Washington Moskova Saldırısı Öncesi Rusya’yı Uyarmış
Amerikan istihbaratının Rus yetkililere Moskova’da düzenlenen ve 140’dan fazla kişinin hayatını kaybettiği terör saldırısından yaklaşık iki hafta önce radikal grupların Moskova’da bir eylem gerçekleştirme hazırlığı içinde olduklarına dair uyarıda bulunduğu açıklandı. Beyaz Saray, saldırıya ilişkin Rusya’nın yazılı olarak birden fazla kez uyarıldığı belirtilirken bunun tehdit istihbaratının paylaşılmasını zorunlu kılan uyarma görevi ilkesi gereğince yapıldığı kaydedildi. Saldırının sorumluluğunu IŞİD üstlenirken ABD’nin uyarılarını dikkate almadığı basına yansıyan Rus yönetimi ise saldırıdan Ukrayna’yı da sorumlu tutmaya devam ediyor.
Beyaz Saray Ulusal Güvenlik İletişim Danışmanı John Kirby, Moskova’daki terör saldırısının tek sorumlusunun IŞİD olduğunu kaydederek, ABD’nin Rus yetkilleri uyararak bu saldırıyı önlemeye çalıştığını kaydetti. Moskova’nın, saldırının arkasında Ukrayna veya ABD’nin olabileceğine yönelik iddialarının propaganda maksatlı olduğunu savunan Kirby, Rus yönetiminin olayı çarpıttığını belirterek, “ABD’nin 22 Mart’taki saldırıdan önce, Rus yetkililere, Moskova’daki toplu etkinlik ve konserlere yönelik terör tehdidine ilişkin açık ve detaylı bilgi iletmiştir” ifadelerini kullandı.
ABD’nin 7 Mart’ta prosedürlere uygun şekilde, söz konusu terör tehdidine ilişkin yazılı olarak güvenlik uyarı notunu ilettiğini aktaran Kirby, bir gün sonra da bölgede yaşayan Amerikan vatandaşlarına yönelik kamuya açık güvenlik uyarısı yaptıklarını vurguladı. Kirby, daha önce de benzer terör tehdidi değerlendirmelerini Rus yetkililere ilettiklerini ifade etti. Rusya’daki ABD Büyükelçiliği Mart ayı başlarında, “aşırılık yanlılarının Moskova’da konserler de dahil olmak üzere büyük toplantıları hedef alma planları olduğuna dair haberleri izlediğini” söylemiş ve ABD vatandaşlarına bu tür yerlerden uzak durmaları konusunda uyarıda bulunmuştu.
Moskova’ya yapılan uyarının yabancı hükümetleri potansiyel ölümcül tehditlere karşı uyarmak üzere ABD yönetimleri arasında uzun süredir uygulanan “uyarma görevi“ politikası doğrultusunda iletildiği belirtiliyor. Yetkililer, istihbaratın “eyleme geçirilebilir” olarak değerlendirildiğini ve Rus yetkililere bir saldırıyı hafifletmek için potansiyel olarak yeterli zaman sağladığını ifade ediyor. Uyarma görevi politikası uyarınca, ABD kaynakları yaklaşan bir saldırıya dair “inandırıcı ve spesifik” bilgi toplarsa, ABD vatandaşı olsun ya da olmasın, hedeflenen kurbanları uyarmak zorunda. ABD potansiyel terörist faaliyetlere ilişkin uyarıları rutin olarak müttefikleri ve ortaklarıyla paylaşıyor. Sivillere yönelik saldırılar gibi bazı durumlarda potansiyel düşmanların da uyarıldığı kaydediliyor.
Rusya Federal Güvenlik Servisi (FSB) Başkanı Alexander Bortnikov, Ukrayna’yı Crocus City Hall konser alanına yapılan saldırıyı Batı’nın yardımıyla düzenlemekle suçladı ve Kiev’in “militanları Ortadoğu’da eğittiğini” ileri sürdü. Bortnikov verdiği demeçte, “Eylemin radikal İslamcılar tarafından hazırlandığını düşünüyoruz, ancak elbette Batılı özel servisler de yardım etti,” diyerek ABD ve İngiltere’nin isimlerini saydı. “Ukrayna özel servislerinin de bu olayla doğrudan ilişkisi var” ifadelerini kullandı.
Başkan Putin, saldırıyı radikal gruplar gerçekleştirmiş olsa da saldırı emrini kimin verdiğini bilmek istediklerini ve “Ukrayna’nın yanıtlaması gereken çok soru olduğunu” savunurken Rusya Soruşturma Komitesi saldırganların Ukraynalı milliyetçilerle bağlantılı olduğuna ve Kiev’den para aldıklarına ilişkin delile ulaştıklarını iddia ediyor. Uzmanlar, Rus yetkililerin saldırıyı önleme konusundaki başarısızlığından dikkatleri başka yöne çekmek ve Ukrayna karşıtı söylemleri körüklemek amacını taşıdıklarına inanıyor.
Uzmanlar, katliamın boyutunun her zaman ulusal güvenlikte gösterdikleri başarıyla övünen Putin için derinden utanç verici olduğuna vurgu yapıyor. Rus istihbarat servislerinin saldırıyı önleyememiş olmasının yanı sıra, Putin’in de ABD’nin uyarılarını göz ardı ettiğine dikkat çekiyor. Rus devlet haber ajansı TASS, Putin’in ABD’nin olası bir terör saldırısına ilişkin uyarılarını, “düpedüz şantaj ve toplumumuzu sindirme ve istikrarsızlaştırma niyetini” andıran “provokatif” açıklamalar olarak nitelendirdiğini kaydetmişti.
Amerikan istihbaratından yetkililer, Kasım ayından bu yana IŞİD’in Afganistan ve çevresinde faaliyet gösteren bir kolu olan IŞİD-Horasan’ın Rusya’ya saldırmaya kararlı olduğuna dair sürekli bir istihbarat akışı olduğuna dikkat çekiyor. Uzmanlar, IŞİD-H’nin “Rusya’yı Müslümanlara düzenli olarak baskı uygulayan faaliyetlerin suç ortağı olarak gördüğünü” belirtiyor. Rusya 2015 yılında Suriye’deki iç savaşa Devlet Başkanı Beşar Esad’ı desteklemek için müdahil olmuş ve DEAŞ’a karşı mücadelede bulunmuştu.
IŞİD’in bölgedeki en aktif kollarından biri olan IŞİD-H’nin üye sayısının 2018’de zirveye ulaştıktan sonra Taliban ve ABD güçleri karşısında ağır kayıplar vererek düşüşe geçtiği kaydediliyor. Ancak ABD grubu tehdit olarak görmeye devam ediyor. ABD Merkez Kuvvetler Komutanı General Michael Kurilla 16 Mart’ta Kongre’ye verdiği ifadede IŞİD-H’nin Avrupa ve Asya’da “dış operasyonlar” yürütme kabiliyetini hızla geliştirdiğini söylemiş ve grubun Afganistan dışındaki ABD ve Batı unsurlarına “altı ay gibi kısa bir süre içinde saldırabilecekleri” öngörüsünde bulunmuştu.
Uzmanlar, “tüm Amerikan birliklerinin Afganistan’dan çekilmesi kararının IŞİD’in orada yeniden toparlanmasına ve diğer ülkelerde büyük çaplı saldırılar gerçekleştirmesine olanak sağladığını” dikkat çekerek, ABD’nin denizaşırı ülkelerde daha fazla askeri varlık göstermesinin gerekebileceğini ileri sürüyor. Pentagon da ABD’nin Irak ve Suriye’deki askeri varlığını sürdürmesinin ve güçlendirmesinin IŞİD’in yarattığı küresel tehdidi kontrol altına alma çabaları için elzem olduğunu ileri sürmüştü. Ulusal İstihbarat Direktörü Avril Haines de kısa süre önce bir Senato oturumunda yaptığı konuşmada IŞİD tehdidinin önemli bir terörle mücadele sorunu olmaya devam ettiğini dile getirmişti.