Biden Oğlunu Affetti
Başkan Biden, 1 Aralık’ta yayınladığı başkanlık kararnamesi ile geçtiğimiz aylarda federal vergi ve silah suçlarından suçlu bulunan oğlu Hunter Biden’ı affettiğini açıkladı. Af, Hunter Biden’ın bu davalardaki cezalarını ortadan kaldırırken, aynı zamanda potansiyel diğer suçlamaların da önüne geçiyor. Biden’ın daha önce kesin bir dille affa başvurmayacağını ifade etmesine rağmen görev süresinin son günlerinde böyle bir karar alması, Amerikan yargı sistemine zarar verdiği gerekçesiyle eleştirilere yol açtı. Seçimlerde başkanlığı ve Kongre’nin iki kanadını da Cumhuriyetçilere kaptırarak ağır bir yenilgi alan Demokratlar için bu af, Biden’ın siyasi mirası açısından kalıcı bir iz bırakabilir.
Hunter Biden, Haziran ayında Delaware federal mahkemesinde, uyuşturucu kullandığı dönemde yalan beyanla silah satın almak ve yasa dışı yollarla silah bulundurmak suçlarından jüri tarafından suçlu bulundu. Bu dava, bir ABD başkanının oğlunun ilk kez yargılanmasıyla dikkat çekerken, tanık ifadeleri Biden ailesinin mahrem detaylarını kamuoyunun gündemine taşıdı. Hunter Biden’ın 25 yıla kadar hapis cezası ile karşı karşıya olmasına rağmen kriminal kaydının olmaması nedeniyle şartlı tahliye veya denetimli serbestlik gibi daha hafif bir ceza alması bekleniyordu. Hunter Biden’ın yargılandığı ikinci dava olan vergi davası, daha ağır bir ceza getirme potansiyeline sahipti. Silah davasındaki mahkumiyetin vergi davasındaki cezayı da artırabileceği öngörülüyordu.
Biden, Beyaz Saray’dan yaptığı açıklamada, Hunter Biden’a yönelik dava sürecinin siyasi baskılardan etkilendiğini savunarak oğlunu affettiğini duyurdu. Göreve geldiği günden bu yana Adalet Bakanlığı’nın kararlarına müdahale etmeme ilkesini benimsediğini ifade eden Biden, Hunter Biden’ın suçlandığı türdeki davaların genellikle ceza yerine idari çözümle sonuçlandığını belirtti. Suçlamaların siyasi rakiplerinin yargı sürecini kullanarak baskı oluşturmasıyla ortaya çıktığını ve bunun adil bir yargılanma sürecini engellediğini savundu.
Oğlunun geçmişteki bağımlılık sorunlarına rağmen beş buçuk yıldır ayık kaldığını ve bu süreçte yoğun bir baskıya maruz kaldığını dile getiren Biden, Hunter Biden’ın hedef alınmasının adalet sistemine olan güveni zedelediğini söyledi. Bu durumun aslında kendisini ve ailesini yıpratmaya yönelik bir çaba olduğunu savunan Biden, kararını bir baba ve bir başkan olarak verdiğini ve artık gecikmenin anlamsız olduğunu düşündüğünü ifade etti. Ayrıca, bu affın siyasetin adalet sistemine müdahalesine karşı bir duruş olarak değerlendirilmesi gerektiğini belirtti.
ABD Federal Yargıcı Mark Scarsi, Hunter Biden’ın vergi kaçakçılığı davasını sonlandırırken Biden’ın affını eleştirerek anayasal sınırları aşmış olabileceğini ifade etti. Scarsi, suçlamaların Biden’ın Adalet Bakanlığı tarafından yürütüldüğünü ve Hunter Biden’ın siyasi bir hedef haline geldiği iddialarının yargı kararlarıyla çeliştiğini vurguladı. Ayrıca affın imzalandığı tarihten sonraki birkaç saatlik dilimi de kapsamasının henüz gerçekleşmemiş bir zaman dilimini içerebileceği ve af yetkisinin sınırlarını aşma riski taşıdığını belirtti. Ancak Scarsi, affı geçerli sayarak davayı sonlandırdığını açıkladı. Hunter Biden’ın silah davasına bakan Yargıç Maryellen Noreika da tüm davaların kapandığını duyurdu.
Kararın ardından Cumhuriyetçi çevrelerden yoğun eleştiriler geldi. Biden’ın oğlunu affetmeyeceğine dair verdiği sözden dönmesini eleştiren Temsilciler Meclisi Gözetim Komitesi Başkanı James Comer, Biden ailesinin “hesap vermekten kaçındığını” ifade etti. Eski Başkan Trump ise bu kararı “adaletin katledilmesi” olarak nitelendirdi. Biden’ın adalet sistemine yönelik eleştirileri, seçim sürecinde Demokratların savunduğu yargı bağımsızlığı argümanlarını zayıflatarak Trump’a güçlü bir söylem zemini sundu.
Seçim kampanyası döneminde, Biden oğlunun suçlu bulunması halinde başkanlık affından yararlanmayacağını ve cezasını çekeceğini belirterek Amerikan yargı sistemine duyduğu güveni ifade etmişti. Ancak affın ardından yaptığı açıklamada, Adalet Bakanlığı’na yönelik eleştirileri kendi yönetimine dönük önemli bir eleştiri olarak değerlendirildi. Bu eleştiri, Trump’ın seçim kampanyası sırasında hakkındaki davaların siyasi bir cadı avı olduğu söylemini güçlendirmiş ve Adalet Bakanlığı’nın tarafsız olmadığı suçlamalarına dolaylı bir destek sağlamış oldu.
Trump, Biden’ın oğluna yönelik af kararını kendi davaları için bir savunma aracı olarak kullanmaya çalıştı. Yargılandığı “sus payı” davasında Trump’ın avukatları, Biden’ın “seçici ve adaletsiz yargılama” gerekçesinin Trump’a karşı yürütülen davalarda da geçerli olduğunu öne sürdü. Mahkemeye sunulan dilekçede, davanın devam etmesinin “Biden’ın eleştirdiği türden siyasi bölünmelere yol açacağı” savunularak davanın düşürülmesi talep edildi. Ayrıca, Biden’ın “Yeter artık” ifadesine atıfta bulunarak bu davanın da adalet ve demokrasi adına sona erdirilmesi gerektiği vurgulandı.
Biden’ın oğlu Hunter Biden’a yönelik af kararı, Demokrat Parti içerisinde de tartışmalara neden oldu. Demokrat Parti’nin önde gelen isimleri Biden’ın af kararı ile ilgili açıklama yapmaktan kaçınırken bazı Demokratlar bu adımın Trump’a yönelik eleştirileri zayıflatacağı ve Demokrat Parti’nin adalet sistemine olan güveni yeniden inşa etme çabalarına zarar vereceği yönündeki endişelerini dile getirdi. Michigan Senatörü Gary Peters ve Wisconsin Senatörü Tammy Baldwin, Biden’ın kararını eleştirerek bu durumun parti için zorlayıcı bir durum oluşturduğunu belirttiler.
Colorado Valisi Jared Polis Biden’ın kararını “ailesini ülkenin önüne koymak” olarak nitelerken Colorado Senatörü Michael Bennet kararın adalet sistemine olan güveni zedelediğini ifade etti. Demokrat Ulusal Komite (DNC) başkanlığı için aday olan eski Maryland Valisi Martin O’Malley ise Biden’ın oğlunu koruma arzusunun anlaşılır olduğunu ifade ederken bazı parti üyeleri Trump’ın yargı sistemini kullanarak Biden’dan intikam alma girişimlerini göz önünde bulundurarak affı savundu. Biden’a en büyük destek ise daha önce başkanlık af yetkisini kardeşi için kullanan Bill Clinton’dan geldi. Eski Başkan Clinton, Hunter Biden’a verilen affı savunarak, Başkan Biden’ın oğlunun sıradan bir vatandaşa göre daha ağır bir muameleye maruz kaldığını belirtti.
Başkanlık af yetkisi, ABD Anayasasına göre merhamet ve adalet arasında bir denge sağlamayı amaçlasa da bu yetkinin kullanımı tarih boyunca tartışmalara yol açtı. Biden’ın oğluna yönelik af kararı bu tartışmalı örneklerden biri olarak değerlendiriliyor. George Washington’ın 1794’teki Whiskey İsyanı sonrası isyancılara verdiği af ve Andrew Johnson’ın İç Savaş sonrası Konfederasyon liderlerine yönelik kapsamlı afları gibi geçmişte alınan kararlar kamuoyunda yoğun eleştirilerle karşılanmıştı.
Benzer şekilde, George H.W. Bush’un İran-Kontra skandalına karışan yetkililere verdiği aflar ve Bill Clinton’ın üvey kardeşi Roger Clinton’a sağladığı af, siyasi bağlar ve etik endişeler nedeniyle büyük tepki çekmişti. Donald Trump da başkanlığının son döneminde çıkardığı aflarla tartışmaların odağında yer aldı. Trump, eski kampanya başkanı Paul Manafort, yakın müttefiki Roger Stone ve damadı Jared Kushner’in babası Charles Kushner gibi isimlere af çıkararak başkanlık yetkisini tartışmalı bir şekilde kullanmıştı.
Biden’ın seçim kampanyası sırasında oğlunu affetmeyeceğini defalarca vurgulamasına rağmen başkanlık görevinin son günlerinde böyle bir karar alması, hem kendi tutarlılığına gölge düşürdü hem de seçim yenilgisiyle sarsılan Demokrat Parti’ye yeni bir darbe oldu. Bu adım, Biden’ın adalet sistemine yönelik eleştirilerinin Trump ve Cumhuriyetçiler tarafından kendi davalarını savunmak için kullanılmasına zemin hazırlarken Demokratların yargı bağımsızlığı söylemini zayıflattı. Biden’ın Adalet Bakanlığı’na yönelik eleştirileri, Trump’ın potansiyel hamlelerine de zemin hazırlamış oldu.