Trump, Gazze’de Ateşkesi Sürdürmeye Kararlı
Gazze’de ilan edilen ateşkes İsrail’in ihlallerine rağmen devam ediyor. 28 Ekim gecesi yoğun hava saldırıları gerçekleştiren ve 100’ün üzerinde Filistinlinin hayatını kaybetmesine neden olan İsrail ertesi gün ateşkesin yeniden yürürlükte olduğu duyurdu. Bu kısa ama sert dalgalanma anlaşmanın ne kadar kırılgan bir zeminde ilerlediğini gösterirken Washington’ın, özellikle de Başkan Trump’ın ateşkesi ayakta tutmaya kararlı olduğu belirtiliyor. Trump’ın, İsrail’in saldırılarına itiraz etmediği, ancak bu saldırıların anlaşmayı rayından çıkaracak raddeye ulaşmasına da izin vermek istemediği ileri sürülüyor. Trump’ın yaklaşımı, bir yandan İsrail’e saldırı alanı bırakırken, diğer yandan ateşkesin sürmesini önceleyen, kontrollü bir baskı stratejisine dayanıyor.
Ateşkesin ilan edilmesinden bu yana iki kez Hamas’ı ateşkesi ihlalle suçlayan İsrail, son olarak Gazze’den daha önce çıkarılmış bir rehinenin ek kalıntılarının iade edildiğini ve “sahte bir kurtarma” kurgusunu gösterdiğini söylediği İHA görüntülerini paylaştı. Hamas ise iddiaları savaşın yeniden başlatılması için bahane olarak nitelerken enkaz altındaki cenazeleri çıkarmak için gereken ağır ekipmanın girişine İsrail’in izin vermediğini savundu. Hamas yetkilileri, bir başka rehine cenazesini teslim etmeye hazır olduklarını, fakat “İsrail ihlalleri” nedeniyle ertelediklerini bildirdi. ABD’li bir yetkili, Tel Aviv’in gece saldırılarını Washington’a önceden haber verdiğini, beklentinin “hedefe dönük” ve ateşkesi bozmayan vuruşlar olduğunu aktardı. Başkan Trump da ateşkesi tehlikeye atacak bir adım beklemediğini söyleyerek İsrail’e dar misilleme alanı tanıyan, Hamas’ı ise sert biçimde uyaran açıklamalarda bulundu.
İsrail’in saldırıları ateşkesi ikinci kez ciddi biçimde sarsmış oldu. İlkinde Washington acil biçimde “ateşkes yürürlükte” açıklaması yaparak tırmanmanın kalıcı bir kampanyaya dönüşmesini frenlemişti. Trump yönetimi bir yandan kamuya açık mesajlarla İsrail’in “taktik misilleme” hakkını tanırken diğer yandan ateşkesi koruyan kırmızı çizgilere vurgu yapıyor. Washington’un aynı zamanda sahada kurulan ABD liderliğindeki Sivil-Asker Koordinasyon Merkezi üzerinden ihlal bildirimlerinin takibini ve yardım konvoylarının ilerleyişini yönettiği belirtiliyor. Bu operasyonel yapının ani bir tırmanma sonrası hızla ateşkese geri dönüşü mümkün kıldığı ve anlaşmanın kırılgan ama sürdürülebilir tutulabileceğine dair ilk stres testini geçmesini sağladığının altı çiziliyor.
Washington bu merkez üzerinden iki ucu tutmaya çalışıyor: Güvenlik riskleri yükseldiğinde İsrail’in nokta vuruş kapasitesine itiraz etmeden, buna karşılık tempo ve yoğunluğu sınırlayan kırmızı çizgiler koyuyor. Böylece ateşkesin ruhunu ve takvimini koruma iddiası sürüyor. Bu çaba, Netanyahu hükümetinin iç politik baskılar ve sertlik yanlısı eleştiriler karşısında manevra alanını daraltsa da anlaşmayı tamamen çökertecek bir tırmanmayı şimdiye dek frenlemeyi başardı.
Gazze’de ateşkesin sürdürülmesinin Trump açısından kişisel bir önem taşıdığı öne sürülüyor. Bu minvalde ateşkesi Orta Doğu’daki daha geniş bir normalleşme vizyonunun ana taşı olarak gören Trump, başarıyı kendi liderlik hanesine yazmak istiyor. Bu nedenle diplomatik enerjiyi ve askeri koordinasyonu aynı hizada tutan bir çerçeve kurmuş durumda. Kendisinin bölge ziyareti, anlaşmanın başlatılmasında verdiği desteği somutlaştırmıştı. Aynı çizgide, Başkan Yardımcısı Vance ile Dışişleri Bakanı Rubio’nun art arda İsrail’e gönderilmesi, Beyaz Saray’ın sahayı bizzat gözetlemeye dönük tercihinin göstergesi oldu. Bu ziyaretler yalnızca dayanışma işareti değil aynı zamanda ateşkes ihlallerinin nasıl yönetileceğine, insani yardımın nasıl hızlandırılacağına ve ikinci fazın nasıl tasarlanacağına dair doğrudan mesajlar taşıyordu.
Ateşkesin birinci fazı rehinelerin ve cenazelerin değişimi, insani yardımın artırılması ve çatışma yoğunluğunun düşürülmesi gibi kısa vadeli adımlara dayanıyor. Son gecikmelerin ve karşılıklı suçlamaların merkezinde, rehinelerin naaşlarına ilişkin anlaşmazlıklar ve bilginin doğrulanması problemi vardı. Taraflar arasındaki güvensizlik burada net biçimde görünüyor. Bu nedenle Washington, arabulucularla birlikte teknik doğrulama prosedürlerini sıkılaştırmaya ve bilgi akışındaki boşlukları kapatmaya çalışıyor. Yine de sahada küçük kıvılcımların büyük yangınlara dönüşme riski devam ediyor.
Asıl zorluğun ateşkesin ikinci fazının hayata geçirilmesinde olduğuna vurgu yapılıyor. İkinci aşamada Hamas’ın silahsızlandırılması, Gazze’de yeni bir idari düzenin kurulması ve uluslararası bir güvenlik varlığının konuşlandırılması gibi konular bulunuyor. ABD’nin planı, Körfez ülkelerinin mali ve siyasi katılımıyla çok taraflı bir istikrar gücü oluşturulmasını, insani yardımın olabildiğince artırılması ve yeniden inşa programının net yol haritalarıyla desteklenmesini içeriyor. Ancak bu adımların her biri, hem İsrail iç siyasetindeki sertlik yanlısı kanadın itirazlarını hem de Filistin tarafındaki meşruiyet ve temsil sorunlarını tetikleyebileceğine dikkat çekiliyor. Rehineler ve cenazeler konusunda yaşanacak yeni bir tıkanma da tüm kazanımları kaybettirme riski taşıyor.
Trump yönetiminin stratejisi, tehdit ile temkinli güvenceyi aynı anda işletmeye dayanan hassas bir dengeye dayanıyor. Buna göre İsrail belirli saldırılara karşılık verebilir; ancak bu yanıtlar süre, kapsam ve hedef türü bakımından dar tutulmalı, ateşkesi çökertecek bir tırmanmaya dönüşmemeli. Aynı anda Hamas’a, ihlalin ağır bir bedeli olacağı mesajı verilirken insani yardım akışı ve sivil altyapı koridorlarının açık kalması hedefleniyor. Washington bu dengeyi sahada kurduğu anlık koordinasyonla ve çatışma önleme pencereleri açarak destekliyor; Mısır ve Katar üzerinden yürüyen arabuluculuk hattını diri tutuyor; iç ve dış kamuoyuna yönelik tutarlı bir iletişimle çerçevenin siyasal zeminini sağlamlaştırıyor.
Gazze’deki ateşkes hâlâ ince bir ipliğe bağlı; fakat Washington’ın kurduğu sınırlayıcı çerçeve ve sahadaki koordinasyon ateşkesi şimdilik ayakta tutuyor. Trump yönetimi, İsrail’in noktasal misillemesine dar bir alan açarken geniş ölçekli tırmanmayı frenleyen kırmızı çizgileri korumak istiyor; Hamas’a yönelik caydırıcılığı ise insani yardım koridorlarının açık kalmasıyla dengeliyor. ABD öncülüğünde kurulan yapı kısa vadede, ateşkesin çöküşünü engellemeyi başarmış görünüyor. Orta vadede başarı sağlanabilmesi için ikinci fazı belirsizlikten çıkarıp uygulanabilir bir plana bağlamak gerekiyor. Silahsızlanmanın kademeleri, geçici yönetimin yol haritası, güvenlik varlığının yetkileri ve yeniden inşanın finansmanı netleşmeli. Uzun vadede ise kalıcı barışın dayanağı yalnızca güvenlik tedbirleri değil; temsil sorunlarının giderilmesi, hukuki güvenceler ve ekonomik toparlanma olarak gösteriliyor.