Trump İlk Kararnameleri İmzaladı
20 Ocak’ta ABD’nin 47. Başkanı olarak göreve başlayan Donald Trump, ikinci döneminin ilk gününde, seçim kampanyasında vaat ettiği kritik konuları içeren geniş kapsamlı başkanlık kararnamelerine imza attı. İlk dönemine kıyasla çok daha profesyonelce hazırlanan kararnamelerde, önümüzdeki süreçte ABD iç ve dış politikasını önemli ölçüde etkileyebilecek kritik kararlar yer aldı. Yasadışı göçmenlikle mücadele ve sınır güvenliği konusunda atılan adımlara ek olarak 6 Ocak Kongre Baskını’na katılan ve yargılanarak ceza alanların affedilmesi gibi konularda tartışmalı kararlara imza atan Trump’ın ilk kararnameleri, karmaşık ve tartışmalı bir sürecin habercisi oldu. Trump’ın imzaladığı kararların bazıları hemen mahkemeye taşınırken birçok tartışmalı kararın mahkemelerce iptal edilmesi ve bazılarının Anayasa Mahkemesi’ne taşınması bekleniyor.
Trump’ın ikinci döneminin ilk gününde imzaladığı yürütme kararları büyük ölçüde göç politikasına odaklandı. Başkanlık yemin töreninde yaptığı konuşmada Meksika sınırında ulusal ölçekte acil durum ilan edeceğini duyuran Trump, bu kararını hemen uygulamaya koydu. Beyaz Saray’da imzaladığı kararnameyle Meksika sınırında görev alacak personel ve inşa edilecek duvarla ilgili atılacak adımlar belirlendi. Kararname kapsamında yasadışı göçü engellemek için de hızlı aksiyon almak isteyen Trump, sınırdan yapılan iltica başvurularının askıya alındığını açıkladı. Trump yönetimi, Meksika sınırında görev yapmak üzere Pentagon’dan 1500 askerin daha görevlendirilmesini talep etti. Seçim süreci boyunca yasadışı göçmenlerle mücadele edeceğini ve sınır güvenliğini sağlamak için çalışacağını belirten Trump’ın bu hamleleri sürpriz olmadı.
Trump’ın görevinin ilk gününde imza attığı en tartışmalı kararlar arasında doğumla kazanılan ABD vatandaşlığı uygulamasındaki değişikliği içeren Başkanlık kararnamesi oldu. Trump’ın imzaladığı yeni kararda, “doğumla kazanılan vatandaşlık” uygulamasının kapsamı yeniden tanımlanırken, ABD sınırları içinde doğan ancak ebeveynleri yasadışı veya geçici olarak ülkede bulunanların çocuklarının otomatik olarak Amerikan vatandaşlığına sahip olamayacağı belirtiyor. Kararnameye göre, yasal yollarla ülkede bulunan ancak göçmen olmayan vizeye sahip olan ebeveynlerin ABD sınırları içerisinde doğan çocukları da vatandaşlık hakkı elde edemeyecek. Trump’ın yasadışı göçle mücadele kapsamında aldığı bu kararın mahkeme sürecinde iptal edilmesi bekleniyor. Nitekim Perşembe günü bir federal yargıç, Trump’ın vatandaşlık ile ilgili imza attığı kararın anayasaya aykırı olduğu ifade ederek 2 haftalık yürütmeyi durdurma kararı verdi. Anayasa Mahkemesi’ne kadar gitmesi beklenen kararın ABD anayasasının 14. maddesine doğrudan aykırı olduğu yönündeki tartışmalar Trump’ın elini zayıflatıyor.
Trump’ın ilk yürütme kararlarından biri, 6 Ocak Kongre baskınıyla bağlantılı olarak suçlanan 1500 kişiye af çıkarmak oldu. Seçim kampanyası boyunca Demokratlar tarafından Kongre baskınına katılanların affedilmesi noktasında köşeye sıkıştırılmaya çalışılan Trump, muğlak cevaplar vererek net bir tavır ortaya koymamıştı. Ancak başkan seçildikten sonra af getireceğini ifade eden Trump’ın bu hamlesi, birçok Demokrat tarafından Amerikan demokrasisine zarar verdiği gerekçesiyle eleştirildi. Affedilenler arasında, Proud Boys ve Oath Keepers gibi aşırı sağcı grupların liderlerinin de yer alması eleştirilirken, af kararı Trump’ın destekçilerine sahip çıkma çabası olarak yorumlanabilir.
Trump, ilk gününde federal hükümet çalışanları için işe alım süreçlerini durdurarak önemli bir adım attı. Yalnızca göçmenlik uygulamaları, ulusal güvenlik ve kamu güvenliği gibi kritik alanlarda işe alımlara devam edileceği belirtilirken mevcut kadrolar üzerinde inceleme yapılması bekleniyor. Trump ayrıca, tüm federal kurumların çalışanlarının uzaktan çalışmaya son vermelerini ve ofise geri dönmelerini talep etti. Trump federal çalışanların daha kolay bir şekilde işten çıkarılmalarını sağlayacak bir kararnameye de imza attı. Seçim kampanyası sırasında muhafazakarlara yakın düşünce kuruluşlarının hazırladığı raporlarda Amerikan bürokrasisinin yeniden kurgulanması fikri ön plana çıkıyordu. Ancak bu kararın da mahkemeye taşınması ve iptal edilmesi ihtimaller arasında yer alıyor.
Trump, ilk imzaladığı kararnamelerde Biden’a ait 78 yürütme kararını da iptal etti. Bu kararlar arasında Biden tarafından yürürlüğe konulan DEI kapsamında ayrıcalıklı grupların sosyal ve iş hayatına dahil edilmesi ve Biden’ın trans bireylerin orduya katılmasını sağlayan kararnamesi de yer alıyor. Trump, ilk gün imzaladığı kararname ile federal hükümetin yalnızca iki cinsiyet tanıyacağını açıkladı. Kararnamede cinsiyetin değiştirilemez ve biyolojik olarak belirlenmiş bir gerçek olduğu belirtildi. Trump’ın bu hamlesi, Biden yönetiminin farklı cinsel yönelimlere sahip ABD vatandaşları için uyguladığı yasaların iptal edilmesi anlamına geliyor.
Trump, Biden tarafından imzalanan ve dış politikayı ilgilendiren kritik hususlarda da Biden’ın kararlarını iptal etti. Küba’yı terörist devlet statüsünden çıkaran ve Batı Şeria’daki Yahudi yerleşimcilere yaptırım uygulayan Biden kararlarını iptal eden Trump’ın, dış politika alanında da hazırlıklı bir ajanda ile göreve geldiğine işaret olarak yorumlanabilir.
Trump, Biden yönetimiyle ilgili geniş çaplı iç soruşturmalar başlatacak bir dizi kararnameye de imza attı. Adalet Bakanlığı’nı ve istihbarat birimlerini Biden dönemini incelemeye davet eden Trump’ın imzaladığı kararnamede, “Amerikan halkı, önceki yönetimin, siyasi muhalif olarak algıladığı kişilere karşı sistematik bir kampanya yürüttüğüne, çok sayıda federal kolluk kuvvetinin ve istihbarat personelinin yasal gücünü soruşturma, kovuşturma, hukuki yaptırım ve diğer ilgili eylemler şeklinde silah olarak kullandığına tanık olmuştur” ifadelerine yer verilerek Biden yönetimi eleştirildi. Trump, kampanya sürecinde de sürekli olarak Biden yönetimini özellikle Adalet Bakanlığı’nı siyasi bir enstrüman gibi kullanmakla eleştirmişti.
Trump’ın diğer önemli bir hamlesi, TikTok’un ABD’deki faaliyetlerini devam ettirebilmesi için verilen süreyi 75 gün uzatmak oldu. TikTok’un Çinli sahibi ByteDance’in, uygulamayı belirtilen süre içerisinde başka bir firmaya satmaması halinde yasaklanamsını öngören yasa kapsamında TikTok’un 19 Ocak’tan itibaren ABD sınırları içerisinde kullanımının yasaklanması bekleniyordu. Daha önce TikTok’un Çin hükümeti ile bağlantısı olduğu gerekçesiyle eleştiren Trump, son süreçte TikTok’u savunmuş ve seçim kampanya sürecinde açtığı TikTok hesabıyla da gençlere ulaşmaya çalışmıştı. TikTok CEO’sunun Trump’ın yemin törenine katılması ve öncesinde Trump’ın uygulamaya ek süre verilmesi gerektiğini belirten açıklamaları, imzalanan başkanlık kararına giden yolu oluşturdu. Trump, TikTok’a geçici bir süreliğine önemli bir şans vermiş olsa da TikTok’un geleceği hala belirsizliğini koruyor. ByteDance’in satışıyla ilgili somut bir gelişme yaşanmaması ve Çin hükümetinin de uygulamanın kritik teknolojilerini ihraç etmeyeceğini açıklaması, süreci daha da karmaşık hale getiriyor.
Trump, ABD’deki bazı önemli coğrafi bölgelerin adlarının değiştirilmesi yönünde bir yürütme kararnamesi imzalayarak, Meksika Körfezi’ni “Amerika Körfezi” olarak yeniden adlandırmayı önerdi. Bu isim değişikliğinin ABD ekonomisine olumlu etkisi olacağına inanan Trump, seçim kampanyası boyunca ve başkan seçildikten sonra da Meksika’ya karşı sert bir tutum sergilemişti.
Trump’ın aldığı ilk kararlar arasında ABD’nin Dünya Sağlık Örgütü’nden (DSÖ) çekilme kararı da yer aldı. Trump, uzun süredir DSÖ’yü eleştirken ve 2020 yılında Covid-19 pandemisinin başlangıcından itibaren ABD’nin DSÖ ile ilişkisini sonlandırma niyetini açıklamıştı. Trump, ilk döneminde olduğu gibi göreve gelir gelmez ABD’nin Paris İklim Anlaşması’ndan çekildiğini belirten bir kararnameyi de imzaladı. Trump, anlaşmayı “tek taraflı” olarak nitelendirerek, ABD’nin daha fazla çevresel yük altına girmesini istemediğini ifade etti. Trump, enerji üretim süreçlerinde çevresel izinlerin daha hızlı verilmesini amaçladığını ve bu değişikliklerin ABD’nin dünya genelindeki enerji üretimindeki liderliğini daha da pekiştireceğini vurguladı.
Seçim kampanyası sürecinde enerji şirketleri ile görüşen Trump, çevreci politikalardan vazgeçeceğini her fırsatta vurgulamıştı. Trump’ın Enerji Bakanı olarak Chris Wright’ı aday göstermesi, ABD’nin enerji politikalarında fosil yakıtlara odaklanacağının göstergesi olarak yorumlanmıştı. Liberty Energy’nin CEO’su olan Wright, fosil yakıtların ekonomik kalkınma için vazgeçilmez olduğunu savunan ve iklim değişikliği krizini reddeden açıklamalarıyla tanınıyor. Wright ile birlikte yeni dönemde ABD’nin enerji politikaları çevre aktivistleri tarafından eleştirilerin hedefinde olacaktır. Trump’ın ikinci döneminin ilk gününde imzaladığı yürütme kararları, ABD’nin iç ve dış politikasında önemli değişikliklere yol açacak ve tartışmalı bir sürecin başlangıcına işaret ediyor.