Ukrayna’ya Silah Sevkiyatı ve İstihbarat Paylaşımı Durdu

Başkan Trump ve Ukrayna Devlet Başkanı Zelenski arasında Oval Ofis’te yaşanan gerginliğin ardından, Trump yönetimi Ukrayna’ya silah yardımı ve istihbarat paylaşımını durdurdu. Beyaz Saray’da yaşanan skandal ve akabinde alınan bu karar uluslararası arenada büyük yankı uyandırırken Avrupalı liderler yoğun bir diplomasi trafiği başlattı. Her ne kadar Trump yönetiminden böyle bir hamle gelmesi şaşırtıcı olmasa da şimdiye kadar Ukrayna’ya verilen en önemli desteklerden birinin ani biçimde kesilmesi hem Kiev yönetimi hem de Avrupa başkentlerinde derin kaygılara yol açtı.
Trump’ın durdurduğu silah sevkiyatı Biden yönetimi tarafından Ukrayna’ya gönderilmek üzere onaylamıştı. Kongre tarafından onaylanan 61 milyar dolarlık ek yardım paketinin büyük kısmını Ukrayna’ya göndermeyi başaran Biden yönetimi, görev süresi tamamlanmadan önce fonun kalan kısmını da Ukrayna’ya aktarmak için yoğun çaba göstermişti. Biden’ın açıkladığı son silah yardımı paketi 500 milyon dolar değerindeydi ve bu sevkiyatın neredeyse tamamının Trump’ın göreve başlamasından önce Ukrayna’ya ulaşması hedefleniyordu. Biden, Başkanlık Çekme Yetkisi (PDA) kapsamında yaklaşık 3,8 milyar doları halefi Trump’a devretmişti.
Ukrayna’nın elinde halen belli bir süre yetecek kadar mühimmat bulunduğu belirtiliyor. Ancak ABD’nin silah sevkiyatını durdurmasının, Ukrayna’nın savunma kapasitesinde hemen hissedilecek bir boşluk yaratacağı düşünülüyor. Uzmanlar Ukrayna’nın mevcut çatışma yoğunluğunu ancak altı ay kadar daha sürdürebileceği tahmininde bulunuyor. Silah ve mühimmat ihtiyacının yaklaşık yüzde 30’unu karşılayan ABD yardımının kesilmesinin, halihazırda silah ve mühimmat açığı yaşayan Ukrayna için kritik önem taşıdığı belirtiliyor. Rus güçlerinin kısa sürede büyük bir atılım gerçekleştirmesi beklenmiyor ancak HIMARS ve Javelin sistemleri eksikliğinin doğu cephesindeki savunmayı zayıflatabileceği ve mühimmat stoklarını daha hızlı eriteceği kaydediliyor.
İstihbarat paylaşımının durması, Ukrayna’nın hedef tespiti ve stratejik planlama yeteneğini baltalayarak cephedeki etkinliğini azaltabileceği belirtiliyor. Ukrayna ordusunun Rus hedeflerini etkili bir şekilde tespit etmesi, büyük ölçüde Amerikan uydu verileri ve sinyal istihbaratı (SIGINT) desteğiyle mümkün oluyordu. Bu bilgi akışının durmasıyla, Ukrayna kuvvetlerinin hedef tespitinin zorlaşacağı ve karşı saldırı operasyonlarının etkinliğinin azalacağı öngörülüyor. Pentagon’un daha önceki açıklamalarında, ABD tarafından paylaşılan istihbaratın Ukrayna için “oyun değiştirici” olduğu sıkça vurgulanıyordu. Trump’ın bu boykot niteliğindeki kararının arkasında, Kiev’i Rusya ile müzakere masasına oturmaya zorlama maksadı olduğu ileri sürülüyor.
Trump’ın ikinci kez göreve gelmesiyle, ABD’nin dış politika önceliklerinde radikal değişikliklere gidileceği bir süredir tahmin ediliyordu. 2024 seçim kampanyası boyunca Trump, “sürekli ve sonsuz savaşlara” karşı olduğunu vurgulayarak, ABD’nin dış müdahalelerinin kısıtlanmasını isteyen tabanın desteğini almıştı. Geçen hafta Beyaz Saray’da Zelenski ile yapılan gergin görüşmenin ardından gelen karar, bu politikanın somut bir yansıması olarak değerlendiriliyor. Ancak Trump’ın bir önceki dönemini ele alan bazı incelemeler kendisinin çizmeye çalıştığı imajın aksine çatışmaları ve ölümleri artıran bir yönetim sergilediğine dikkat çekiyor.
Trump yönetimi, Ukrayna’nın Rusya ile barış görüşmelerine “yeterince istekli olmadığını” düşünüyor. Trump’ın, Zelenski’nin savaşın yakın zamanda bitmeyeceğine dair sözlerinden ve bazı anlaşmazlıklardan rahatsız olduğu, bu yüzden Kiev’e “barışa yönelmeleri konusunda ciddi olduklarını kanıtlamaları” gerektiğini ilettiği belirtiliyor. İstihbarat paylaşımının yanı sıra silah yardımlarının da durdurulması, Washington’un bu konudaki ciddiyetini ortaya koyma girişimi olarak yorumlanıyor.
ABD’nin kararı, Avrupa Birliği ülkeleri ve özellikle NATO müttefikleri tarafından endişeyle karşılandı. Avrupa ülkeleri bugüne kadar Ukrayna’ya 138 milyar doları aşan askeri ve insani yardım sağlamış durumda. Ancak bu rakamlar, ABD’nin sağladığı askeri teknoloji ve istihbarat katkısını birebir telafi etmeye yetmiyor. Fransa Cumhurbaşkanı Macron ve Almanya Başbakanı Scholz gibi liderler, en kısa sürede bir barış planı oluşturmak için Avrupa içerisinde yeni bir diplomatik girişim başlatacaklarını duyurdu. Geçen hafta sonu Londra’da yapılan zirvede, Avrupa ülkelerinin “daha kapsamlı bir güvenlik şemsiyesi” oluşturma konusunu masaya yatırdığı bildirildi.
ABD’nin Ukrayna’ya askeri yardımı, esas olarak Kongre’nin çıkardığı ek ödenekler ve Savunma Bakanlığı bütçesiyle finanse ediliyordu. Ukrayna savaşının başından beri yaklaşık 86 milyar dolar bu amaçla tahsis edilmişti. Yardım üç temel kanaldan sağlanıyordu: Başkanlık Geri Çekilme Yetkisi (PDA), Ukrayna Güvenlik Yardım Girişimi (USAI) ve Dış Askeri Finansman (FMF). Savunma Bakanlığı, Kongre’nin sağladığı bu kaynakları önce hangi silah ve ekipmana yönlendireceğini belirliyor; ardından üretici firmalarla sözleşme imzalıyor. Son olarak, ekipman teslim edilip ödemeler yapılıyor. Bu süreç, üretim ve lojistik nedenlerle aylar hatta yıllar sürebilir, dolayısıyla tüm fonların “taahhüt” edilmiş olması, hepsinin harcanacağı ve sevkiyatın hemen biteceği anlamına gelmiyor; dolayısıyla silah ve mühimmat akışı mevcut sözleşmeler tamamlanana kadar devam ediyor. Belirlenen sürede kullanılamayan fonlar da geçerliliğini yitiriyor.
ABD’nin Ukrayna’ya sağladığı silah desteği, Kiev için kritik bir öneme sahipti. Biden yönetimi döneminde sağlanan toplam 120 milyar doları aşan askeri ve insani yardımlar, Ukrayna ordusunun savunma kapasitesini güçlendirerek Rusya’ya karşı direnişe olanak sağlarken ABD’nin paylaştığı istihbarat bilgileri de Ukrayna’nın Rus mevzilerini tespit etme ve hedefleme kabiliyetine ciddi katkı sağlıyordu. Uzmanlar, ABD desteği olmadan Avrupa’nın kısa vadede Ukrayna’yı tam kapasite destekleme imkânına sahip olmadığını dile getiriyor. Özellikle uzun menzilli füze sistemleri, sofistike hava savunma platformları ve ileri düzey radar teknolojileri söz konusu olduğunda, Avrupa ülkeleri henüz ABD’nin üretim ve stok seviyelerine ulaşabilmiş değil. Bu açık, Ukrayna’nın savaş alanındaki performansını doğrudan etkileme potansiyeline sahip.
Trump’ın Ukrayna tarafına nadir elementler anlaşmasına imza atması ve barış görüşmelerine razı olması için yaptığı baskı kısmen de olsa sonuç vermiş görünüyor zira Zelenski anlaşmaya imza atmaya ve Trump liderliğinde adil ve kalıcı bir barış müzakeresine hazır olduğunu açıkladı. Trump’ın Kongre ortak oturumunda Zelenski’nin kendisine bu minvalde gönderdiği bir mektup olduğunu açıklaması, ABD ve Ukrayna’nın çalkantılı ilerleyen ilişkisinde bir sakinleşme umuduna yol açtı. Öte yandan Rusya’nın Ukrayna’ya saldırılarının devam etmesi üzerine, Başkan Trump cuma günü paylaştığı bir sosyal medya mesajıyla Rus bankalarına ve ekonomisine karşı yaptırım ve ek gümrük tarifeleri uygulama tehdidinde bulundu. Trump’ın bu açıklamaları, Ukrayna’ya baskı yaparken medyanın Ukrayna’yı kaderine terk ettiği ve Putin’in istediklerini yaptığı şeklindeki eleştirilerinden de etkilendiğine işaret ediyor.
ABD’nin Ukrayna’ya silah yardımı ve istihbarat paylaşımını durdurma kararı, savaşın seyrinde önemli bir dönüm noktası olarak görülüyor. Bu adım, bir yandan Zelenski yönetimini Rusya ile masaya oturmaya zorlamak için atılırken diğer yandan da Trump’ın kendi siyasi tabanına “sorumlu dış politika” mesajı verme çabası olarak değerlendiriliyor. Bu stratejinin başarıya ulaşıp ulaşmayacağı, büyük ölçüde Rusya’nın tavrına ve Avrupa’nın ne ölçüde inisiyatif alabileceğine bağlı görünüyor. Avrupa’nın ya da Ukrayna’nın kendi savunma sanayisinin kısa vadede ABD’nin sunduğu imkânları telafi etmesi pek mümkün değil. ABD’nin destek kesintisinin uzaması durumunda, Rusya’nın sahada ilerleme kaydedeceği ve Ukrayna’yı çok daha zorlu bir müzakere sürecine iteceği tahmin ediliyor. Trump’ın radikal çıkışlarıyla birlikte NATO içindeki uyum ve ABD’nin “güvenilir ortak” imajı sorgulanmaya başlarken, Rusya ve Çin gibi aktörlerin de kendi stratejik çıkarlarını daha rahat ileri sürme zemini bulabilecekleri düşünülüyor.