Çip Ticaretinde Yeni “Çin Vergisi”
ABD ile Çin’in yapay zekâ ve ileri teknoloji alanındaki rekabeti, son yılların kritik başlıklarından biri olan çip ihracatı tartışmalarında kendini gösteriyor. Biden döneminde kontrollü bir şekilde izin verilen çip ihracatı, Trump’ın yeniden göreve gelmesiyle birlikte Nisan ayında tamamen yasaklanmıştı. Temmuz ayında kaldırılan bu yasakların ardından büyük teknoloji şirketleri yeniden Çin’e çip satışı yapmaya başladı. Her ne kadar Çin’e çip ihracatının ulusal güvenlik riski oluşturduğuna dair kaygılar sürse de, bu süreçte Çinli firmaların gelişmiş çipler kullanmadan ürettiği yapay zekâ modelleri dikkat çekti. Bu durum, yasakların Çin’in kendi çip teknolojisini geliştirmesini hızlandırabileceği yönünde endişelere yol açtı. Son olarak, ABD’nin teknoloji devleri Nvidia ve AMD’nin Çin’e belirli türde ileri teknoloji çip satışından elde ettikleri gelirin yüzde 15’ini ABD hükümetine aktarmayı kabul ederek ihracata yeniden başlaması ise ulusal güvenlik açısından yoğun eleştirilerin odağı oldu.
ABD Ticaret Bakanlığı, Nvidia’ya Çin’e özel tasarlanan H20 yapay zekâ çiplerini ihraç edebilmesi için lisans verdi. Bu karar, uzun süredir Çin’e çip satışı yapamayan Nvidia için dünyanın en büyük pazarlarından birine yeniden erişim imkânı sağladı. Şirket, H20 modelini Biden dönemindeki ihracat kontrollerine uyacak şekilde geliştirmişti ancak Trump yönetiminin Nisan ayında getirdiği yasak nedeniyle milyarlarca dolarlık satış kaybı öngörüyordu. Temmuz ortasında yasağın kaldırılmasıyla lisans süreci başlatıldı. Kaç lisans verildiği, hangi firmalara satış yapılacağı ve toplam satış tutarı henüz netleşmedi. Nvidia, yasağın Temmuz çeyreğinde 8 milyar dolara varan kayba yol açabileceğini açıklamıştı.
Nvidia ve AMD, Çin’e belirli türde ileri teknoloji çip satışından elde edecekleri gelirin yüzde 15’ini ABD hükümetine aktarmayı kabul etti. Washington böylece yalnızca ihracatı denetleyen değil, aynı zamanda bu satışlardan doğrudan pay alan bir taraf hâline gelmiş oldu. Satışına izin verilen çipler, şirketlerin en gelişmiş modellerinden daha düşük performansa sahip olsa da yapay zekâ uygulamalarında yaygın olarak kullanılıyor. Nvidia’nın H20’si ve AMD’nin MI308’i, Biden döneminde getirilen kısıtlamalar karşısında bir “ara çözüm” olarak geliştirilmişti. Ancak Trump, bu daha az gelişmiş modellerin ihracatını da yasaklamıştı. Çin pazarının büyüklüğü ve yapay zekâ yatırımlarındaki hızlı artış, yasağın kalkmasıyla birlikte her iki şirket için önemli bir ticari fırsat doğurdu.
Nvidia’nın Çin pazarı için geliştirdiği H20 çiplerine yönelik talebin 20 milyar dolara ulaşması hâlinde, bu anlaşmanın ABD’ye yaklaşık 3 milyar dolarlık gelir sağlaması bekleniyor. AMD’nin katkısının ise birkaç yüz milyon dolar düzeyinde kalacağı öngörülüyor. Ek maliyetin Nvidia üzerinde sınırlı bir etkisi olacağı tahmin ediliyor. Buna karşılık, Çin’deki faaliyetleri daha sınırlı olan AMD için bu kesinti görece daha ağır bir mali yük oluşturabilir.
Nvidia bu maliyeti tamamen üstlenmek zorunda kalmayabilir. İleri seviyedeki yapay zekâ çipi talebi sayesinde şirketin, bu ek maliyetin bir kısmını hatta tamamını Çinli müşterilerine yansıtabilir. Ancak bu uygulamanın kalıcı hâle gelmesi, mali yapısı Nvidia kadar güçlü olmayan teknoloji şirketlerini zorlayabilir. İhracat lisanslarının devlet ödemelerine bağlanmasının yaygın bir uygulamaya dönüşmesi durumunda, diğer çip ve teknoloji üreticileri ya kâr marjlarında ciddi kayıpları göze almak ya da belirli dış pazarlardan tamamen çekilmek zorunda kalabilir. Bu gelişme, uluslararası teknoloji ticaretinde yeni bir dönemin başlangıcı anlamına gelebilir.
Beyaz Saray, Nvidia ve AMD’den elde edilecek %15’lik gelirin nasıl kullanılacağına veya nereye aktarılacağına dair henüz bir açıklama yapmadı. Bu durum, Çin pazarına bağımlı diğer ABD şirketleri için yeni bir “Çin vergisi” ihtimalini gündeme getirdi. Gelir paylaşımının, Nvidia ve AMD’nin kâr marjlarını doğrudan etkileyebileceği ve çip üretiminde yıllar öncesinden yapılan operasyonel planlar nedeniyle yatırımcı güvenini sarsabileceği belirtiliyor. Bununla birlikte, son atılan adım Trump yönetiminin sürdürdüğü gümrük tarifesi pazarlıklarının bir parçası olarak da değerlendirilebilir. Geçtiğimiz hafta Trump, yabancı üretim çiplere %100 gümrük vergisi getirme tehdidinde bulunmuş ve bu şirketlerin ABD’ye yatırım yapmasını şart koşmuştu. Ticaret Bakanı Howard Lutnick ise çip ihracatının, Çin ile nadir toprak elementlerine erişim konusundaki pazarlıklarda bir koz olarak kullanıldığını ifade etmişti.
Konunun ulusal güvenlik boyutu ise hâlâ tartışmalı. Beyaz Saray, H20 ve benzeri çiplerin satışının ABD’nin güvenliğini tehlikeye atmadığını savunuyor. Ancak bu ürünler, daha önce “askeri uygulamalarda kullanılabilir” endişesiyle yasaklanmıştı. Bazı uzmanlar, bu tür yasakların Çin’i kendi teknolojisini geliştirmeye ittiğini ve rekabeti artırdığını belirterek Pekin’in ABD teknolojisine bağımlı tutulmasının stratejik açıdan daha doğru olacağını ileri sürüyor. Ticaret uzmanları ise hassas teknoloji ihracatındaki kısıtlamaların para karşılığı kaldırılmasının tehlikeli bir emsal oluşturabileceğine dikkat çekiyor. Anlaşma Amerikan medyasında “hem rüşvet hem de şantaj karışımı, eşi benzeri görülmemiş” ifadeleri kullanılarak eleştirdi. Ulusal güvenlik gerekçesiyle konulan ihracat kısıtlamalarının para karşılığı gevşetilmesi, gelecekte çok daha riskli satışların önünü açabilecek kötü bir örnek teşkil edeceği şeklinde eleştirildi.
Tüm bu tartışmalar yalnızca Washington’da değil, Pekin’de de dikkatle izleniyor. ABD’nin güvenlik vurgusu karşısında, Çin tarafı hem teknik hem de stratejik açılardan farklı argümanlar öne sürüyor. Devlet yayın kuruluşlarından yayınlanan analizlerde H20 çiplerin çevre dostu olmadığı ve teknolojik açıdan da artık yeterli görülmediği savunuluyor. Çiplerin donanımındaki olası bir “arka kapı” aracılığıyla uzaktan kapatma gibi işlevlere sahip olabileceği iddia ediliyor. Ancak bu iddialar, ABD’li şirketler tarafından kesin bir dille reddedildi. Nvidia, ürünlerinde uzaktan erişim ya da kontrol sağlayacak herhangi bir güvenlik açığı bulunmadığını savunarak, Çinli yetkililerin kaygılarının yersiz olduğunu öne sürdü.
ABD ile Çin arasındaki çip ihracatı anlaşması, yalnızca teknoloji ve ticaret ekseninde değil, aynı zamanda ulusal güvenlik, diplomasi ve küresel güç dengeleri açısından da yeni bir dönemin işaretlerini veriyor. Gelir paylaşımı modeli, Washington’ın ihracat politikalarında daha önce görülmemiş bir esnekliğe yöneldiğini gösterirken, Pekin’in de bu gelişmeyi stratejik kazanımlara dönüştürme potansiyeli bulunuyor. Ancak hem ABD’de hem Çin’de yükselen eleştiriler, bu tür düzenlemelerin gelecekte benzer yüksek riskli teknoloji transferlerine kapı aralayabileceği uyarısını güçlendiriyor. Önümüzdeki süreçte, bu modelin kalıcı bir uygulamaya dönüşüp dönüşmeyeceği, yalnızca çip endüstrisini değil, küresel teknoloji rekabetinin seyrini de etkileyebilir.