Ginsburg Sonrası Anayasa Mahkemesine Yargıç Atama Savaşı
ABD Anayasa Mahkemesi üyesi Yargıç Ruth Bader Ginsburg’ün 87 yaşında kansere yenik düşerek hayatını kaybetmesi seçimlere altı hafta kala yepyeni bir siyasi savaş alanı yarattı. Yeni bir yargıç atama sürecinin hem Cumhuriyetçi hem de Demokrat seçmeni son derece motive ve mobilize etmesi beklenirken süreçle ilgili hararetli bir çekişme de başladı. Ginsburg mahkemeye atanan ikinci kadın yargıç olması ve özellikle kadın hakları konusundaki öncü rolü itibariyle son derece önemli bir figür olarak öne çıkmıştı. 1993’te Bill Clinton tarafından aday gösterilerek 96 evete karşı sadece 3 hayır oyuyla konfirme edilen Ginsburg 27 senelik Anayasa Mahkemesi yargıçlığı kariyeri sırasında ikonik bir isim haline gelmişti. Mahkemede Trump’ın en son Kavanaugh atamasının Senato’da onaylanması sonrasında denge 5 muhafazakar 4 liberal yargıç olarak oluşmuştu. Ginsburg’ün ölümü sonrası Trump bir muhafazakar atama daha yaparsa denge 6-3 muhafazakarlar lehine olacak ve Cumhuriyetçiler birçok kritik sosyal meselede nihai kararı veren mahkemenin dengesinde uzun süre ciddi bir avantaj elde etmiş olacak.
Ginsburg vefatının hemen öncesinde en güçlü isteğinin kendisinden boşalacak yargıç koltuğunun bir sonraki başkan tarafından doldurulmasını vasiyet etti. Başkanın atama yapması sonrası yargıcı onaylama yetkisi olan Senato’da Cumhuriyetçilerin lideri Mitch McConnell, Ginsburg’ün bu isteğini yerine getirmeyeceğini açıkladı ve siyasi tansiyon hemen yükseldi. McConnell, Obama’nın son senesinde seçimlere 10 ay kala benzer bir durum yaşandığında, seçim yılında yargıç atanmasının uygun olmadığı gerekçesini ileri sürerek Merrick Garland’ın başkan tarafından atanmasına rağmen Senato’da oylama sürecine girmesini bloke etmişti. McConnell’ın seçimlere altı hafta kala tam tersi bir tavır takınması Demokratları adeta çileden çıkarmış durumda. Cumhuriyetçiler atama yapma yetkisinin başkana verildiğini ve bunun kendini seçenler tarafından verilen bir görev olduğunu savunurken, Demokratların başkan adayı Joe Biden Ginsburg’ün yerini bir sonraki başkanın doldurması gerektiğini söyleyerek Cumhuriyetçi senatörlerden partilerinin liderliğine karşı çıkmaları çağrısı yaptı.
Yeni yargıcı onaylayacak olan Senato’da mevcut denge 53 Cumhuriyetçiye karşı 45 Demokrat (artı Demokrata yakın 2 bağımsız) şeklinde. 4 Cumhuriyetçi üyenin karşı çıkması halinde McConnell’ın Trump’ın yapacağı atamayı onaylamak için yeterince oyu bulamaması mümkün. Şimdiden iki Cumhuriyetçi senatör (Lisa Murkowski ve Susan Collins) oylamanın seçim öncesinde yapılmasına karşı olduklarını açıkladılar. Utah senatörü Mitt Romney’den de benzer bir açıklama gelmesi bekleniyordu. Romney’le birlikte daha önce ilkesel olarak seçim yılında yargıç atamasına karşı olduklarını açıklayan senatörlerden en az birinin daha karşı çıkması durumunda, (adayının kadın olacağını ilan eden) Başkan Trump adayını açıklasa bile Senato’da oylama mümkün olmayacak. Daha önce böyle bir senaryo yaşanırsa kesinlikle karşı çıkacağını ve başkanın son senesinde atama yapmaması gerektiğini söyleyen, dahası “günü geldiğinde bu sözlerimi yüzüme vurun” sözlerini sarf eden Senatör Lindsey Graham ise Trump’a destek vereceğini şimdiden açıkladı. İlerleyen günlerde Senatör Romney, Anayasa Mahkemesi Yargıç adayının onaylanmasına karşı çıkmayacağını söyleyerek Trump’ın yargıç atamasına engel olmayacağını duyurdu.
Oylamanın seçim sonrasına bırakılması ve Biden’ın kazanması durumunda ise Cumhuriyetçi senatörleri çok ciddi bir kamuoyu baskı dönemi bekliyor. Kasım’dan yeni başkanın görevi teslim aldığı Ocak ayına kadarki ‘topal ördek’ döneminde atamanın onaylanması durumunda ülkedeki siyasi tansiyon en üst düzeye çıkabilir ancak seçimi kaybeden bir başkanın atamasının onaylanması da güçlü bir ihtimal görünmüyor. Dahası, 3 Kasım’da bazı Cumhuriyetçi senatörlerin koltuklarını kaybetmesi durumunda Cumhuriyetçiler atamanın onaylanması için Senato çoğunluğunu bulamayabilir. Dolayısıyla Anayasa Mahkemesi’ne böyle önemli bir atama şansı yakalamış olan Başkan Trump ve McConnnell’ın bu fırsatı seçim öncesinde değerlendirmeye çalışmaları daha güçlü ihtimal olarak öne çıkıyor.
Sürecin çok zor geçmesi bekleniyor ancak Trump’ın adayının bir şekilde onaylanacağını öngören görüş yazıları dikkat çekiyor zira başkanın aday gösterme yetkisi var, onaylayacak kurum olan Senato’da şu an itibariyle yeterince Cumhuriyetçi çoğunluğu mevcut. Öte yandan Anayasa Mahkemesinin üye sayısının 9 olması anayasanın bir gereği değil ve daha çok geleneğe dayanıyor dolayısıyla Demokratların Kasım seçimlerinde hem başkanlığı hem de Senato çoğunluğunu kazanırlarsa yargıç sayısını artırmak gibi adımlar atabilirler. Demokrat Başkan adayı Biden söz konusu adım hakkında herhangi bir açıklama yapmaktan kaçındı. Bunun dışında senatör vetosu gibi işleyen “oylamayı engelleme” kurumunu kaldırma ve Trump’ın atadığı yargıçları azil sürecine girme gibi siyaseten oldukça riskli yollara başvurabilirler. Nitekim yapılan bir ankette Biden’ın yargıç sayısını artırmasını isteyenlerin oranı yüzde 40 olduğu belirtiliyor. Biden’ı destekleyen birçok seçmenin Anayasa Mahkemesi’nin yapısında önemli değişiklikler getirmesinden yana olmadığı vurgulanıyor. Cumhuriyetçiler aday kim olursa olsun onaylayacaklarını şimdiden ilan ettiler ve Demokratlar da benzer şekilde süreci yavaşlatmak ve yeni bir atamayı engellemek için ellerinden geleni yapacakları sözünü verdiler.
Başkan Trump, Kongreye sunacağı yargıç adayını Cumartesi (26 Eylül) günü ilan edecek. Adayın kadın olacağını duyuran Trump’ın listesinin en üst sırasında Federal Mahkeme Hakimi Amy Coney Barrett yer alıyor. 48 yaşında olan Barett’in diğer hakimlere göre genç bir isim. Barett dindar bir Katolik olarak kürtaja karşı bir tutumu var. 2018 yılında federal mahkeme hakimliğine atanan Barett daha önce Senato tarafından onaylanmış ve güvenlik soruşturmasından geçmişti. Bu nedenle Barett için hızlı bir onay süreci gerçekleşebilir ve seçimden önce göreve başlayabilir.