Fed’in Faiz Hamlesi Piyasaları Endişelendirdi
Amerikan Merkez Bankası (Fed), yıl sonu öncesi yaptığı son toplantının ardından politika faizini beklendiği gibi 25 baz puan düşürerek %4,25-4,50 aralığına indirdi. Bu karar, Eylül ayından bu yana yapılan üçüncü faiz indirimiyle son iki yılın en düşük seviyesine ulaşmasını sağladı. Fed Başkanı Jerome Powell, alınan bu kararın arkasındaki en önemli faktörün enflasyon verileri olduğunu vurguladı. Karar, 11 üyenin desteğiyle kabul edilirken, kurul üyesi Beth Hammack faizlerin sabit tutulması yönünde oy kullandı. Fed yetkilileri, faiz indirimi kararlarının ekonomik büyümeyi desteklemeyi amaçladığını ifade etse de, enflasyonun hedeflenen %2 seviyesine ulaşmasının 2027 yılına kadar sürebileceğinin öngörülmesi Fed’in faiz indirimi kararlarının eleştirilmesine neden oldu.
Fed’in seçim sürecinde aldığı faiz indirimi kararları, Biden yönetimi lehine yapılmış bir hamle olarak değerlendirilmiş ve Trump tarafından eleştirilmişti. Trump’ın yeni dönemde uygulamayı planladığı ekonomi ve ticaret politikaları ile birlikte Fed’in faiz kararlarının ABD ekonomisine potansiyel etkisi endişeye neden oldu. Fed Başkanı Jerome Powell, Amerikan ekonomisinin 2024 yılında güçlü bir performans sergilediğini ve bu büyümeye tüketici harcamaları ile istihdam piyasasının önemli katkılarda bulunduğunu belirtti. Powell, işsizlik oranının düşük seviyelerde kalmasını ve şirketlerin yatırımlarını sürdürmesini, ekonominin dirençli yapısının kanıtı olarak sundu. Ancak, ekonomik göstergelerdeki olumlu gelişmelere rağmen, yüksek enflasyon oranlarının hala tam anlamıyla kontrol altına alınamadığını vurguladı. Powell, faiz indirimini açıklarken Fed’in önümüzdeki yıllar için de hedeflerini ve öngörülerini revize ettiği açıkladı.
Fed projeksiyonlarına göre, 2025 yılı için daha az faiz indirimi planlanırken, enflasyon baskılarının devam edeceği öngörülüyor. Fed, 2025 yılı için toplamda 50 baz puanlık iki faiz indirimi öngörürken, uzun dönem ortalama faiz beklentisini %3’e yükseltti. Ayrıca, enflasyon beklentileri 2025 yılı için %2,1’den %2,5’e, 2026 yılı için %2’den %2,1’e revize edildi. Çekirdek enflasyon beklentisi de 2025 yılı için %2,2’den %2,5’e çıkarıldı. Ekonomik büyüme projeksiyonlarında ise 2025 yılı için %2’den %2,1’e çıkış öngörülürken, 2027’de büyümenin %1,9’a düşmesi bekleniyor. İşsizlik oranı projeksiyonlarında 2024 yılı için %4,2, 2027 yılı için ise %4,3 hedefleniyor. Bu projeksiyonlar, Fed’in bu yıl içerisinde ortaya koyduğu beklentilerle örtüşmediği için eleştirilere neden oldu.
Fed, gelecek yıllar için tahmin ve hedeflerini açıklasa da, Ocak ayında göreve başlayacak ABD’nin 47. Başkanı Donald Trump’ın ekonomi politikalarının, mevcut Fed öngörülerinden farklı bir yaklaşım getirebileceği değerlendiriliyor. Trump yönetiminin planladığı gümrük vergileri ve ticaret politikaları ekonomik büyümeyi hem destekleyici hem de riskli bir duruma sokabilir. Fed Başkanı Powell da yeni Trump dönemi ekonomi politikalarına vurgu yaparak, ortaya çıkacak belirsizliklerin Fed’in gelecekteki kararlarını etkileyebileceğini ifade etti. 2024 yılı boyunca Fed’in ekonomiyi yumuşak bir faiz indirimi politikasıyla yönetme çabası başarılı olmuş görünse de, öngörülerin olumsuz yönde revize edilmesi, yüksek enflasyon ve Trump’ın olası politikalarının etkileri, ekonomik görünüm açısından kritik bir belirsizlik unsuru olmaya devam edebilir.
Fed Başkanı Jerome Powell, faiz indirimi kararının “zor bir tercih” olduğunu belirterek bu adımın işsizlik oranının daha fazla yükselmesini önlemek amacıyla atıldığını vurguladı. Ancak enflasyonun beklenenden daha kalıcı olduğu gerçeği, Fed’in yüksek enflasyonla daha uzun süre mücadele etmek zorunda kalacağını ortaya koydu. Bu kararın ardından, piyasalarda önemli oranda düşüşler yaşandı. Dow Jones %2,58, Nasdaq %3,56 oranında değer kaybederken, 10 yıllık tahvil getirisi %4,52 seviyesine yükseldi. Bu gelişmeler, piyasalarda faiz oranlarının daha uzun bir süre yüksek seviyelerde kalabileceği algısını güçlendirdi ve Fed’in enflasyonu düşürme çabalarına dair belirsizlikleri artırdı.
Piyasaların Fed’in faiz indirimi kararlarına ve geleceğe yönelik projeksiyonlarına verdiği olumsuz tepki, eleştirilerin artmasına neden oldu. Özellikle Eylül ayında Fed’in yaptığı 50 baz puanlık faiz indirimi, Cumhuriyetçilerin hedefindeydi. Fed’in 2025 yılı için enflasyonun %2,5’e ulaşacağını öngörmesi, Eylül ayında başlayan faiz indirimlerinin hata olduğu ve siyasi amaçlar taşıdığı yönündeki eleştirileri yeniden gündeme getirdi. Ayrıca, Fed’in %2’lik enflasyon hedefine ancak 2027’de ulaşılabileceğini belirtmesi, kurumun kararlarının doğruluğuna dair soru işaretlerini artırdı.
Trump’ın iş dünyasına yönelik vergi indirimleri ve düzenlemelerin gevşetilmesi gibi politikalarının piyasalar üzerinde olumlu etkiler yaratması bekleniyordu. Ancak Powell’ın ekonomik projeksiyonları, Trump yönetiminin önerdiği vergi politikalarının ve artan kamu harcamalarının enflasyonu artırabileceğine işaret etti. Powell, piyasaların Trump’ın politikalarına yönelik iyimserliğini abarttığını ve ekonomik zorlukların hafife alınmaması gerektiğini vurgulayarak Fed’in bağımsız kararlar alacağını belirtti. Bu yaklaşım, uzun süredir Trump ve Powell arasında devam eden gerilimin son yansıması olarak değerlendirilebilir. Trump, Powell’ı Biden’a destek sağlamak için faiz indirimi yapmakla suçlarken, Powell ise bu iddiaları reddederek Fed’in siyasi bağımsızlığını ve kurumsal yapısını ön plana çıkarmıştı.
Trump başkanlık seçimi sonrası yaptığı açıklamada, Powell’ı görevden almayı planlamadığını belirtmişti. Ancak geçmişte faiz oranları politikası nedeniyle Powell’a sert eleştirilerde bulunmuş, hatta 2019 yılında onu “düşman” olarak nitelendirmişti. Öte yandan, Powell’ın faizleri sıfıra indirme kararını övmesi, Trump’ın Powell’a yönelik tutumunun dönemsel olarak değişkenlik gösterdiğini ortaya koymuştu. Yasal çerçevede, bir Fed başkanının yalnızca “geçerli bir sebep” durumunda görevden alınabilmesi, başkanın bu atamadaki yetkisini kısıtladığı için değişikliğin ilk etapta yapılması beklenmiyor. Powell, Fed’in bağımsız yapısına vurgu yaparak, başkanlık makamının Fed kararları üzerinde doğrudan etkisi olmayacağını açıkça belirtmişti.
Fed’in bağımsız bir kurum olarak enflasyonu düşürme ve ekonomik istikrarı sağlama hedefleri, siyasi etkilerden uzak bir karar alma mekanizması gerektiriyor. Ancak Trump’ın faiz oranı kararlarında daha fazla söz hakkı talep etmesi ve Powell’a yönelik geçmiş eleştirileri, Fed’in bağımsızlığı konusundaki tartışmaları alevlendirdi. Piyasalarda faiz indirim kararlarına dair oluşan belirsizlikler, Fed’in enflasyonla mücadeledeki kararlılığına ve kapasitesine yönelik endişeleri artırdı. Önümüzdeki süreçte Trump yönetiminin ekonomi ve ticaret politikaları ile Fed’in alacağı kararlar, yalnızca ABD ekonomisinin değil, küresel ekonomik dengelerin de şekillenmesinde belirleyici olacaktır.