Beyaz Saray’a Yeni Balo Salonu
ABD Başkanı Donald Trump, Beyaz Saray’da bugüne kadar yapılmış en büyük yapısal değişikliklerden birine imza atmaya hazırlanıyor. Geçtiğimiz hafta Beyaz Saray’ın Doğu Kanadı’nda başlayan yıkım çalışmaları, Trump’ın 250 milyon dolarlık devasa bir balo salonu inşa etme projesinin ilk adımı oldu. Bu girişim, Beyaz Saray’ın mimari yapısına 1948’deki Truman döneminden bu yana yapılan en kapsamlı müdahalelerden biri olarak değerlendiriliyor. Trump’ın geniş bir tanıtım kampanyasıyla duyurduğu balo salonu projesi, Amerikan kamuoyunda ise ciddi tartışmalara yol açtı. Tartışmalar, tarihi yapının dönüştürülmesi ve Beyaz Saray yerleşkesinin siyasi bir malzemeye dönüştürülmesi etrafında yoğunlaşırken, projeye fon sağlayan özel şirketler de eleştirilerin hedefinde yer aldı.
Beyaz Saray’da geçmişte yapılan mimari ve yapısal değişiklikler, çoğunlukla dönemin başkanlarının pratik ihtiyaçlarını ve politik ajandalarını yansıtan müdahaleler olarak hayata geçirilmişti. 1800’lü yıllarda Thomas Jefferson’ın yaptırdığı eklemeler, Kongre tarafından pahalı bulunduğu gerekçesiyle eleştirilmiş, Andrew Jackson döneminde inşa edilen Kuzey Girişi de benzer tepkilere yol açmıştı. 20. yüzyıla gelindiğinde ise, Theodore Roosevelt 1902 yılında başkanlık ofislerini konuttan ayırarak yeni inşa edilen Batı Kanat’a taşımış, onu takip eden William Howard Taft ise ilk Oval Ofis’i inşa ettirmişti. Franklin D. Roosevelt, II. Dünya Savaşı sırasında yer altındaki acil durum sığınağını gizlemek amacıyla Doğu Kanat’ı iki katlı bir yapıya dönüştürmüştü. Harry Truman, Beyaz Saray’ın iç yapısını değiştirerek çelik kirişler ve beton temellere dayalı kapsamlı bir yeniden inşa süreci başlatmıştı.
Daha yakın dönemde gerçekleştirilen değişiklikler ise, çoğunlukla teknolojik gelişmeler ve iletişim ihtiyaçları doğrultusunda şekillenmişti. Richard Nixon Beyaz Saray’a bir bowling salonu eklemiş, Bill Clinton güvenlik sistemlerini ve internet altyapısını modernize etmişti. George W. Bush, basın brifing odasını yenilemiş ve bazı tarihi odaları restore ettirmişti. Barack Obama döneminde ise tüm Beyaz Saray’a kablosuz internet altyapısı kurulmuş, ayrıca tenis kortları basketbol sahası olarak da kullanılacak şekilde dönüştürülmüştü. Bu tarihsel örnekler, Donald Trump’ın Beyaz Saray’da gerçekleştirdiği son müdahalelerin yalnızca estetik değil, aynı zamanda sembolik ve politik anlamlar taşıdığını ortaya koyuyor. Trump’ın girişimi, son dönemin en tartışmalı ve gösterişli mimari müdahalelerinden biri olarak öne çıkmakla birlikte, Beyaz Saray’ın her başkan döneminde dönemin ruhuna uygun şekilde yeniden şekillendirilmesi geleneğinin bir devamı olarak da değerlendirilebilir.
Proje, Beyaz Saray’ın şimdiye kadar yalnızca ofisleri ve yabancı konuklara ayrılmış giriş alanlarını barındıran Doğu Kanadı’nda hayata geçiriliyor. Yeni balo salonunun 90.000 metrekarelik bir alana ve yaklaşık 650 ila 999 kişilik kapasiteye sahip olması planlanıyor. Bu sayı, Beyaz Saray’daki en büyük salonun neredeyse üç katı büyüklüğünde. Bu nedenle salon, yalnızca mimari açıdan değil, işlevsel olarak da Beyaz Saray’daki etkinliklerin yapısını dönüştürme potansiyeli taşıyor. Ancak bu alanın altında, olası krizlerde başkanın sığındığı gizli bir nükleer sığınak bulunuyor. Bu durum, yapılan müdahalenin güvenlik açısından risk oluşturabileceği yönünde eleştirilere de neden oldu.
Yeni yapının gösterişli ve “altın” temalı olacağına dair beklentiler, tarihsel mirasa zarar verileceği endişesini gündeme getiriyor. Trump, daha önce Oval Ofis’in iç dekorasyonunu altın varaklı mobilyalarla değiştirmişti. Ancak bu tür mimari müdahaleler, aşırı gösterişli bulunduğu gerekçesiyle kamuoyunda sık sık eleştirilmişti. Bu hafta yıkım çalışmalarının başlamasıyla birlikte basına yansıyan görseller, projeye yönelik tepkilerin daha da artmasına neden oldu. Eski Dışişleri Bakanı Hillary Clinton, “Bu Trump’ın evi değil, sizin eviniz ve onu yok ediyor,” sözleriyle projeye sert tepki gösterdi.
Trump, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, Beyaz Saray’da uzun yıllardır büyük davetler ve devlet ziyaretleri için yeterli büyüklükte bir salonun eksikliğinin hissedildiğini savunarak projeyi “tarihi bir ihtiyaç” olarak tanımladı. “Her başkan bunu hayal etti ama ben gerçekleştirdim” ifadelerini kullanan Trump, projeyi siyasi bir başarı ve kendi döneminin mirası olarak lanse ediyor. Beyaz Saray cephesi de gelen tepkileri yok sayarak geçmişte de başkanların Beyaz Saray yerleşkesinde çeşitli değişiklikler yaptığını hatırlattı.
Trump, inşaatın tamamen özel fonlarla finanse edildiğini ve Amerikan vergi mükelleflerine herhangi bir maliyet yüklenmeyeceğini belirtse de, projenin zamanlaması ve uygulama süreci eleştiri oklarının hedefi oldu. İnşaatın, federal kentsel planlamadan sorumlu Ulusal Başkent Planlama Komisyonu’nun (NCPC) resmi onayı alınmadan başlatılması tartışmayı daha da alevlendirdi. NCPC’nin hükümetin kapanması nedeniyle faaliyet dışı olması, projenin denetimden uzak bir şekilde ilerlemesine neden olmuş görünüyor.
Balo salonunun Trump’ın görev süresi sona ermeden tamamlanacağının açıklanması, projenin siyasi bir yatırım olduğu yönündeki kaygıları artırdı. İnşaatı yürüten ACECO firmasının internet sitesinin erişime kapatılması dikkat çeken bir başka detay olurken, Hazine Bakanlığı personeline inşaat sahasına dair görsel paylaşmamaları yönünde talimat verildiği iddiası, sürecin gizlilik içinde yürütüldüğü eleştirilerini daha da güçlendirdi.
Projenin özel bağışlarla finanse edilmesi ise ayrı bir tartışma konusu haline geldi. Beyaz Saray’dan yapılan açıklamaya göre, bağışçılar arasında Amazon, Apple, Google ve Meta gibi teknoloji devlerinin yanı sıra Coinbase, Ripple, Tether ve Winklevoss kardeşler gibi kripto para sektörünün önde gelen aktörleri yer alıyor. Tütün endüstrisinin güçlü temsilcilerinden Altria Group ve Reynolds American ile bazı petrol zenginleri de projeye destek verenler arasında bulunuyor. Bağış listesinde, Trump yönetiminde görev yapmış milyarder Ticaret Bakanı Howard Lutnick gibi üst düzey isimler de dikkat çekiyor. Trump’ın İspanya büyükelçiliğine aday gösterdiği Benjamin Leon Jr. da proje destekçileri arasında yer alıyor.
Trump’ın Beyaz Saray’daki balo salonu projesi, yalnızca mimari bir değişim değil, aynı zamanda siyasi bir gösteri alanı olarak da değerlendirilebilir. Tarihi bir yapının dönüşümünün kişisel bir miras projesine dönüşmesi, hem başkanlık gücünün sınırları hem de kamu mülkiyeti bilinci açısından önemli tartışmaları gündeme taşıdı. Trump’ın “tarihi bir ihtiyaç” söylemiyle meşrulaştırdığı bu girişim ile Beyaz Saray’a kaybolmayacak bir miras bırakmayı umuyor.