Fed Faizleri Düşürdü
Amerikan Merkez Bankası (Fed), uzun süredir beklenen faiz indirimi kararını alarak politika faizini çeyrek puan düşürdü. Yeni oran %4 ila %4.25 aralığına çekildi. Aralık 2024’ten bu yana yapılan ilk faiz indirimi olması açısından karar, para politikası açısından önemli bir dönüm noktasına işaret ediyor. Kararın, Başkan Donald Trump’ın yoğun baskısı altında alınmış olması ise Fed’in kurumsal bağımsızlığına dair tartışmaları yeniden gündeme taşıdı. Ancak kararı yalnızca Trump’ın baskısıyla açıklamak eksik bir değerlendirme olur. Fed Başkanı Powell geçtiğimiz aylarda faiz indirimi sinyallerini vermişti. Ancak Trump yönetiminin beklediği daha sert bir indirim şimdilik rafa kalkmış görünüyor. Powell’ın Mayıs ayında dolacak görev süresi ve Trump’ın Fed kuruluna yaptığı doğrudan müdahaleler dikkate alındığında, önümüzdeki dönemde yönetimin beklentilerine daha uyumlu bir para politikasının şekillenmesi bekleniyor.
Fed’in karar metninde iş gücü piyasasına dair risklerin açık bir şekilde vurgulanması, önceki değerlendirmelere kıyasla dikkat çekici bir sapma anlamına geliyor. Son üç ayda aylık ortalama istihdam artışı 29.000’e kadar gerilemiş durumda. Bu rakam Mayıs ayında yaklaşık 130.000’di. İşsizlik oranı %4.3 seviyesinde sabit kalmaya devam etse de istihdamdaki bu belirgin yavaşlama ekonominin daha kırılgan bir yapıya evrildiğine işaret ediyor. Buna karşılık tüketici harcamalarında ciddi bir düşüş gözlenmemiş olması, Amerikan ekonomisinde belirsizlik oluşturmaya devam ediyor. Fed’in projeksiyonlarına göre, çekirdek enflasyonun %3.1 seviyesinde kalması beklenirken, 2026 beklentileri de yukarı yönlü revize edildi. Bu değişiklik, Trump’ın uygulamaya koyduğu yeni gümrük tarifelerinin fiyatlar üzerinde kalıcı bir yukarı yönlü baskı oluşturduğuna işaret ediyor. Fed yetkilileri enflasyonun 2028’e kadar hedeflenen %2 seviyesine gerilemeyeceğini öngörüyor.
Fed’in yayımladığı yeni projeksiyonlara göre, yıl sonuna kadar iki ek faiz indirimi daha yapılması bekleniyor. Bu senaryo gerçekleşirse, politika faizi %3.5–%3.75 aralığına kadar düşecek. Ancak Fed üyelerinin önümüzdeki günlerde açıklanacak ekonomi verileri doğrultusunda daha sınırlı bir faiz indirimi politikası görülebilir. Trump’a yakın kurul üyelerinin yıl sonu için öngördüğü faiz oranı ise %2.75–%3 aralığında yer alıyor. Powell toplantı sonrasında yaptığı açıklamada, bu görüş farklılıklarını “olağanüstü ekonomik koşullar” bağlamında doğal bulduğunu ve kararların güçlü bir çoğunlukla alındığını belirtti. Mevcut gerilim de hesaba katıldığında Trump yönetiminin Fed’e yönelik agresif bir faiz indirimi baskısının devam edeceği söylenebilir.
Powell, Hazine Bakanı Scott Bessent başta olmak üzere Trump yönetiminden gelen eleştirileri doğrudan yanıtlamaktan kaçınırken, bunun yerine kendi başkanlığı döneminde Fed’de hayata geçirdiği yapısal reformları vurgulayarak kurumu savunmayı tercih etti. İşgücü piyasasındaki yavaşlamanın nedenlerine de değinen Powell, bu durumu büyük ölçüde düşen göçmen sayısıyla ilişkilendirdi. Trump yönetiminin yüksek gümrük tarifelerinin bazı fiyatları yukarı çektiğini kabul eden Powell, buna rağmen istihdamdaki daralmanın temel nedeninin iş gücü arzındaki düşüş olduğunu ifade etti. Hem arz hem de talep tarafında yaşanan keskin daralmanın “durgunluktan kaynaklanan olumsuz bir denge” yarattığını dile getirdi.
Fed’in açıkladığı karar metninde, “istihdam artışında yavaşlama, işsizlik oranında hafif yükselme ve enflasyonda yüksek seyir” gibi unsurlar birlikte vurgulandı. Bu üçlü gösterge, ABD ekonomisinin aynı anda durgunluk ve enflasyonla mücadele ettiği bir yapıya işaret ediyor. Bu durum, 1970’lerden bu yana ender görülen “stagflasyon” riskinin yeniden gündeme taşındığını gösteriyor. Her ne kadar ekonomistler kısa vadede ciddi bir kırılma öngörmese de, Trump yönetiminin uyguladığı politikaların Amerikan ekonomisi üzerinde uzun vadeli ve kalıcı etkiler bırakması bekleniyor. Fed’in çeyrek puanlık faiz indirimi kararı, ilk etapta piyasalarda olumlu karşılandı. Ancak Powell’ın basın toplantısında verdiği temkinli mesajlar, borsa endekslerini de etkiledi. Özellikle işgücü piyasasındaki “aşağı yönlü riskler” vurgusu, ekonomik toparlanmanın kırılganlığına dair kaygıları artırdı.
2025 Eylül ayı itibarıyla Fed, sadece para politikası kararlarıyla değil, aynı zamanda kurumsal bütünlüğünü tehdit eden iç gerilimlerle de sarsılıyor. Başkan Jerome Powell’ın görev süresinin 2026 Mayıs’ında sona erecek olması, kurum içinde yaklaşan liderlik mücadelesini daha da belirginleştiriyor. Faiz kararının açıklandığı toplantıya, geçtiğimiz hafta Trump’ın adayı olarak Fed üyeliği onaylanan Stephen Miran da katıldı. Miran, toplantıda yarım puanlık faiz indirimi yönünde oy kullanarak ilk toplantısından itibaren Trump’ın para politikası ajandasını yansıtan bir duruş sergiledi.
Fed’in karar açıklamasında faiz indiriminin “oy çokluğuyla” alındığının vurgulanması, kurul içinde Trump’a daha yakın isimlerin daha sert bir indirim için baskı yaptığını gösteriyor. Miran’ın daha önce Trump yönetiminde Ekonomik Danışmanlar Konseyi Başkanı olarak görev yapmış olması ve bu görevinden tamamen ayrılmak yerine ücretsiz izinli şekilde Fed üyeliğine devam etmesi, kurumun bağımsızlığına yönelik endişeleri artırmış durumda. Aynı toplantıya Başkan Trump’ın görevden almak istediği Fed üyesi Lisa Cook da, hakkındaki suçlamalara rağmen mahkeme kararıyla katılabildi.Her ne kadar mahkeme Cook’un görevde kalabileceğine hükmetmiş olsa da, Beyaz Saray kararı temyize taşıyarak süreci Anayasa Mahkemesi’ne götüreceğini açıkladı.
Toplantı sonrasında düzenlenen basın toplantısında öne çıkan bir diğer başlık ise Fed üzerindeki artan siyasi baskılar oldu. Trump’ın yeni atadığı kurul üyesi Stephen Miran’ın doğrudan Beyaz Saray’dan gelmiş olması, ve Başkan’ın görevden almak istediği Lisa Cook’un halen kurulda yer alması, Fed’in kurumsal bağımsızlığına yönelik soru işaretlerini büyüttü. Powell, bu tür yorumlardan kaçınarak kararların “bağımsızlık ilkesi” çerçevesinde alındığını savundu.
Gelinen noktada, faiz indirimi kararını yalnızca Trump yönetiminin Fed üzerindeki siyasi baskısıyla açıklamak eksik kalır. Nitekim Powell, Ağustos ayında katıldığı bir toplantıda zaten faiz indiriminin sinyallerini vermişti. Ancak Trump cephesi, çok daha sert ve hızlı bir indirimi savunuyordu. Bu bağlamda, Trump ile Fed arasında devam eden güç mücadelesinde Başkan’ın tam anlamıyla istediğini elde ettiği söylenemez.