Federal Hükümetin Borçlanma Sınırı Aşıldı
ABD’de federal hükümet borçlanma üst sınırına ulaştı. Konunun önümüzdeki günlerde Kongre ve hükümet arasındaki pazarlıkların merkezinde olması bekleniyor. Yaygın kanaatin aksine borçlanma üst sınırı sık sık yaşanan federal hükümetin kapanması durumundan farklı. Hükümet kapanması Kongre’nin federal hükümetin bütçesini meclisten geçirmemesi durumu iken borçlanma üst sınırı federal hükümetin borç ödemelerini gerçekleştirebilmek için piyasadan borçlanabilmesiyle ilgili. Borçlanma üst sınırı, federal hükümetin bütçe açığı vermesi ve gelirlerinin yeterli olmaması nedeniyle yükümlülüklerini finanse etmek için borç alabileceği maksimum miktarı temsil ediyor. Üst sınırı artırmak hükümetin yeni harcama taahhütlerine izin vermezken mevcut yükümlülüklerini yerine getirmesine imkan tanıyor. Borç üst sınırı 2. Dünya Savaşı’ndan bu yana 100’den fazla kez artırıldı.
Hükümetin borçlanamaması durumunda mevcut ulusal borçlar ve faizleri de dahil olmak üzere ödemeler için gerekli finansman sağlanamayacak. Bu durumda ödemeleri ertelemek veya bazı taahhütlerini yerine getirmemesi söz konusu olacak. Bu yükümlülüklerin başında sosyal güvenlik ödemeleri ve federal çalışanların maaşları var ve bu ödemelerin yapılmamasının ağır sonuçları olacak. Amerikan devletinin tarihinde borcunu ödeyememesi hiç gerçekleşmese de 2011’de temerrüde düşme ihtimali dahi ABD’nin tarihindeki ilk tek kredi notu düşüşüne neden olmuştu. Temsilciler Meclisi’ndeki aşırı muhafazakar Cumhuriyetçilerin borç limitinin artırılması pazarlıklarında Biden yönetimine çok zor anlar yaşatması bekleniyor. ABD’nin temerrüde düşmesi sadece ülkeyi değil dünya ekonomisini de büyük bir finansal krize sokabilir.
Cumhuriyetçilerin önümüzdeki günlerde borçlanma krizini bütçe disiplini konusunda kazanım elde etmek için kullanmak istedikleri muhakkak. Zorlu geçen Meclis Başkanlığı seçimleri Cumhuriyetçi Meclis Başkanı McCarthy’nin sorunu çözme kapasitesini sınırlı kılıyor. Muhtemel bir temerrüdü hükümeti harcamaları kısmaya zorlamanın bir yolu olarak gören Cumhuriyetçileri toparlayıp toparlayamayacağı ve herhangi bir kesintiye karşı çıkan Demokratlarla bir anlaşma müzakere edip edemeyeceği konusunda önemli soru işaretleri var. Geçtiğimiz Salı Demokratlar herhangi bir koşula bağlanmaksızın borç limitinin artışına dair çağrıda bulundu fakat kendisi de bütçeyi dengeleme yönünde eğilim gösteren McCarthy partisinin aşırı muhafazakar kanadına söz verdiği şekilde bu çağrıyı reddetti.
Beyaz Saray ise herhangi bir taviz vermeyeceğini ve borç üst tavanını yükseltme konusunda müzakere etmeyeceğini söyledi. Beyaz Saray’ın müzakere istememesinin başlıca nedenlerinden biri, Donald Trump’ın Başkan olduğu ve Cumhuriyetçilerin Kongre’yi kontrol ettiği zamanlar da dahil olmak üzere son yıllarda çok sayıda yapılan koşulsuz borç üst sınırı artışının Cumhuriyetçilerin eliyle gerçekleşmiş olması. Sadece Trump döneminde üç kez borç limiti artışı gerçekleştirildi. Bir diğer sebep de Başkan Yardımcısı olarak Biden’ın ve birçok Beyaz Saray yetkilisinin Obama dönemindeki kaotik müzakerelerde yer almaları. Bu dönemki tecrübelerinden Beyaz Saray’ın çıkardığı ders ise müzakereye oturmanın dahi karşı tarafı taviz koparma konusunda cesaretlendirdiği.
Müzakereyi reddetmek siyasi olarak tehlikeli görülse de Beyaz Saray ahlaki üstünlüğün kendi tarafında olduğunu düşünüyor. Özellikle Sosyal Güvenlik ödemelerinin yapılamaması ihtimalinin halkı Beyaz Saray’ı desteklemeye iteceğine inanıyor. Müzakereler sonuna kadar giderse, Beyaz Saray birçok Amerikalının herhangi bir ekonomik olumsuzluk veya Sosyal Güvenlik ve Medicare gibi popüler programlardaki değişikliklerden Cumhuriyetçileri sorumlu tutacağına ve bunun da Cumhuriyetçi Parti’nin ılımlılarına Demokratlarla anlaşmaları için baskı uygulayacağından emin.
Mevzunun Sosyal Güvenlik ve Medicare’e uzanma ihtimali Cumhuriyetçilerin popülerliğini azaltma tehlikesi taşıyor. Bunu gören Trump bir video yayınlayarak partilileri konuyu buraya getirmemeleri için uyardı. Trump bunun yerine dış yardımların, göçün ve ordudaki cinsiyet-temelli bazı programların ve ‘iklim aşırıcılığının’ bitirilmesini önerdi. Trump “yaşlılarımızın tüm hayatları boyunca uğruna çalıştıkları ve ödedikleri yardımları kesmeyin. Sosyal Güvenliği kurtarın, yok etmeyin” diyerek 2024 başkanlık sürecindeki adaylık şansına halel gelmesini istemediğini gösterdi.