Zelenski Maden Anlaşması İçin Washington’a Geliyor

ABD ve Ukrayna’nın müzakerelerin ardından Ukrayna’nın zengin maden kaynakları konusunda anlaşmaya vardıkları duyuruldu. ABD Başkanı Trump, Ukrayna savaşını sona erdirmek için hem Rusya hem Ukrayna tarafıyla görüşmelerin sürdüğünü ve Kiev yönetimiyle kıymetli madenler anlaşmasında sona geldiklerini kaydetti. Trump Ukrayna Devlet Başkanı Zelenski’nin cuma günü Beyaz Saray’ı ziyaret ederek nadir toprak mineralleri ve daha fazlasını içeren “çok büyük bir anlaşma” imzalayacağını duyurdu. Rusya’nın Ukrayna’ya karşı yürüttüğü savaş dördüncü yılına girerken Kiev yönetimi, Washington’ın uzun vadeli desteğini sağlamak istiyor.
Anlaşmanın detayları hâlâ tam olarak açıklanmış değil. Görüşme sürecinde Ukrayna, ABD’den güvenlik garantileri talep ederken, Trump yönetimi ise öncelikli olarak daha önce sağlanan yardımların geri ödenmesini istiyor. Trump yönetimi, çatışmanın başlamasından bu yana ABD’nin sağladığı askeri ve mali yardımın bir karşılığı olarak Ukrayna’nın titanyum, lityum ve grafit gibi kritik mineral zenginliklerine erişim talebinde bulunuyordu. Önceki taslak anlaşmalar, Ukrayna’ya herhangi bir güvenlik taahhüdü sunmazken, Trump’ın Ukrayna’ya verilen askeri desteğin “geri ödenmesi” gerektiğini vurgulaması, anlaşmayı ticari bir müzakereye dönüştürmüştü.
Maden karşılığı destek önerisi ilk olarak Zelenski tarafından geçen yıl eylül ayında ortaya atılmıştı. Kiev yönetimi maden zenginliğini savaşı finanse etme amacıyla kullanmak istiyordu. Ancak, ABD’nin başlangıçta Ukrayna’nın mineral kaynaklarından elde edilecek gelirden 500 milyar dolar gibi gerçekçi olmayan bir rakam istemesi, Ukrayna tarafında büyük bir tepkiye yol açmıştı. Avrupa ülkeleri de ABD’nin taleplerine tepki göstererek, bu tür bir anlaşmanın Ukrayna’nın ekonomik bağımsızlığını zedeleyebileceği konusunda uyarıda bulundu. Nihai taslakta bu miktarın geri çekildiği, ancak yine de Ukrayna’nın doğal kaynak gelirlerinin belirli bir kısmını ABD’ye tahsis edeceği belirtiliyor.
Ukrayna’ya yapılan yardımlar konusunda Biden yönetimi ve Avrupalı devletlere ağır eleştiriler yönelten Trump, ABD’nin Ukrayna için 350 milyar dolardan fazla harcama yaptığını iddia etse de Dışişleri Bakanlığı’na göre Ocak ayı itibariyle Washington, Rusya’nın 2022’de Ukrayna’yı işgal etmesinden bu yana 66 milyar dolar askeri, 54 milyar dolar da mali yardım olmak üzere toplam 120 milyar dolar göndermiş bulunuyor. Kiel Enstitüsü’ne göre Avrupa ülkeleri bu dönemde Ukrayna’ya yaklaşık 139 milyar dolar yardım gönderdi.
Ukrayna hükümeti, ABD’nin Ukrayna’daki madencilik altyapısına yatırım yapmasını ve buradan elde edilen gelirin bir kısmının Ukrayna’daki ekonomik kalkınma projelerine yönlendirilmesini talep ediyor. ABD’nin, anlaşma kapsamında Ukrayna’ya ekonomik kalkınma desteği sağlaması beklenirken, bu desteğin hangi koşullarda ve hangi alanlara yönlendirileceği henüz netlik kazanmış değil.
Önerilen anlaşmanın bir “çerçeve” olduğunu belirten Zelenski, taslak metnin Kiev’e açık güvenlik garantileri sağlamadığını söyleyerek Trump ile iki ülke arasındaki ilişkileri daha detaylı görüşmek istediğini belirtti. Ukrayna’ya güvenlik garantileri vermeyeceğini belirten Trump, bunu Avrupa’nın yapması gerektiğini savundu. Trump ayrıca maden çıkarma işinde çalışan bir ABD varlığının “otomatik güvenlik” anlamına geleceğini söyledi.
Anlaşmanın son versiyonuna göre, Ukrayna’nın maden kaynaklarından elde edilecek gelirle bir fon kurulması öngörülüyor. ABD Hazine Bakanı Scott Bessent ve Ukrayna Dışişleri Bakanı Andrii Sybiha’nın imzalaması beklenen anlaşma uyarınca Ukrayna, hidrokarbonlar, petrol ve doğal gazın yanı sıra nadir toprak mineralleri de dâhil olmak üzere devlete ait doğal kaynak varlıklarının gelecekte paraya çevrilmesinden elde edilecek tüm gelirlerin %50’si bu fona aktaracak.
Taslak metinde “mevcut gelir kaynaklarını içermez” ibaresi geçiyor. Kurulacak fon, petrol ve gaz ile nadir toprak sektörleri de dahil olmak üzere “Ukrayna’nın tüm kamu ve özel varlıklarının geliştirilmesi, işlenmesi ve paraya çevrilmesini arttıracak yatırımları çekmeyi” amaçlıyor. Taslağa göre, ABD ve Ukrayna temsilcileri tarafından yönetilecek olan fonun yönetimine ilişkin ayrıntılar müteakip bir anlaşmada belirlenecek.
Anlaşma ABD ile Ukrayna arasındaki ilişkilerin geleceği açısından da kritik öneme sahip. Ukrayna, ABD’nin bu anlaşma aracılığıyla Kiev yönetimine daha uzun vadeli bir destek sunmasını umuyor. Ancak Trump yönetiminin Ukrayna’ya yönelik tutumunun değişken olması ve zaman zaman Ukrayna’ya yönelik sert eleştirilerde bulunması, bu desteğin ne kadar sürdürülebilir olacağı konusunda soru işaretleri yaratıyor. Trump’ın “Ukrayna’nın savaşı başlattığını” iddia etmesi ve Zelenski’yi bir “diktatör” olarak nitelemesi gibi olaylar Kiev’de kaygıları artırıyor. Trump’ın Birleşmiş Milletler’de Rusya ve Kuzey Kore ile birlikte Ukrayna aleyhinde oy kullanması, Washington’ın Kiev’e yönelik desteğinde bir kırılma yaşanabileceğine dair endişeleri artırıyor.
Uzmanlar ABD-Ukrayna mineral anlaşmasının yalnızca ekonomik değil, aynı zamanda jeopolitik bir hamle olarak da değerlendirilmesi gerektiğini belirtiyor. Washington’ın bu anlaşma sayesinde Ukrayna’nın Batı kampına olan bağlılığını artırmayı hedeflerken, aynı zamanda Çin’in nadir toprak minerallerindeki küresel hakimiyetini kırmayı amaçladığı ileri sürülüyor. Çin nadir toprak minerallerinin çıkartılması ve işlenmesinde lider konumda. Ülke, küresel üretim kapasitesinin %60 ila 70’ini, işleme kapasitesinin ise yüzde 90’ını elinde tutuyor. ABD’nin bu konuda Çin’e olan bağımlılığı Trump yönetiminde ulusal güvenlik ve ekonomik endişelere yol açıyor.
Tahminlere göre dünyadaki kritik ham maddelerin yüzde 5’i Ukrayna’da bulunuyor. Bunlar arasında yaklaşık 19 milyon ton grafit rezervi yer alıyor. Grafit elektrikli araçların bataryalarının yapımında kullanılıyor. Ukrayna’nın aynı zamanda Avrupa’nın lityum rezervlerinin üçte birine sahip olduğu tahmin ediliyor. Ukrayna’da nadir bulunan 17 elementin önemli miktarda rezervi de bulunuyor.
Bazı uzmanlar Ukrayna’nın nadir toprak mineralleri konusunda sahip olduğu potansiyelin abartıldığını savunuyor. Ülkenin, ABD savunma sanayisi ve yüksek teknoloji ürünler için ihtiyaç duyduğu titanyum, grafit ve lityum gibi kritik mineraller açısından önemli rezervlere sahip olduğunu vurgulayan uzmanlar, bu kaynaklara erişimin doğrudan savaşın gidişatına bağlı olduğuna dikkat çekiyor. Ukrayna’nın doğusundaki savaş bölgesinde bulunan bu rezervlerin büyük kısmı ya aktif çatışma bölgelerinde ya da henüz keşfedilmemiş durumda. Ayrıca, mevcut mineral haritalarının güncelliğini yitirdiği ve bu kaynakları ticarileştirmek için büyük yatırımlara ihtiyaç duyulduğu ifade ediliyor. Üstelik ABD’nin, Çin’in hakim olduğu küresel mineral işleme sektörüne alternatif oluşturacak altyapıya sahip olmadığı, dolayısıyla bu anlaşmanın uzun vadede nasıl şekilleneceğinin belirsiz olduğu da dile getiriliyor.
Amerikan basını anlaşmayı Trump’ın dış politikada izlediği “işlemsel yaklaşımın” bir yansıması olarak değerlendiriyor. Trump’ın yaklaşımının Amerikan dış politikasında radikal bir sapmayı temsil ettiğine vurgu yapan analistler bir zamanlar dünyanın polisi olarak görülen ABD’nin artık daha çok haraç kesen bir “mafya babası” gibi göründüğünü belirtiyor. Zor durumda bulunan Ukrayna’nın maden zenginliğine yönelik açık talebin “bir koruma şantajı” hissi verdiğine dikkat çekiliyor. ABD’nin ya da başka bir ülkenin savaş sırasında kendi müttefiklerinden para ya da kaynak talep etmenin daha önce bir örneği olmadığı belirtilirken, Trump’ın işlemsel diplomasisinin müttefiklerine ABD’nin dostlarına yardım etme ya da yükümlülüklerini yerine getirme konusunda güvenilmez olduğu mesajını verdiğini söylüyor. Uzmanlar, Trump’ın kısa vadeli kazançlar için uzun vadeli stratejik çıkarlardan vazgeçmeye hazır olduğunun Amerika’nın hasımları tarafından da fark edildiğini savunuyor.
Rusya da gelişmeleri yakından takip ediyor. ABD-Ukrayna maden anlaşmasının Rusya için herhangi bir önem taşımadığını belirten Putin, ABD’ye Rusya’nın sahip olduğu çok daha büyük nadir toprak minerali rezervlerini hatırlatarak, Washington’a alternatif bir ortaklık teklifi sundu. Rusya’nın kontrolünde olan Ukrayna topraklarındaki madenler için de teklifin geçerli olduğunu kaydeden Putin, Rusya’nın doğrudan ABD ile madencilik alanında iş birliği yapmaya açık olduğunu ifade etti. Putin’in teklifi, hem ABD-Ukrayna anlaşmasının önemini azaltmaya yönelik bir girişim hem de ABD’yi Rusya ile doğrudan ekonomik diyaloğa çekmeye yönelik bir hamle olarak görülüyor.
ABD-Ukrayna maden anlaşması, yalnızca ekonomik çıkarlarla sınırlı kalmayan, aynı zamanda küresel jeopolitik dengeleri de şekillendirebilecek bir hamle olarak değerlendiriliyor. Ukrayna’nın nadir toprak mineralleri ve kritik ham madde rezervlerini ABD ile paylaşması, Kiev yönetiminin Washington’ın desteğini uzun vadede güvence altına alma çabası olarak öne çıkarken, Trump yönetiminin anlaşmaya daha çok ticari bir perspektiften yaklaştığı görülüyor. Ancak, güvenlik garantileri konusundaki belirsizlikler ve ABD’nin değişken Ukrayna politikası, Kiev’in beklentilerini tam olarak karşılayıp karşılamayacağı konusunda soru işaretleri yaratıyor. Çin’in küresel mineral işleme sektöründeki hâkimiyetini kırmaya yönelik bir adım olarak değerlendirilen anlaşma, ABD’nin nadir toprak elementleri alanındaki stratejik yönelimine işaret ediyor.