Çelik ve Alüminyumda Gümrük Vergileri İkiye Katlandı
Trump yönetiminin çelik ve alüminyum ithalatına yönelik gümrük vergilerini artırma kararı küresel ticarette yeni bir gerilim dalgası yarattı. Geçen mart ayında tüm ülkelerden ithal edilen çelik ve alüminyum için uygulanan gümrük vergisi %25’e çıkarılmıştı. Bu oran alınan son kararla iki kat artırılarak %50’ye yükseltilmiş oldu. Başkan Trump kararı ABD’nin yerli çelik ve alüminyum endüstrisini güçlendirmek, ulusal güvenliği korumak ve ticaret açığını azaltmak amacıyla aldıklarını belirtirken açıklanan oranlar küresel piyasalarda dalgalanmalara yol açtı. Avrupa Birliği, Çin ve Kanada gibi ticaret ortaklarından misilleme tehditleri gelirken bu durum yeni bir ticaret savaşının tetiklenebileceği endişesi doğurdu.
Beyaz Saray tarafından yapılan açıklamada, önceki yüzde 25’lik tarifelerin yerli çelik ve alüminyum sektörlerinin sürdürülebilir üretim kapasitesini geliştirmesi ve ulusal savunma ihtiyaçlarını karşılaması için yeterli olmadığı belirtildi. Yeni yüzde 50’lik tarifelerin, bu sektörlere daha fazla destek sağlayacağı ve ithal ürünlerin oluşturduğu ulusal güvenlik tehdidini azaltacağı ifade edildi. Trump yönetiminin çelik ve alüminyum vergilerini “ulusal güvenlik” gerekçesiyle savunması, aslında ilk başkanlık döneminden bu yana süregelen bir yaklaşımın devamı niteliğinde. Ancak, bu kez İngiltere dışında hiçbir ülkeye muafiyet tanınmaması ve tüm ülkelere aynı oranda vergi uygulanması, önceki dönemdeki esnekliklerin ortadan kaldırıldığı anlamına geliyor. ABD’nin kendisiyle güçlü ticari bağları bulunan Kanada, Meksika, Brezilya ve Güney Kore gibi ülkelerin de bu vergilerden büyük ölçüde etkileneceği belirtiliyor. Türkiye ise hâlihazırda %25’lik vergiye tâbi olduğu için yeni düzenlemeden görece daha az etkilenecek gibi görünüyor.
Trump, ilk başkanlık döneminde de çelikte %25 ve alüminyumda %10 gümrük vergisi ilan etmiş, ancak ertesi yıl Meksika ve Kanada’ya uygulanan gümrük vergilerini kaldırmıştı. Trump bu tarifelerinin ardından sanayiyi canlandırma maksadıyla bazı adımlar atmış; ancak bu politikanın geniş kapsamlı ekonomik etkileri pek çok sektörde tartışma konusu olmuştu. ABD Uluslararası Ticaret Komisyonu tarafından hazırlanan bir rapora göre, Trump’ın ilk döneminde uygulamaya koyduğu tarifeler neticesinde ABD üretiminde kısmi bir artış yaşanmış, ancak otomobil, alet ve makineler için maliyetlerin artmasına engel olunamayarak bu endüstrilerin üretiminde 2021’de 3 milyar dolardan fazla düşüş görülmüştü.
Trump yönetiminin gümrük vergilerini artırma hamlesi “Önce Amerika” politikaları çerçevesinde hayata geçirilmeye çalışılıyor. Vergilerin artırılması, özellikle yerli üreticileri desteklemek isteyen lobi grupları tarafından olumlu karşılanırken, tarifelerin beraberinde getirdiği ek maliyetlere dikkat çeken ekonomistler ve tüketici grupları ise kararı yoğun bir şekilde eleştiriyor. Yeni tarifeler, otomotivden beyaz eşyaya, inşaattan ofis malzemelerine kadar birçok sektörü doğrudan etkiliyor. Çelik ve alüminyum, otomobil üretimi, konut inşası, paketleme ürünleri gibi geniş bir ürün yelpazesinde temel hammadde olarak kullanılıyor. Tarife artışının, bu sektörlerde maliyetlerin yükselmesine ve nihai ürün fiyatlarının artmasına yol açacağı öngörülüyor. Uzmanlar genel olarak bu tür korumacı politikaların üretim maliyetlerini yükselttiği ve tüketici fiyatlarına yansıdığı görüşünde. Ayrıca, maliyet artışı nedeniyle bazı ABD firmalarının işçi çıkarmaya gidebileceği endişesi de dile getiriliyor.
Kararın uluslararası ticaret ortakları arasında yeni sürtüşmelere yol açabileceği öngörülüyor. Küresel piyasalarda ticaret savaşı endişelerini tetikleyen bu adımın, Kanada, Meksika, AB ve Çin gibi büyük ticaret ortaklarından tarife misillemesine neden olarak küresel ticaret hacmini daraltacağı tahmin ediliyor. Geçtiğimiz aylarda ABD, birçok ülkeye yönelik tarifeleri geçici olarak askıya almıştı. Ancak bu yeni artış, “karşılıklı” tarife duraklamasının sona ermesi anlamına geliyor ve ticaret savaşlarının derinleşmesi riski taşıyor.
ABD’nin çelik ve alüminyum ithalatına uyguladığı %50’lik gümrük vergileri, bu metallerde yüksek paya sahip ülkelere maliyet baskısı yaratarak onları daha ucuz veya daha rekabetçi tedarikçiler aramaya yönlendirebilir. Küresel çelik üretiminin büyük kısmını elinde tutan Çin’in öne çıkan güçlü bir alternatif olduğu dile getiriliyor. Benzer şekilde Hindistan, Rusya, Brezilya ve Güney Kore gibi kayda değer üretim kapasitesine sahip ülkelerin de görece düşük fiyatlar ve istikrarlı tedarik olanakları sayesinde, ABD ile ilişkileri gerilen piyasalar için cazip seçenekler oluşturabileceği ifade ediliyor. Gözlemciler, Kanada ve Meksika’nın yıllarca NAFTA/USMCA anlaşmaları çerçevesinde ABD pazarına yakın durduğunu, ancak şimdi Brezilya veya Çin gibi yeni tedarik kaynaklarını ciddi biçimde değerlendirebilecekleri görüşünü paylaşıyor.
Ekonomistler, bu kaymanın uzun vadede ABD’nin çelik ve alüminyum ihracatını zayıflatabileceğine dikkat çekiyor. Trump yönetiminin yerli sanayiyi korumak için attığı bu adımın kısa vadede korumacılık sağlayabileceğini, ancak Çin’in devasa üretim kapasitesi ile Hindistan, Türkiye ve Brezilya gibi yükselen üretici ülkelerin giderek artan rekabet gücünün, ABD’yi küresel tedarik ağlarında daha az tercih edilen bir konuma sürükleyebileceği belirtiliyor. Bu eğilimin Amerikalı üreticiler için dış pazarlarda daralma yaratarak, “Önce Amerika” stratejisinin hedefleriyle çelişen bir sonuç doğurabileceği belirtiliyor. Ayrıca, bu süreçte yeni ticaret bloklarının oluşabileceği ve alternatif işbirliği ağlarının güçlenebileceğine dikkat çekiliyor. Söz konusu korumacı politikanın sonuçlarının ABD ekonomisini destekleme hedefiyle çelişeceği ve ülkenin küresel ticaret sistemindeki etkisini azaltma riski taşıyacağı sıkça dile getiriliyor.
Başkan Trump’ın çelik ve alüminyum gümrük vergilerini yüzde 50’ye çıkarması, Amerikan iç siyasetinde üretici lobilerini memnun eden bir adım olsa da bu hamlenin sanayinin diğer kolları ve tüketiciler üzerinde ek maliyet getirmesi bekleniyor. ABD’deki yerli üreticileri kısa vadede desteklemeyi amaçlayan bu politika, uzun vadede zincirleme misillemeler ve yüksek maliyetler yüzünden hem ABD ekonomisini hem de küresel ticaret düzenini zora sokabileceği öngörülüyor. Uluslararası arenada, en yakın ticaret ortakları dâhil çok sayıda ülke bu karara tepki gösterirken, küresel tedarik zincirlerinde belirsizlik artıyor. Dünya genelinde artan korumacılık eğilimi, geleneksel serbest ticaret prensiplerini tehdit ediyor. Bu çalkantılı dönemde birçok ülke, pazar çeşitliliğini artırmak ve alternatif tedarik hatları kurmak için çabalayacak gibi görünüyor. Kimin kazançlı çıkacağı tam olarak belli olmasa da Trump’ın attığı bu adımın ticaret savaşlarını hızlandırarak küresel ekonomiyi yeniden şekillendirme potansiyeli taşıyor.