Trump ve Şi, APEC Zirvesinde Görüştü
Başkan Donald Trump ve Çin Devlet Başkanı Şi Jinping, Güney Kore’nin Busan kentinde gerçekleştirilen Asya-Pasifik Ekonomik İşbirliği (APEC) Zirvesi kapsamında bir araya geldi. Trump’ın Beyaz Saray’a dönüşünden bu yana ilk kez yüz yüze görüşen iki lider en son 2019 Osaka G20 Zirvesi’nde doğrudan temas kurmuştu. Busan’daki görüşme iki devlet arasındaki gerilimi yumuşatacak adımlar atıldı. Son aylarda ABD’nin Çin mallarına uyguladığı tarifeler ve Çin’in nadir toprak elementleri ihracat kısıtlamaları, küresel tedarik zincirlerini sarsmıştı. Trump’ın Asya turunun finalinde yer alan bu buluşma, ticaret savaşını yatıştırmak ve ekonomik istikrarı sağlamak amacıyla düzenlendi. İki süper güç arasındaki gerilim, sadece ikili ilişkileri değil, dünya ekonomisini de tehdit ediyordu.
Buluşmanın temel nedeni, 2025’te yeniden alevlenen ABD-Çin ticaret savaşıydı. Trump, Çin’in ticaret açığını kapatmak ve Amerikan çiftçilerini korumak için tarifeleri %145’e kadar çıkarmıştı; buna karşılık Pekin, nadir toprak ihracatını kısıtlayarak ABD’nin yüksek teknoloji sektörünü vurmayı hedeflemişti. Trump, görüşmeye ilişkin gazetecilere yaptığı açıklamada “neredeyse her konuda” anlaştıklarını ve “çok yakında” imzalanabilecek bir ticaret anlaşmasına vardıklarını söylerken Şi, “önemli ekonomik ve ticari meselelerin çözümüne dair bir mutabakat” sağlandığını, tarafların bu mutabakatı hızla somut sonuçlara dönüştürmek için takip çalışmalarını “rafine edip tamamlaması” gerektiğini vurguladı. Taraflar ihracat kontrollerinde de ortak zemin bulurken Pekin, nadir toprak elementlerine yönelik ihracat kısıtlamalarının uygulanmasını bir yıl askıya alma, Washington da bazı Amerikan teknolojilerinin Çinli firmalara satışına getirilen kısıtlamaları bir yıl erteleme taahhüdü verdi.
Trump’ın Japonya ve Malezya anlaşmalarının ardından Asya turunun “finali” olarak kurgulanan görüşme zamanlama açısından da kritik önem taşıyordu. Trump, APEC’in ana oturumlarını pas geçip Busan’a odaklanırken 11 yıl sonra Kore’ye gelen Şi ise “uzun vadeli stratejik” bir görüşme zemini aradı. Zirve öncesinde karşılıklı gümrük tarifeleri yükseltilmiş, ABD’nin Çin’e uyguladığı oranlar %145’e varmıştı. Çin’in nadir toprak ihracatına yönelik adımları da gerilimi iyice artırmıştı. 1 Kasım’da ilan edilmesi beklenen %100 ek tarife gündemdeyken yapılan görüşme, krizi frenleyerek tansiyonun düşmesini sağladı.
Trump’ın görüşmedeki öncelikli hedefleri arasında tarifeleri aşağı çekme karşılığında fentanil akışını sınırlama, soya ve enerji satışlarını canlandırma ve nadir toprak tedarikini güvenceye alma gibi konular bulunuyordu. Şi ise daha uzlaşmacı bir tonla tarife baskısını hafifletmeyi, yavaşlayan ekonomiye zaman kazandırmayı, teknoloji ihracat kısıtlarının esnetilmesini ve ilişkileri daha öngörülebilir bir raya sokmayı amaçlıyordu. 1,5 saati aşkın temas sonucunda taraflar bir yıllık bir “ara dönem” mutabakatına vardı. Tarifeler ortalama %57 seviyesine çekildi, nadir topraklar ve soya akışında kapılar yeniden aralandı. Tayvan ve ileri teknoloji gibi başlıklara değinilmemesi iki ülke arasında yapısal rekabetin sürdüğü, bu yakınlaşmanın esasen gerilimi yönetmeye dönük sınırlı bir çerçeve şeklinde olduğu şeklindeki yorumları güçlendirdi.
Busan’daki görüşmede öne çıkan başlıklardan biri fentanil krizi oldu. Çin, öncü kimyasalların ihracatını sert biçimde kısıtlayacağını ve kaçakçılığa karşı “çok sıkı” tedbirler alacağını taahhüt etti. Buna karşılık Washington, fentanil bağlantılı kalemlerde tarifeleri %20’den %10’a indirdi; ayrıca genel Çin tarifeleri ortalama %57’den %47’ye çekildi. Anlaşma bir yıllık ve yenilenebilir nitelikte. 2019’daki “Faz 1”de olduğu gibi yalnızca istişareye dayanan ve otomatik yaptırım içermeyen bir denetim, hedeflerin kaçırılmasına yol açmıştı; bu kez taraflar düzenli gözden geçirme sözü verse de ayrıntılı ve bağlayıcı bir izleme-yaptırım mekanizması kamuoyuna açıklanmadığından, uyum zayıflarsa düzenlemelerin yeniden sertleşmesi olasılığı sürüyor.
Fentanil konusu Trump için iç politika açısından da önem arz ediyor. CDC verilerine göre 2023’te ABD’de 105 binin üzerinde uyuşturucuya bağlı ölüm kaydedildi ve bunun büyük bölümü fentanil gibi sentetik maddelerle ilişkili. Bu nedenle “öncü kimyasal” akışının kesilmesine dönük her somut adım, Beyaz Saray’ın krizi yönetme iddiasını güçlendiriyor ve geniş bir seçmen grubunda karşılık buluyor. Çin’in öncü kimyasalların ihracatını sert biçimde kısıtlama ve kaçakçılığa karşı sıkı tedbirler alma taahhüdü, Washington’un fentanil bağlantılı kalemlerde tarife indirimiyle eşleştirildi; basına yansıyan bilgilere göre iki başlık doğrudan birbirine bağlandı. Böylece ABD, çiftçiler açısından önemli olan soya satışlarının yeniden canlanmasını ve “işbirliği” zemininin korunmasını da hedefliyor.
Görüşme öncesinde dikkat çeken gelişmelerden biri Trump’ın “Rusya ve Çin’le eşit düzeyde” olacak şekilde nükleer silah testlerini yeniden başlatma talimatı vermesi oldu. 1992’deki son yeraltı patlayıcı testten bu yana hiçbir ABD başkanı resmen nükleer silah testlerini yeniden başlatma emri vermemişti. Bu çıkış, Trump’ın Busan’daki pazarlık masasında elini güçlendirme hamlesi olarak yorumlandı. Ayrıca Washington’un fiilî moratoryum geleneğinden sapma ihtimalini gündeme taşıyarak Kremlin ve Pekin’e caydırıcılık mesajı verilmiş oldu. ABD, CTBT’yi (Nükleer Denemelerin Kapsamlı Yasaklanması Antlaşması) imzalamış olsa da onaylamadığı için hukuken manevra alanı bulunuyor; buna rağmen patlayıcı bir teste dönülmesi, 30 yılı aşkın silah kontrol mimarisini zayıflatma riski taşıyor. Trump’ın “eşit düzey” vurgusu, tam ölçekli patlayıcı denemeler mi yoksa bazı sistemlerin sınırlı testleri mi sorusunu açık bırakarak belirsizliği müzakere aracı hâline getiriyor.
Busan buluşması, ilişkileri kökten dönüştürmekten çok, tırmanmayı durduran sınırlı ama işlevsel bir “ara dönem” oluşmasını sağladı. Bir yıllık, yenilenebilir çerçeve; tarifelerde yumuşama, nadir topraklar ve fentanil başlıklarında somut adımlar vaat ediyor. Ancak başarı, izleme ve doğrulama mekanizmalarının güçlendirilmesine, teknik çalışma gruplarının düzenli ilerleme üretmesine ve iç siyaset kaynaklı itirazların yönetilmesine bağlı. Tayvan ve ileri teknoloji gibi yapısal sorunlar çözülmedikçe stratejik rekabetin bitmesi mümkün görünmüyor. Bu nedenle iki liderin Busan zirvesi, kalıcı uzlaşıdan ziyade riskleri yönetmeyi ve karşılıklı güven sorununu hafifletmeyi hedefleyen bir normalleşme girişimi olarak değerlendirilmeli.