinin artık geçerliliğini yitirdiği belirtiliyor. ABD’nin kendi enerji üretimini artırmasıyla birlikte, bölgeye yönelik tarihsel ilginin azalacağı ifade ediliyor. Ayrıca Gazze’deki ateşkes ve İran’ın nükleer programına yönelik saldırı gibi gelişmeler örnek gösterilerek, bölgedeki şiddetin azaldığı ve çatışmanın artık eskisi kadar büyük bir tehdit oluşturmadığı iddia ediliyor.

Trump yönetiminin 2025 Ulusal Güvenlik Stratejisi, ABD’nin küresel rolünü yeniden tanımlayan kapsamlı bir yön değişikliğini işaret ediyor. Belge, liberal uluslararası düzenin dayandığı normatif çerçeveyi reddederek ABD’yi daha sınırlı, bölgesel odaklı ve ekonomik gücünü önceleyen bir güvenlik mimarisine yöneltiyor. Bu yeni yaklaşım, ABD’nin küresel liderlikten bilinçli bir geri çekilişini, ulusal sınırlar ve Batı Yarıküreye odaklanılmasını ve askeri stratejilerin yerine ekonomik rekabetin ön plana çıkarılmasını kapsıyor. Stratejinin uzun vadede uluslararası düzeni nasıl şekillendireceği belirsiz olmakla birlikte, ABD’nin uluslararası ilişkilerde daha pazarlıkçı, daha seçici ve daha korumacı bir çizgiye yönelmesi öngörülüyor.

Post Views: 3



You may also like
Demokratlar 2026 Seçimlerine Doğru Güçleniyor
December 12, 2025
Warner Bros Satışı Siyasetin Gündeminde 
December 12, 2025
ABD’nin Barış Planı Transatlantik Ayrışmayı Derinleştiriyor
December 12, 2025
  • Recent

    • 0x491ed4a0
      December 10, 2025
    • 0xd0a2dcb1
      December 10, 2025
    • 0xf42bea84
      December 7, 2025
    • 0x17ace888
      December 7, 2025
    • 0xa8a4fc76
      December 5, 2025
    • The End of the American Century? Interdependence, Soft...
      June 9, 2025
    • Trump-Netanyahu Relationship Takes a Turn for the Worse
      May 30, 2025
    • Why Is Trump Bypassing Israel?
      May 30, 2025
    • Israel’s plan to involve the United States in the occupation...
      May 30, 2025
    • Private Roundtable With Turkish Deputy FM Nuh Yılmaz
      May 20, 2025

  • Washington Gündemi

    • Demokratlar 2026 Seçimlerine Doğru Güçleniyor
      December 12, 2025
    • Warner Bros Satışı Siyasetin Gündeminde 
      December 12, 2025
    • ABD’nin Barış Planı Transatlantik Ayrışmayı...
      December 12, 2025
    • Trump’ın Yeni Ulusal Güvenlik Stratejisi Yayımlandı
      December 12, 2025
    • Amerika’da Geçim Krizi Derinleşiyor
      December 6, 2025
    • Afgan ve Somalili Göçmenler Hedefte
      December 6, 2025
    • ABD, Venezuela’ya Baskıyı Artırıyor
      December 6, 2025
    • Witkoff ve Kushner, Moskova’da Putin’le Görüştü
      December 6, 2025
    • Başkentte Ulusal Muhafızlara Saldırı 
      November 28, 2025
    • Demokrat Senatöre İsyana Teşvik Suçlaması 
      November 28, 2025



Stay Updated


© Copyright 2018-2022 SETA Foundation at Washington DC
Press enter/return to begin your search