Epstein Dosyası Cumhuriyetçileri Böldü 

Reşit olmayan kız çocuklarına cinsel istismarda bulunmak ve fuhuş ağı kurmakla suçlanan, 2019 yılında tutuklu bulunduğu cezaevinde ölü bulunan Jeffrey Epstein hakkında son günlerde yeniden alevlenen tartışmalar, Trump yönetiminin yönetmekte zorlandığı bir krize dönüştü. Özellikle Trump’ın 2024 seçimleri öncesinde “Epstein’in müşteri listesi açıklanacak” vaadiyle yükselttiği beklenti, Adalet Bakanlığı’nın geçtiğimiz hafta yaptığı açıklamayla boşa çıktı. Bakanlık ve FBI, dosyalarda suçlayıcı bir müşteri listesine ulaşılamadığını ve Epstein’in 2019’daki ölümünün intihar olduğuna dair bulguların teyit edildiğini duyurdu. Ancak bu açıklama, muhafazakar tabanındaki bazı isimlerde hayal kırıklığı yaratırken, Adalet Bakanı Pam Bondi’ye karşı sert eleştirilerin de önünü açtı.

Epstein davasının yeniden gündeme gelmesi ve Trump ile ilişkilendirilmeye çalışılması üzerine Trump yönetimi harekete geçerek, FBI ve Adalet Bakanlığı aracılığıyla dosyaya ilişkin geçtiğimiz hafta yeni bir inceleme başlattı. Bu incelemede, medyada sıkça dile getirilenin aksine, Epstein’e ait herhangi bir müşteri listesinin bulunmadığı ve hiçbir video kaydının şantaj amacıyla kullanılmadığı belirtildi. 2019 yılında hücresinde ölü bulunan Epstein hakkında o dönemde “öldürüldüğü” yönünde iddialar ortaya atılmıştı. Ancak Adalet Bakanlığı, bu son incelemede cezaevindeki kamera kayıtlarının da incelendiğini ve elde edilen bulguların Epstein’in intihar ettiğini teyit ettiğini duyurdu.

Aşırı sağcı bir aktivist olan ve Trump’a verdiği destekle bilinen Laura Loomer ile Trump’ın eski danışmanlarından Steve Bannon, Adalet Bakanı Pam Bondi’nin davayı ele alış biçimini sert şekilde eleştirdi. Cumhuriyetçilere yakınlığıyla tanınan gazeteci Tucker Carlson da Epstein’in İsrail için çalıştığını ve Washington’daki birçok ismin bu kanaatte olduğunu ancak kimsenin bunu dile getirmeye cesaret edemediğini öne sürdü. 2024 başkanlık seçimlerinde Cumhuriyetçi Parti içindeki en güçlü Trump karşıtı figürlerden biri olan Nikki Haley de Epstein dosyasının aydınlatılması gerektiğini belirtti ve halkın Trump’a bu konuda güven duymadığını ifade etti. 

Temsilciler Meclisi Başkanı Mike Johnson ise dava dosyasının şeffaf bir şekilde kamuoyuyla paylaşılması gerektiğini ve bu konuda Trump’a güvendiğini ifade etti. Tüm baskılara rağmen Trump Adalet Bakanı Bondi’ye sahip çıktı. Seçim sürecinde Epstein dosyasındaki detayları açıklama vaadinde bulunan Trump’ın henüz kısa bir süre geçmişken “kimsenin umrunda olmayan Epstein’la uğraşmayalım” şeklindeki açıklamaları özellikle kendi seçmen tabanını ikna edemedi. Epstein davasını elitlere karşı verilen mücadelenin sembolü olarak gören muhafazakârlar açısından Trump yönetiminin açıklamaları ikna edici değil. 

Uzun süredir Trump ile istikrarsız bir ilişki yürüten ve geçtiğimiz haftalarda Trump’la tamamen yollarını ayıran Elon Musk da Epstein dosyasını gündemine taşıyarak Trump’a karşı yeni bir cephe açmaya çalışıyor. İkili arasındaki ilk büyük gerilim döneminde Musk, sahibi olduğu X platformunda Trump’ın adının Epstein dosyalarında geçtiğini öne süren bir paylaşımda bulunmuş, ancak bu paylaşımı kısa süre sonra silmişti. Trump’ın kendisini sınır dışı etmeye varan bir ajandaya sahip olduğunu açıklamasının ardından, Musk Epstein meselesini yeniden gündeme getirdi. “Trump, Epstein dosyalarını açıklamazsa insanlar ona nasıl güvenebilir?” diyen Musk, kurmayı planladığı Amerika Partisi’nin en önemli gündem maddeleri arasında cinsel taciz ve çocuk istismarıyla mücadelenin yer aldığını belirtti. 

Mevcut duruma Cumhuriyetçilere ek olarak tepki gösteren Demokratlar da oldu. Temsilciler Meclisi Azınlık Lideri Hakeem Jeffries, “Amerikan halkı bu kirli Jeffrey Epstein meselesine dair gerçeği, tüm gerçeği ve yalnızca gerçeği bilme hakkına sahiptir” ifadelerini kullandı. Demokrat vekiller, dosyanın kamuoyuna açıklanması için Kongre’ye baskı yaparken Kongre’nin de soruşturmaya doğrudan dahil olması için çaba gösteriyorlar. 

Trump etrafında birlikteliğini korumuş Cumhuriyetçiler için Epstein meselesi, yeni bir sınav niteliği taşıyor. Mevcut durumda çok sansasyonel belgeler ortaya çıkmadıkça Trump’ın sahip olduğu siyasi güçle parti içi muhalefeti bastırması zor görünmüyor. Öte yandan, daha önce komplo teorisi olarak değerlendirilebilecek iddiaları gündemde tutarak rakiplerine karşı söylem geliştiren Trump’ın bu kez Epstein hakkındaki iddiaları “komplo” olarak kamuoyuna kabul ettirmesi de kolay olmayacak görünüyor. 

Trump, özellikle muhafazakâr Cumhuriyetçi tabanı bir arada tutmak adına yıllardır desteklediği komplo teorileri nedeniyle bu kez kendi silahıyla yüzleşiyor. Yaptığı açıklamalar, kamuoyunda dosyayı örtbas etme çabası olarak algılanırken, Epstein dosyası gizemini korumaya devam ediyor. Bu noktada Trump’ın atacağı adımlar ve dosyanın gündemde nasıl kalacağı, Cumhuriyetçi Parti içinde yeni kırılmalara yol açabilir. Özellikle son bütçe tasarısı ve İran’a yönelik gerçekleştirilen askeri müdahale nedeniyle muhafazakâr tabanda oluşan hoşnutsuzluk da göz önüne alındığında, Trump’ın bu süreçteki tutumu belirleyici olacaktır.

Bu noktada kamuoyunun Epstein dosyasıyla ilgili olarak ortaya çıkan gündeme verdiği tepki Trump yönetimi üzerindeki baskıyı daha da artırabilir. Son yapılan anketlere göre Amerikalıların %50’si hükümetin Epstein hakkında kamuoyuyla paylaştığı bilgilerden memnun olmadığını belirtirken, memnun olduğunu ifade edenlerin oranı yalnızca %3’te kalıyor. Bu süreçte Epstein dosyasının yeniden gündeme taşınması, başkana duyulan güven oyunu da etkilemiş durumda. Haziran ayında yapılan araştırmalarda Trump’a verilen onay oranı %50 seviyesindeyken son kamuoyu yoklamaları bu oranın %44’e gerilediğini gösteriyor.

Dosyaların detaylı olarak açıklanmaması yalnızca komplo teorilerini beslemekle kalmadı, aynı zamanda Trump’ın geçmişte Epstein ile olan ilişkisini de yeniden gündeme taşıdı. Trump’ın, Epstein’i 2002 yılında “müthiş bir adam” olarak tanımladığı ve ikilinin yıllar boyunca çeşitli partilerde sık sık bir araya geldiği biliniyor. Hem Trump hem de Clinton ile olan bağlantıları, dosyanın hem sağ hem de sol siyasi kutuplar tarafından araçsallaştırılmasına neden oldu. Dolayısıyla Epstein meselesi artık yalnızca bir ceza hukuku vakası değil, ABD’de elitlerin dokunulmazlığı, adalet sisteminin çifte standartları ve komplo anlatıları üzerinden yürüyen politik bir sembole dönüşmüş durumda.