Pentagon’dan Yeni Medya Politikası
ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon), geçtiğimiz hafta gazetecilere yönelik yeni bir düzenleme duyurarak geniş çaplı tartışmalara yol açtı. Yeni düzenlemeye göre Pentagon’u takip eden gazeteciler yalnızca yetkililerce onaylanmış bilgileri yayınlayabilecek. Yeni uygulamaya uymayan basın mensuplarının ise bakanlığa giriş ve haber yapma yetkileri iptal edilecek. Medya kuruluşları bu düzenlemeye sert tepki gösterirken, Trump yönetiminin en tartışmalı kurumlarından biri olan Pentagon’un bu hamlesinin arkasında, son aylarda basına yansıyan çeşitli skandalların etkili olduğu düşünülüyor.
Yeni düzenlemeyle eleştirilerin odağında yer alan Pentagon, Trump’ın ikinci döneminin en tartışmalı kurumları arasında yer alıyor. Eski bir Fox News sunucusu olan Pete Hegseth’in Savunma Bakanı olarak aday gösterilmesi sürecinde tepkiler yoğunlaştı. Trump, Hegseth’in atanmasını sağlamak adına Kongre üyelerine baskı uyguladı ancak tüm Cumhuriyetçilerin desteğini alamadı. Eşitlikle sonuçlanan oylamada son kararı Başkan Yardımcısı JD Vance’in belirleyici oyu verdi ve atama bu şekilde onaylandı. İlerleyen süreçte, mesajlaşma uygulaması Signal üzerinden ABD’nin Yemen’e yönelik operasyonlarına dair bilgilerin sızdırılması, Pentagon ve Hegseth’i yeniden eleştirilerin merkezine taşıdı. Ayrıca Savunma Bakanlığı’nın isminin “Savaş Bakanlığı” olarak değiştirilmesi yönündeki girişimler de kamuoyunda geniş yankı uyandırdı. Elon Musk’ın Çin’le çıkabilecek bir savaşa ilişkin gizli brifinge davet edilmesi ve Venezuelalılara yönelik askeri operasyonun hukuki zemininin tartışmaya açılması da dikkat çeken gelişmeler arasında yer aldı. Pentagon’un bu gibi olaylarla sık sık gündeme gelmesi, medya üzerindeki baskının arka planını da büyük ölçüde açıklıyor.
Pentagon tarafından medya kuruluşlarına iletilen yeni düzenlemelere göre, kurumun “şeffaflığa ve kamu güvenini tesis etmeye bağlı olduğu” ifade edilse de, gazetecilerin yalnızca yetkili bir görevli tarafından önceden onaylanmış bilgileri kullanabileceği belirtiliyor. Yeni kurallar yalnızca bilgiye erişimi değil, gazetecilerin fiziksel hareketliliğini de sınırlıyor. Artık gazeteciler Pentagon binasında yalnızca refakatçi eşliğinde, belirli bölgelere erişebilecek. Daha önceki uygulamada, akreditasyonu bulunan yaklaşık 90 gazeteci bina içerisinde serbestçe dolaşabiliyordu.
Yeni uygulamaya karşı basın kurumlarından sert tepkiler geldi. Ulusal Basın Kulübü, yeni düzenlemeyi “bağımsız gazeteciliğe doğrudan bir saldırı” olarak nitelendirerek derhal geri çekilmesi çağrısında bulundu. Sadece Trump’a yakınlığıyla bilinen One America News, yeni kuralları kabul ettiğini açıklarken, Fox News gibi muhafazakâr çizgideki medya kurumları da dahil olmak üzere CNN, Associated Press, Reuters, New York Times ve Washington Post bütün büyük medya kuruluşları, Pentagon’un yeni basın politikasını imzalamayı reddetti. Bu şartlar altında, Eisenhower döneminden bu yana Pentagon’da ana akım medya ilk defa kalıcı temsilci bulunduramamış oldu.
Medya kuruluşları yeni düzenlemeyi mahkemeye taşırken, Pentagon tarafından getirilen uygulamanın anayasa tarafından güvence altına alınan basın özgürlüğüne açıkça aykırı olduğunu ifade ettiler. Medya kuruluşları, 1971’deki ünlü New York Times Co. v. United States davasına atıfta bulunarak, Vietnam Savaşı döneminde dahi basının gizli belgeleri yayımlama hakkına sahip olduğunu hatırlattılar. “Pentagon Belgeleri Davası” olarak bilinen bu süreçte, New York Times ve Washington Post, ABD hükümetinin Vietnam Savaşı sürecinde kamuoyunu yanıltan gizli belgelerini yayımlamaya başladı. Nixon yönetimi, bu yayınların ulusal güvenliği tehdit ettiği gerekçesiyle yayınlara yasak getirmeye çalıştı. Ancak mesele Anayasa Mahkemesi’ne taşındı ve mahkeme, 6’ya 3 oyla gazetelerin yayın hakkını onayladı. Kararda, hükümetin sansür” uygulamasının basın özgürlüğüne aykırı olduğu vurgulandı. Mevcut düzenlemede önümüzdeki günlerde Anayasa Mahkemesi’ne taşınabilir. Cumhuriyetçi başkanlar tarafından atanan hakimlerin çoğunlukta olduğu Anayasa Mahkemesi bu kez Trump yönetimini karşısına alacak bir karara imza atmayabilir.
Pentagon Sözcüsü Sean Parnell, getirilen yeni düzenlemelerin “diğer tüm askeri üslerde geçerli olan temel güvenlik kuralları” kapsamında olduğunu savunsa da bu açıklama kamuoyunda pek ikna edici bulunmadı. Trump da Pentagon’un yeni medya politikasına tam destek verdiğini açıklayarak “çok dürüst olmayan” basına karşı getirilen kuralların ulusal güvenlik için gerekli olduğunu savundu. Ayrıca, savaş dönemlerinde askerlerin ve üst düzey komutanların gazetecilerle yakın temas içinde olmasından rahatsızlık duyduğunu belirtti. Pentagon’un yeni medya politikası, Trump yönetiminin medya ile gergin ilişkisini bir kez daha gözler önüne serdi. Trump, görev süresi boyunca pek çok medya kuruluşunu özellikle de CNN’i “yalan haber yaymakla” suçlayarak hedef aldı. Son olarak, sunucu Jimmy Kimmel’in geçtiğimiz ay suikasta uğrayan Charlie Kirk hakkındaki açıklamaları üzerine, Trump’a yakın Federal İletişim Komisyonu Başkanı’nın ABC kanalını para cezası ya da yayın lisansının iptaliyle tehdit etmesi ve kanalın bu baskıların ardından söz konusu programı süresiz olarak yayından kaldırması büyük tepki topladı.
Pentagon’un yeni medya düzenlemesi, yalnızca bir idari prosedür değil, Amerikan demokrasisinin temel taşlarından biri olarak görülen basın özgürlüğüne doğrudan bir müdahale olarak da yorumlanıyor. Medya kuruluşlarının güçlü tepkisi ve hukuki girişimleri, yürütmenin basın üzerindeki baskısını sınırlamaya çalışsa da, Anayasa Mahkemesi’nin mevcut yapısı kararın yönünü belirlemede kritik rol oynayabilir. Basın özgürlüğü ile ulusal güvenlik arasındaki denge tartışılırken, muhafazakarlara yakın medya kuruluşlarının da tepki göstermesi önümüzdeki günlerde medya ile Trump yönetiminin daha sık karşı karşıya gelmesine yol açabilir.